Serdar Turgut: Futbolu bekleyen büyük tehlike






Serdar TURGUT
Haberin Devamı

ESAS konuya geçmeden önce, futbolu bekleyen büyük tehlikeye dikkat çekmek istiyorum.

Hasan Cemal birkaç günden bu yana Milliyet'teki köşesinde futbol yazıları yazmaya başladı.

Burada daha önce de açıkladım; Hasan Cemal konuşurken ve yazarken yavaştır.

Kendi itirafına göre hayatta bir tek genel yayın yönetmeni olduğunda hızlanıyormuş.

Bu memlekette spor yazarları önemlidir. Ciddiye alınırlar futbolcular tarafından.

Ya şimdi de Hasan Cemal'in yazı temposuna uyalım, belki de onun dedikleri doğrudur deyip futbolcular da yavaşlarlarsa ne olacak?

Olmaz olmaz demeyin, burası Türkiye, burada her şey olur.

Bunca yıldır verilen emek, harcanan para boşa gider, yemin ediyorum.

Bu nedenle Hasan Cemal'in futbol yazısı yazmasına milletçe karşı çıkmalıyız.

Hasan baba! Bu kötülüğü yapma bize, gel sen siyaset yazılarına geri dön.

Onları yavaşlattır, hatta tamamen durdur da bir rahat nefes alalım.

***

Bu zorunlu açıklamadan sonra gelelim esas konulara.

Televizyon kanallarında ekonomi anlatan insanların büyük bölümünde son günlerde zihinsel bir deformasyon görülmeye başladı.

Bir tür hastalık gibi bir şey bu.

Aslında çok uzun yıllardır, zaman zaman toplumda çeşitli kademelerde ortaya çıkıyor bu hastalık.

Hatırlarsınız, zamanında bir Milli Eğitim Bakanı ‘‘Şu okullar da olmasa ne güzel yönetirim bu bakanlığı’’ türünden bir şeyler söylemişti.

Çok gerçekti hisleri, kalbinin derinliklerinden gelen duygularla ifade etmişti bu görüşü. Polemik de yapmak istemiyordu işin tuhafı, samimiydi bu fikrinde.

İnsanlar olmasa bu memleketin daha iyi yönetileceği konusunda bir fikir uzlaşması var bizim yönetici sınıflarda.

‘‘Halk plaja hücum etti, vatandaş denize giremedi’’ cümlesi bu fikrin en mükemmel ifade edilmiş biçimiydi aslında. O bir klasikti.

Şimdi ekonomi yorumcularına bakıyorum da çoğunun anlattıklarından şu işçiler, şu köylüler, şu memurlar olmasa ne güzel ekonomik programlar uygulanırdı diye düşündükleri net olarak anlaşılıyor.

Yani onlar sadece bankacı, borsacı, birkaç patron, televoleci iktisatçı ve ekonomiden sorumlu devlet bakanından ibaret olan bir Türkiye düşlüyorlar hiç durmadan.

‘‘Televolecinin ıslak rüyası’’ adını veriyorum bu sendroma.

Bir açıdan haklılar da aslında; çünkü sadece bu meslek gruplarından insanların yaşadığı bir Türkiye'de ekonomi politikası uygulamak da ‘‘no problem’’ olurdu.

Düşünsenize, vatandaşın gerekenleri tam anlamıyla yapmasının önünde lüzumsuz varlıklarıyla engel çıkaran bir halk olmasa ne de güzel olurdu? Cennet olurdu vallahi bu memleket cennet!

Ama ne yazık ki bu insanlar var ve televoleciler, bankacılar, IMF ve toplumun yükselen sınıfı ‘‘borsa profesyonelleri’’ bu yüzden çok ama çok üzgünler.

***

Şöyle bir ifade olabilir mi Allah aşkına: ‘‘Hükümetin vermiş olduğu yüzde sıfırlık maaş artışı önerisinden memnun olmayan işçiler tepkilerini dile getirdiler.’’

Böyle bir cümleyi düşünen, ifade edebilen bir beyin bence tam anlamıyla ölmüştür, bunu bilin.

Bunu söyleyebilen insanlar var ve bunlar ekonomi yorumları da yapıyorlar, haberler veriyorlar. Bir kısım millet de bunları ciddiye alıyor.

Yoksa ‘‘sıfır’’ kavramının tanımı mı değişti, benim haberim yokken.

Olabilir; çünkü burası Türkiye. Belki de hükümet kanun hükmünde bir kararname yayınlayıp sıfırın da tanımını değiştirmiştir sessiz sedasız.

‘‘Yüzde sıfırlık maaş artışı’’ kavramı felsefi bir abukluktur; bu tür bir cümle yapısı ancak Türkiye'de kurulabilir.

***

Çok cinler bizim sözde yöneticiler.

Altı ay için yüzde sıfır maaş artışını kabul edin diyorlar işçiye. Sonra da eşel-mobil getireceklermiş.

Nasıl akıllılar değil mi? Önümüzdeki altı ay içinde enflasyon yüzde 70'lere fırlayacak; işçi, maaşının yüzde 70 reel eridiğini görecek, sonra enflasyon düşüşe geçince de sadece o düşük orandan maaşlar artacak.

Oyacaklar yani işçileri.

İnsan böylesine ufku geniş yöneticilerin var olduğu bir ülkede yaşıyor olmaktan nasıl mutlu olmasın ki?

Anladığım kadarıyla onlar, televoleci ekonomistin ıslak rüyasını gerçek yapmaya kararlılar.

Politikalarıyla lüzumsuz insanları tam anlamıyla yok edip memleketi gerçek sahiplerine bırakacaklar.

Biz de Atatürk'ün lafını, ‘‘Bankacı bizim gerçek efendimizdir’’ diye değiştiririz o zaman herhalde.

Yazarın Tüm Yazıları