Paylaş
Florida Eyaleti'nin Key West Kasabası, Amerika'nın en güney ucunu oluşturur.
Bu güzel yerde, havanın çok açık olduğu günlerde çıplak gözle Küba'yı görebilirsiniz.
Benim en çok sahip olmak istediğim ev de burada işte.
Evin numarası ‘‘0’’. Evet sıfır. Kuzey Amerika'nın en güneyinde kaldığı için sıfır numara vermişler eve.
Kavram olarak harika bir şey geliyor bana sıfır numaralı bir evde oturmak.
Gerçi mahallenin çocukları, evin numarasının yanına bir sıfır daha ekleyerek güzel bir espri muhakkak yapacaklardır, ama iyi bir dayağın çözemeyeceği bir şey olamayacağından bu da önemli sorun oluşturmaz.
***
Kimse sıfırı fazla düşünmez, biliyorum.
Ancak ben hayatta her şeyin felsefi bir anlamı olduğuna inanırım.
Benim gibi düşünen iki insan da San Fransisco'da var anladığım kadarıyla.
The Washington Times Gazetesi'nden okuduğuma göre San Fransisco Sanat Enstitüsü'nde okumakta olan 24 yaşındaki iki öğrenci, bir kısa gösteri sahneye koymuşlar.
Bir tanesi diğerini bağlamış, sonra onunla oral seks yapmış, daha sonra da bazı vücutsal sularını değiş tokuş yapmışlar.
Öğrenci bu olayı neden yaptığını soranlara şu cevabı vermiş:
‘‘Hegel'deki sahip-köle diyalektiğini ve Kant'taki düşünce ve eylem üzerindeki özgürlük teorisini daha derinden araştırmak için sahneye koydum bu piyesi.’’
Siz ne düşünüyorsunuz bilmem, ama bana bu açıklama son derece mantıki geldi.
***
Bu piyesin bile bir felsefi anlamı olabildiğine göre, sıfır rakamının da kesinlikle büyük anlamları olması gerekiyor.
Yazar Charles Seife de aynı şeyi düşünüyor olmalı ki sıfır rakamının biyografisini yazmış.
‘‘Zero: The Biografy of a Dangereous Idea.’’ 224 sayfa bu kitap. Berlioz'un hayatı kadar (O 1600 sayfaydı) uzun olmasa bile kabul edilmesi gerekir ki, ilk anda insan sadece tek bir rakamla ilgili bu kadar uzun ne yazılabilir ki diye düşünmeden de edemiyor.
Ama tabii konu felsefeyle ilgili olduğu için ilk düşünceler hemen her defasında yanlış çıkıyor.
Örneğin, sıfır rakamını bir denkleme koyduğunuzda tamamen tuhaf sonuçlar elde edebiliyorsunuz.
Kitabın yazarı matematikçi olduğu için bu konuda çok harika bir deney yapmış.
Tamamen içsel tutarlılığı olan, matematiksel açıdan yanlışlanması mümkün olmayan bir denklemde sıfır sayısıyla oynayarak, Winston Churchill'in aslında bir havuç olduğunu kesin olarak ispat etmiş.
***
Uzunca zamandır felsefeyi ikinci elden, yani filozofları anlatan kitaplardan değil de, filozofların kitaplarından okuyup öğrenmeye çalışıyorum.
Okuyorum okuyorum, aklımda hiçbir şey kalmıyor.
En büyük sorun Kant'ta. Neden o sorunlara kafayı takmış ve neden onları çözmeye çalışmış anlamak mümkün değil. Yani her şeyi olduğu gibi bıraksa ve kitap yazmasa sorun zaten kendiliğinden çözülmüş olacaktı büyük ihtimalle.
Bana en çok uyan galiba Schopenhauer; o da benim intihar etmememin uygun olacağını söylüyor büyük ihtimalle, ki bunu ben de zaten daha önceden biliyordum.
Aslında Soren Kierkegaard'ın bana daha çok hitap etmesi gerekiyor, çünkü herif son derece alaycı ve çıkıntı bir tip. Üstelik cinsellik üzerine tek doğru lafı eden de o galiba. Ama işte onu da okumak için tahammül gerekiyor.
***
Neden felsefe okuyorsun ve sıfıra taktın diye sorarsanız onu da söyleyeyim.
Hızla sıfır noktasına doğru gidiyorum.
Bu Ertuğrul Özkök'ü kesin öldüreceğim, yemin ediyorum. Bakın yazın şuraya.
Öldüreceğim kararımı verdim de bunu felsefi açıdan tutarlı bir şekilde açıklamalıyım.
‘‘Açıklama yapmadan öldürsen ne olur’’derseniz, ‘‘Olmaz’’ derim; çünkü o zaman bu cinayetin bir özelliği kalmaz.
Oysa ben bu kanlı olayın tarihe geçmesini, çok özel olmasını, akıllarda uzun yıllar kalmasını istiyorum.
Biraz sonra Heidegger'i okumayı deneyeceğim. Belki uygun açıklamayı orada bulabilirim. Korkum Heidegger'in de cinayetimi değil planlanan cinayetin kurbanını açıklayacak ipuçlarını bana vermesi.
Ama ne yapayım işte, bir risk alacağım mecburen...
Paylaş