Entelektüel gazetecilik

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

‘‘Entelektüel’’ kavramı memleketimizde özellikle son yıllarda hayli yıprandı.

Bunda kavrama kötü niyetle saldıranlar kadar, o kavrama sahip çıktığı iddiasında bulunanların çapsızlığının da rol oynadığı kesindir.

Ancak yine de kavram, ona layık olanların -bunlar azınlıkta da olsalar- ayakta kalabilmeleriyle yaşamını sürdürüyor.

Gazetecilik, entelektüel kaygılar ile popülist hissiyat arasında bir tür denge kurma sanatıdır.

Yani hayatta olan bütün heyecanlara, çatışmalara, kitlesel çoşkulara sadece entelektüel bir soğuklukla bakıp, en sıcak anlarda bile bilimsel analizler ortaya koyup iyi bir gazeteci olmanız mümkün değildir.

Bu tür insanlara saygım sonsuz ancak yanlış meslek seçmişler kendilerine.

Bilimadamı olacakları yerde gelmişler, gündelik yaşamın çoğu zaman bilimsellikten çok uzak olan volkanının tam tepesine oturmuşlar.

Bazı meslektaşlarımızda bu yanlışı izlemekteyim.

Bunlardan bazıları kendilerinin diğer meslektaşlarından ne kadar farklı, ne kadar bilimsel, ne kadar düşünceli olduklarını her fırsatta ortaya koymak için durmadan uğraşıyorlar.

Apo'nun yakalanması olayında da bu aynen yaşandı.

Şimdi, her ülkede bu tür olaylar ilk önce polisiye açıdan heyecan yaratır.

Bu çok normal doğal olarak. Kişi nasıl yakalanmış, operasyon nasıl yapılmış, çatışma var mı, kimler operasyonda yer aldı, insanlar bunu çocuklar gibi heyecanlanıp öğrenmek isterler.

Her ülkede bu durum böyledir. Ortadoğu'da bir terörist İsrail gizli servisinin cep telefonuna koymuş olduğu bomba ile öldürüldüğünde New York Times iki gün üst üste bu olayı sadece polisiye yanıyla, şemalarla detaylı olarak anlattı.

Ancak üçüncü gün olayın diplomatik uzantıları ön plana çıkmaya başladı haberde.

Apo'nun yakalandığı gece, daha o gece bazı gazetecilerin ‘‘Olayın polisiye yanına bu kadar fazla eğilmek yanlıştır’’ anlamında sözler ettiklerini gördüm.

Entelektüel olma çabasındaki insanlar bu gibi durumlarda kendileri gibi entelektüel olamayan meslektaşlarını küçümser edayla konuşurlar.

Onların çocuksu heyecanlarına uzak tavırlar alırlar.

Diğerlerinin olayın sıcak saatlerinde operasyonun detaylarına konsantre olmasını eleştiren bu meslektaşlar, ‘‘polisiye yön önemli ama olayı diplomatik çerçevede görmek gerekir’’ diyerek olayda kendiliğinden var olan popülist heyecanı, macera izleme keyfini bilimsel tavır takınarak öldürdüler.

Tabii ki herkes bu olayın devamının olduğunu, uluslararası hukuk, siyasetin işin içinde olduğunu biliyor.

Ama sıcak olayların heyecanı daha sürerken bunları ‘‘farklı gazetecilik’’ adına öne sürmek, heyecanı bastırıp bilimsel tavra çağrı yapmak gazeteciliği de anlamamaktan başka bir şey değildir.

Bazı meslektaşlar Basın Yayın Yüksek Okulları'nda profesör olmaya çok yakışıyorlar ama ne yazık ki gazeteci olmakta da ısrar ediyorlar.

Yazarın Tüm Yazıları