Serdar Turgut: Ekonomi tartışmasına devam

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

SEVGİLİ arkadaşım Enis Berberoğlu iki güzel yazıyla teorik müdahalede bulunmasaydı, ekonomi konusunda başlayan tartışma yanlış yöne doğru gitme eğilimine girmişti.

Ben konuyla ilgili yazdığım birkaç yazıda galiba 1960'lar türü korumacı/sert merkezi planlamacı bir modele geri dönmemiz gerekiyor izlenimi vermişim.

Enis özel sohbetimizde bu hatama dikkat çekti.

Aslında ben ‘‘Artık kimse serbest rekabet kurallarından vazgeçmeyi savunamaz’’ diye yazarken, yeterli vurgulamayı yaptım sanıyordum.

Ancak fikirlerine çok saygı duyduğum Osman Ulagay bile benim bir tür eskiye dönüşü savunduğumu düşündüğüne göre, hata gerçekten bende, kendimi iyi ifade edememişim.

* * *

Bir tespit yapalım önce.

Sadece 6 milyon civarında bireye hizmet eden, nüfusun yüzde 90'ına yakınını kapitalist ekonomi dinamiğinin içine çekmeyi başaramamış, tarımını tahrip etmiş, hayvancılığını öldürmüş, altyapı yatırımından vazgeçmiş, gelir dağılımını korkunç derecede bozmuş bir ekonomik yapıyla karşı karşıyayız.

Ekonomide ileri-geri bağlantılar kopmuş.

Bütün istatistikleri incelediğinizde her türlü malı, hizmeti alıp satan 6 milyon kişinin nüfusun geri kalanını hiç düşünmeden yaşayabilmekte olduğunu görüyorsunuz.

Sadece kısa vadeli olan ve genellikle de ‘krize tepki’den oluşan devlet politikaları da maalesef kapitalist ekonominin hizmet etmekte olduğu insan sayısını her geçen gün azaltıyor.

Bu arada uluslararası sermaye haklı olarak kısa vadeli giriş çıkışlarla Türkiye gibi yapısal çarpıklıkları müthiş olan ülkelerde var olması gayet de mantıki olan aniden beliriveren ve sonra aynı anilikte sönen hızlı kár ortamından yararlanıyor sürekli olarak.

Uluslararası sermaye ülkemize orta-uzun vadeli yatırım yapmak istemiyor.

İstese bile hangi yatırımı yapacağını bilemeyecek çünkü devletimiz yatırımcıya bırakınız uzun vadeyi, kısa/orta vadede bile ufkunu gösterebilecek güçten yoksun.

Çünkü plan ortadan kaldırılmış, plan ortadan kalkınca da strateji belirlenemiyor.

Gelecek ile ilgili beklenti oluşturulamıyor, el yordamıyla gidiliyor.

* * *

Eğer ekonomiyle ilgili tespitlerimde anlaşıyorsak tartışmalarımızı ‘‘IMF'ye hakaret edildi’’ türü söylemler dışına çıkarmalıyız.

Ben hálá daha IMF uzmanı olarak ortaya çıkan insanların belki iyi birer muhasebeci veya ekonometrici olabileceklerini ama çoğunluğunun iyi bir ekonomist olmadığını düşünüyorum.

Bunu da ayrı tartışabiliriz ama konu başka.

Eğer anlaşıyorsak ekonomik durumun rezaletiyle ilgili tespitlerde, tartışmaya katılan çok değerli yazar arkadaşların ilk önce bunu söylemeleri gerekir.

Eğer yanlışsam bana yanlış olduğumu söylesinler. Ama sessiz kalınırsa bu vahim durum tespitinin herkesin kafasında aynı olduğu sonucuna ister istemez varacağım.

İşte o noktada hemen başka bir şey geliyor insanın aklına: Bu hale düşürülmüş, yapısı bu şekilde çarpıklaşmış bir ekonomik yapı, sadece piyasa güçlerinin serbest hareketinin sonuçlarına güvenilerek düzlüğe çıkarılabilir mi?

IMF'nin neredeyse 30 yıldan bu yana standart olan politikaları bu çarpık yapıyı daha da mı çarpıklaştırır, yoksa düzelmeler mi olur?

Ve son soru; Türkiye 15 küsur yıldan beri bir şekilde IMF politikalarına göre yönetiliyor. Siyasi nedenlerle arada bir sapmalar olsa da bu politikalardan, stand-by'sız günümüz hemen hemen hiç olmadı.

Türkiye'nin yukarda tespit etmiş olduğum korkunç ekonomik yapısı da bu dönemlerde oluştuğuna göre ideolojik geçmişleri IMF/Özal çizgisinde olan ve bugün tartışmaya ucundan katılıp da ‘‘Aman IMF'yi yıpratmayalım’’ diyen eski bürokratların aksine acaba biz ‘‘IMF bizi biraz rahat bıraksın’’ desek bu arkadaşlar yine üzülürler mi acaba?

* * *

Geleceğini planlayan, kendisine 30 yıl sonrası için hedefler koyan, daha bugünden 10 yıl sonrasını görüp yatırımlara giren, yeni hedefler için gerekli olan insanını yetiştiren, uluslararası kapitalizme katiyen kendini kapatmayan ancak uluslararası sermayeden neyi ne zaman almak istediğine orta/uzun vadeli stratejileri çerçevesinde karar verebilen, 6 milyon insana hizmet eden ekonomik sistemi bütün vatandaşlara hizmet verir hale getiren ve bireyin mutluluğu için çalışan bir ekonomik sistem oluşturmalıyız.

Piyasa ekonomisini gelir dağılımını düzeltici, uzun vadeli yatırımları teşvik edici, yapısal sorunları düzeltici ve dahası Türkiye'yi yabancı sermayeyle uzun vadeli çıkar işbirliğine itici planlama teknikleri vardır.

Evet tabii her planlamada olduğu gibi bu da merkezi bir plandır ama sadece adı 1960'lar planlama modellerine benzer.

Bunun tekniklerinin var olduğunu, istenirse kullanılabileceğini değerli ekonomist arkadaşlarım da biliyor.

Tartışmanın bu boyutunu da ihmal etmeden yeni fikir alışverişleri yapabilirsek, güzel olacak kanısındayım.

Yazarın Tüm Yazıları