Paylaş
İSTANBUL'daki trafik meselesini Almanların kaos teorisi gayet iyi açıklıyor. Bunu dün anlattım. Ve bizim şehirde yaşanılan bu kaos, çok kısa süre içinde çok daha başa çıkılmaz bir felaket halini alacak ve inanılmaz büyük olaylar meydana gelecek.
Bunu da bilimsel bir netlikle söyleyebilirim.
Çünkü ben araba kullanma dersi almaya başladım, bunu bilmeyenler haberdar olsun, duymayanlar duysun ve herkes acil durum için tedbirini alsın.
Bakın söylemedi, uyarmadı demeyin; benden günah gitti, tamam mı?
* * *
Ben düz yolda yürürken gayet rahatlıkla ve hiçbir problemle karşılaşmadan düşerim.
Gözüm çok okumaktan her an yorgun olduğu için son birkaç yıldır kendi kendimi uyarmadığım takdirde sürekli olarak şaşı bakıyorum.
Okuma ve yazma dışında elimden başka bir iş gelmez. Hiç pratik değilimdir ve olabilecek herhangi bir soruna pratik çözüm bulma gibi bir nosyonum yoktur.
Tabiatta olabilecek en büyük astigmatlardan bir tanesine sahibim.
Öyle ki çukur olmayan yerde çukur varmış gibi görebilirim. Daha da kötüsü, çukurun gerçekten var olduğu yeri de düz görürüm.
Dengesizliğim var, sakarım. Örneğin, geçenlerde Cem Ceminay'ın radyo programına katıldım ve stüdyodaki cam masayı büyük bir gürültüyle, durup dururken ve görünürde bir neden olmadan yere düşürdüm.
Anlayacağınız, ben şahsen ve tam anlamıyla, yaşam stilim itibarıyla canlı bir kaos teorisiyim.
Bilmem anlatabiliyor muyum?
* * *
Hayat boyu spor yapmamış olmanın getirdiği bir rehavet de var tabii vücutta. Açıkça söylemek gerekirse, refleksim hemen hemen sıfır düzeyinde.
Yaş itibarıyla da yavaşladığım dikkate alınırsa herhalde varılabilecek tek sonuç, araba kullanmayı öğrenmem için bunun çok da iyi bir zamanlama olmadığıdır.
Yaptığım hesaplamalara göre, 30 yıllık bir gecikmeyle işe başladım ve üstelik her cahilde olduğu gibi cesaretim de çok fazla.
Yani bütün bu özelliklerime ve beceriksizliğime rağmen direksiyonun başına geçince korkum tamamen sıfırlanıyor.
Hocam bunun son derece tehlikeli bir şey olduğunu ve bir an önce korkmaya başlamadığım takdirde halkın büyük tehlikelere maruz kalabileceğini söyledi.
Ne yapayım Allah Allah, yani halk tehlikeye düşmesin diye kendimi zorla korkmaya ikna edemem ya!
Üstelik ben, bütün ideolojik takıntılarıma rağmen anti-popülist bir adamın, insanı fazla sevmem, insan toplamından oluşan halkla da aram pek iyi değildir.
Ve bu topluluk beni direksiyon başında gördüğünde korkacaksa, bu ancak bana büyük keyif verir, bilmem anlatabiliyor muyum?
* * *
Bu aralar sürekli azar işitiyorum.
Son katıldığım kurs 1978 senesindeydi. Almanca öğrenmeye karar vermiştim, tek bir ders gidebildim. İşin sonu trajik ve hüzünlü bitti.
O bayan Alman hoca bugünlerde Berlin'de filan aşırı Türk düşmanı bir Nazi lider olarak ortaya çıkarsa hiç şaşırmayın, bunun nedeni benim. Kızcağızı mazur görün, onu fazla eleştirmeyin tamam mı?
23 yıldır kursa gitmemişim, öğretmen nosyonum tamamen ortadan yok olmuş.
Bana direksiyon gösteren hoca da sürekli azarlıyor. Ona da kızmıyorum, çünkü adam haklı. Arabasının benim kullanmam sonucunda tamamen hurdaya döneceğini düşünüyor.
Bütün handikaplarıma rağmen arada sürat de yapıyorum. Rana bunu ihbar aldı, bana ‘‘Maganda gibi davranma’’ dedi.
Bunu hocama söyledim, ‘‘Yenge haklı valla’’ dedi.
Bütün bunlara da kızmadım. Normal durumda Sıvaslı hocayı öldürmem gerekirdi, ama içim çok huzurlu. Direkiyon başına oturunca müthiş bir sakinlik geliyor üstüme.
Ve hatta hep gülümsüyorum bile.
Bakalım bu işin sonu nereye gidecek, neler yaşanacak?..
Size rapor ederim olan biteni, hiç üzülmeyin.
Paylaş