Serdar Turgut: Dersimi aldım

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

O gün, işçi sınıfı ile dayanışma açısından hiç de uygun olmayan koşullarda başlamıştı. Akşam ‘‘İskele-Sancak’’ programına katılacağım ya, biraz daha yoğun bir gün geçireceğim diye spor yürüyüşüne erken çıktım.

Allah'tan erken çıkmışım, sokakta fazla insan yoktu da yaşadığım aşırı acı dolu büyük felaketi çok kimse görmedi.

AKM'nin önünden yürüdüm, tam parka doğru karşıya geçeceğim, ayağımı attım ve...

Katırttttttttttt... dedi ayağım.

Size yemin ediyorum, iki metre ötemde duran simitçi o kadar dalgın duruyordu, büyük ihtimalle köyünü düşünüyordu ki onun bile aniden gözleri faltaşı gibi açıldı, bana baktı ve korku dolu sesle ‘‘Geçmiş olsun abi’’ dedi.

Bu üçüncü olay. Hep aynı yerden her defasında daha da büyük acı vererek burkuluyor ayağım.

Rana bir süre daha doktora gitmediğim takdirde sonuçta doktora gitmeye mecbur kaldığım gün büyük ihtimalle ayağımı elimde taşıyacağımı söyledi.

Ben aşk diye buna derim işte, sevgi dolu sözcükler yemin ediyorum...

Aldığım izlenimlere göre bu kadın beni seviyor vallahi...

Yere köylü usulü çömelmişim irade dışı. Köylüler bu şekilde üç-dört saat hiç kımıldamadan durabilirler, ben ancak iki dakika dayanabildim, sonra malak gibi yayıldım sokak ortasına.

İşçi- memur-dar gelirli ve lumpen kardeşlerim de benimle hiç ilgilenmiyorlar. 6 milyonluk nüfustan insanlar ise o saatte ya yüzme havuzunda ya da jimnastik salonunda. Creme de la creme ise Aşk Kahvesi'nde.

Kimse bana yardım etmiyor.

Sürünerek eve döndüm, çünkü sevgili karım, büyük insan Rana bana o sabah para vermediği için ve ben 45 yaşına gelmiş bir yazar olmama rağmen sokağa cebimde 750 bin lirayla çıktığımdan, taksiye de binemedim.

Rana herhalde bu para işinde bana karşı eli sıkı davranmayı dar gelirlilerin yaşam koşullarını kalbimde daha da iyi hissedeyim de ekonomi yazılarımı daha kanlı canlı yazayım diye yapıyor olmalı. Başka açıklama gelmiyor aklıma.

* * *

Neyse eve bir saat kadar sonra geldim. (Normalde 10 dakika sürüyor.)

Buz koydum ayağıma, sardım sarmaladım.

Rana eve geldi öğle vakti. Anahtar kullanmadığı için kapıyı ona ben açtım. Neden geç açtığımı sordu, beni azarladı. Ben ona ölmek üzere olduğumu, bunun kendisi için bir şey fark ettirmeyeceğini bildiğim halde sadece bilgi olsun diye bu gerçeği ona açıkladığımı, öldüğüm takdirde kimsenin de üzülmemesini, çünkü en azından o durumda ayağımdaki ağrıyı hissetmeyeceğimi ve de üstüne üstlük azar işitmeyeceğimi söyledim.

O da bana ‘‘Haydi İstiklal Caddesi'ndeki Borsa'ya gidip de döner yiyelim’’ dedi.

* * *

Eğer bir yalanım varsa şu anda çarpılayım ya! Yani ben vallahi anlamıyorum, sadist de değil, daha da aştı kendini Rana.

Belki bir ders olur, acıma hissi denilen şeyi o da içinde hisseder de normalleşir diye kabul ettim teklifini.

Çünkü bana göre sokağa çıkar çıkmaz o halime acıyıp geri dönmeyi teklif edecekti.

Çıktık, ben sürünüyorum resmen. Sağ ayağımı yere her basışta minik bir çığlık atıyorum.

Çığlığıma minik dedimse de beni yanlış anlamayın. Çok eskiden ‘B.C’ diye bir çizgi romanı okumuştum. Orada çizgi kahramanı elinde aletlerle çalışırken bir anda çekici büyük hızla baş parmağına indiriveriyor.

İkinci karede adam çok sakin duruyor, üçüncü karede elindeki çekici yere bırakıyor. Dördüncü karede iş arkadaşlarına dönüp sakin bir ifadeyle ‘Bana biraz müsaade eder misiniz, iki dakikalık bir işim var da’ diyor. Beşinci karede sakin ve yavaş bir şekilde ilerdeki mağaraya doğru yürüyor. Çevrede de dinozorlar filan ona bakıyor. Altıncı karede adam mağaranın içine girip kayboluyor. Yedinci karede sadece mağara gözüküyor, adam ortada yok. Sekizinci karede mağaradan o güne kadar dünya tarihinde görülmemiş derecede acı dolu, müthiş bir çığlık geliyor. Dinozor bile korkudan kaçıyor. Dokuzuncu karede adam mağaradan çıkmış yine sakin bir şekilde işine geri dönüyor. Ve son karede de iş arkadaşlarına teşekkür edip işine devam ediyor.

Bunu hatırladım çünkü küçük burjuva olmasam ve etrafı rahatsız etmekten fobi derecesinde korkmasam gecekondusunu yıktırmamaya çılışan insanlar gibi yere kendimi atıp, ağlayarak debeleneceğim. O kadar canım acıyor yani.

Bu arada Rana geri dönmek konusunda hiçbir sempatik yaklaşımda bulunmadığı gibi hızlı yürümem için de arada bir laf atıyor.

(Yarın: Bugün bütün bu anlattıklarımın işçi sınıfı ile ne alakası var, bu konuyu açıklığa kavuşturacağım. Daha doğrusu açıklığa kavuşturacağımı umuyorum.)

Yazarın Tüm Yazıları