Paylaş
İLERİDE problem çıkaran suçluları F-tipi cezaevinde mahpusluk yerine Bursa şehrine sürgüne gönderirlerse her sorun kendiliğinden ve kökten halledilmiş olur. Bursa'da yaşamaya mecbur edilen suçlular ya hava kirliliğinden doğal olarak ya da aşırı depresyon nedeniyle intihar yoluyla kısa sürede hayata veda edeceklerinden, problem çıkaran suçlu meselesinden Türkiye kısa sürede kurtulacaktır. F-tipi cezaevlerinde suçluların can sıkıntısından kitap okumaya başlamaları ihtimali de var. Şunu bilin ki bir insan hem entelektüel hem de suçluysa had safhada çekilmez olur. Benim öyle çok arkadaşım var, hepsi de çekilmez adamlar. Bursa şehrine sürgün bu meseleyi de çözmemize yardımcı olacaktır. Çünkü orada suçluların bir kitabı bile bitirmeye yetecek kadar hayatta kalmak isteyecekleri şüphelidir. Bunu neden yazdığıma gelince İstanbul'a dönerken Bursa'da da kayboldum (bunun nedenleri konusunda da ‘yorum yok’). Ve maalesef şehri gördüm.
* * *
İstanbul dışında belirli aralıklarla yaşadığım yerde sık sık kahveye gidip köylülerle sohbet ediyorum. Böylece 45 yaşımdan sonra hayatımda iki ilki bir arada yaşamış oldum. İlk kez kahveye gittim ve ilk kez gerçek köylüyle konuştum. İşin tuhafı köylüleri sevmeye başladım. Bu gidişle 50 yaşımda filan sıkı bir Maoist olursam kimse şaşırmasın emi!
* * *
(Bir önceki derin düşüncemden tam 10 dakika sonra) Söz Mao'dan açılmışken aklıma başka şey de geldi. Bir gün aşırı sol bir terör örgütü oluşturmaya karar verirsem örgüt dolabında sadece Marx'ın bir büstünü bulundurtacağım. Böylece ilerde devlet bizim saklandığımız yere baskın yapıp bizi yakaladığında, yapılan aramada sadece Marx'ın heykeli bulunacak. Bugüne kadar yapılan her baskında Stalin ve Lenin'in heykelini bulmaya alışmış olan devlet, böylece büyük bir şaşkınlık içine düşecek. Ne yapacağını şaşıracak. Lenin ve Stalin aleyhine kolayca söylenen ve yazılan laflar bu durumda pek geçerli olamayacağından devlet kurumları ve medya büyük bir kimlik krizi yaşamaya başlayacak. Ben de baskından sonra hayatta kaldıysam eğer son derece mutlu olacağım.
* * *
(Bir önceki derin düşüncemden tam 1 dakika sonra) Yemin ediyorum bizim devlet bir önceki notumda bahsetmiş olduğum meseleye de gayet güzel bir çözümü hemen bulacaktır. Ben bizim devlete güvenirim bu tür konularda. Büyük ihtimalle devletin atölyelerinde Lenin heykeli üretmeye başlayacaklar, baskınlarda bu heykellerden yanlarına alarak örgütevine girecekler ve dolapta bulunan Marx heykelini gizlice alıp yerine Lenin'in heykelini koyacaklardır. Hür basın bu konuyu afişe edip, ‘‘Lenin Heykeli Üretmeye Devam Eden Dünyadaki Tek Ülke: Türkiye’’ başlığını atarsa ne kadar komik olur değil mi ama! Bizim devletin bu konuda cin gibi fikirleri olacağına geçenlerde okuduğum başka bir haberden sonra karar verdim. Yazılan bir raporda ilerde Kürtçe televizyon kanalı oluşturulmaya karar verilirse burada ağırlıklı olarak Türkçe eğitimin yapılması şartı koşulacakmış. Yani anlayacağınız Kürtçe olacağı iddia edilen kanalda sonuç itibarıyla Türkçe yayın yapılacak, bilmem anlatabiliyor muyum!
* * *
Yazılara bir süre ara vermemden yararlanıp, Sabetay Sevi hakkında Türkçe yayınlanmış bütün kitapları okudum. Bunu neden yaptığımı sormayın bana çünkü net bir cevabım yok. Yani arabayla neden durmadan kaybolduğum yolundaki sorulara cevabım nasıl ‘Yorum Yok’ ise buna da cevabım ‘Yorum Yok’. Ancak sonuç benim açımdan son derece vahim oldu. Kitapları okumayı tamamladığımdan bu yana kendim de dahil herkesi gizli bir Sabetaycı olarak görmeye başladım. Hatta yıllar önce sakal bırakmaya karar verdiğimde sakalımın kızıl olarak çıktığını ve annemin ‘‘Hahamlara benzemişsin çabuk kestir o sakalları’’ diye beni azarlamış olduğunu hatırlayarak, bunun da gizli yaşamım hakkında bir ipucu olabileceğini bile düşünmeye başladım. Zaten Woody Allen gibi de çirkinim ve bu fiziksel durumumu hayat hakkında sürekli anlamsız espriler yaparak örtmeye çalışıyorum. Yemin ediyorum bu işin içinde bir iş var. Yeni ve son derece vahim bir kimlik krizi daha yaşamak üzereyim.
Paylaş