Demokrasi, halkın içgüdüsüne teslim edilemez. Türkiye'de halkın büyük bölümü içgüdüleriyle oy verirler.
Bu çok da normal bir şeydir ve aslında ülkemize de özgü değildir. Demokrasinin tamamem kurumlaştığı ülkelerde de halkın büyük bölümünün durumu pek parlak değildir.
Oralarda da halkın büyük bölümünde korkunç bir düşünce fakirliği vardır.
Tarihsel gelişme ve burjuvazinin var olması gibi nedenlerden dolayı oralarda eğitim düzeyi, birikim belki bizimkilerden üstündür, ama sonuçta aynı parlak olmayan resim oralarda da vardır.
Dolayısıyla Türkiye'nin meselesine çözüm aranırken, fikir üretilirken ‘‘halka güvenelim’’, ‘‘hemen seçim yapalım’’ gibi lafların manası yoktur. Bu lafların çözüm üretmek yerine Türkiye'yi tekrar kısırdöngülere itecek süreçlerin önünü açmakla sonuçlanacağını görmek gerekir.
* * *
Dünyanın her yerinde demokrasiyi, o toplumun elitleri kurmuştur.
Bunun böyle olması gerekir; çünkü her toplumda halkın önemli bir bölümü en basit konuda bile tutarlı düşünce üretme yeteneğinden yoksundur.
Zaten onların böyle bir düşünce üretme zorunluluğu da yoktur. Düşünce diye ürettiği şeylerin önemli bir bölümünün de anlamı yoktur.
Durum böyle iken herkese fırsat eşitliğinin tanındığı, ‘‘bireylerin eşit haklara sahip olduğu’’ bir toplumu dizayn etmek son derece güç bir iştir.
Bunu ancak birikimi olan, dünyayı tanıyan, bilgili, kültürlü, çıkar hesaplarının üzerinde kalmayı kendisine ilke edinmiş insanlar yapabilir.
Evet bu bir toplum mühendisliğidir.
Toplum mühendisliği yapmadan demokrasiyi Almanya'da da kuramazsınız, ABD'de de. Türkiye'de ise hiç kuramazsınız.
Nasıl ki dünyada halkların durumu her yerde aynıdır, elitlerin durumu da aynıdır.
Her ülkenin bir elit tabakası vardır. Bakın zengin demiyorum, elit diyorum, lütfen lüzumsuz tartışmalar olmasın.
Türkiye'de de tam demokrasi isteyen, Batılı, bilgili, birikimli, çıkar hesaplarının üstüne çıkmayı bilen insanlar, hem bugünkü siyasi partilerin içinde, hem de dışında vardırr.
Ama onlara azınlık demek de lüzumsuz bir şey; çünkü tanım gereği azınlık olmak zorundalar zaten.
Bakın inceleyin demokrasi tarihini bakalım. Elitler işe el koymadan demokrasisini kurumlaştırabilmiş bir ülke var mı ortada?
* * *
Bizim içinde olmak istediğimiz Batı medeniyetindeki ülkelerde siyasi elitin kurmak istediği düzene en büyük destek orta sınıftan gelmiştir.
Onların omuz vermemeleri durumunda elitin kuracağı ülke olamaz. Bu gerçeği görürsek, bugün Türkiye'nin sistem açısından neden tehlikeli bir sınıra geldiğini de anlayabiliriz.
Fotoğrafı çekelim ilk önce: Var olan siyasi partiler tükendiler. İslami hareket yine hızla tespitini yaptı ve bir dinamiği yakalamak için harekete geçti, partisini oluşturdu. Hükümeti oluşturan partiler de bekliyorlar. Neyi bekliyorlar, bunu anlamak mümkün değil, ama sıkı basarlarsa bu işten bir şekilde sıyıracakları gibi bir yanlış içindeler anladığım kadarıyla. Halk artık yeni bir şeyler bekliyor. Doğal olarak bu beklenti, halkın kendisinde rasyonel bir fikir olarak ortaya konulmuyor, ama beklenti var. Orta sınıflar, elitin gelip Türkiye'yi kurtarmasını istiyorlar.
Ancak onlar da yok olma sürecine itildiler. Benim derin halk olarak nitelendirdiğim bu insanlar, şimdi aç kalma korkusu içindeler, tükeniyorlar her geçen dakika. Yani biraz daha beklenirse, elit duruma müdahale etse bile kuracağı Türkiye'ye omuz verecek, destek verecek en doğal müttefikini de ortada bulamayabilir.
Türkiye'nin resmi bu.
Şimdi lütfen kendinize şu soruyu sorun: Bu tabloyu nasıl değiştireceğiz, nasıl çıkacağız bu kısırdöngüden. Ben bu soruyu sadece içinde bulunduğumuz ekonomik kriz nedeniyle de sormuyorum. Daha uzun dönemli, kalıcı olacak bir şeylerin peşindeyim. Bir dönem artık bitti. Bunda herkes hemfikir. Tarihin bir bölümü sona erdi, yeni bir tarih başlayacak artık.
Çözüm, var olan siyasi partilerden gelmeyecek, gelmiyor, bunda da çoğunluk hemfikir.
Bütün bunlar veriyken, kalkıp seçim yapalım, halka gidelim demek yalan söylemektir, korkaklıktır, Türkiye'ye tekrar zaman kaybettirmektir.
Demokrasinin belkemiği olan orta sınıf, elitini göreve çağırıyor. Demokrasiyi tam olarak kurmak, Türkiye'ye layık olduğu sistemi vermek; tüm insanlarını mutlu olabileceği, geleceğe güvenle bakabileceği bir ülkede yaşatmak için onlara desteğimiz tamdır. Siyasiler kendi içlerindeki bu nitelikteki insanları teşvik etsinler, onlar bir adım öne çıksın. Bu, memleket için bir görev. Belki eski siyasi ortamı tekrar yakalarız diye oluşumlara set çekmek, hem ülkeye ziyan verir, hem de bu olması imkánsız bir hayalin peşinde koşmak anlamına gelir.
O ortam artık bitti, tükendi. Yeniyi mutlaka kuracağız; çünkü bu ülkenin potansiyeli bunun on misli zorlukları aşmaya yetecek düzeydedir.