Serdar Turgut: Çözümün anahtarı

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

‘Öteki Türkiye’ adını verdiğim nüfusun neredeyse yüzde 87'sine varan toplum kesiminin vahim durumunun tartışıldığı ‘‘İskele-Sancak’’ programında, DİSK Başkanı son derece önemli bir tespitte bulundu.

‘‘Bugün Türkiye'de sanayici zor şartlar altında çalışıyor. En pahalı krediyi onlar kullanıyor, en pahalı enerjiyi onlar satın almak zorunda, dış bağlantılarda onlara zor şartlar dayatılıyor. Bu durumda sanayici kendisini kurtarmak için elinde bulunan tek kozu oynuyor ve bize, yani işçiye baskı yapmaya başlıyor, kendi üzerindeki yükü işçisine aktarıyor. Sanayicinin içinde bulunduğu bu durum sürdükçe Türkiye'de işçi-işveren ilişkilerinde normalleşme zor olur.’’

Böyle dedi DİSK Başkanı.

Ben bu tespite çok önem veriyorum ve daha da ileri giderek Türkiye'nin kurtuluşunun bu tespitten yola çıkılarak gerçekleşeceğini düşünüyorum.

* * *

Basit bir neden var bunu düşünmem için.

Bugün benim altı milyonluk bölüm diye adlandırdığım toplum kesimi, aslında iktisadi açıdan intihar etme sürecinde.

Gündelik para kazanma hırsı ve keyfi içinde bunun henüz farkında değiller.

‘‘Ekonomi-politik’’ bilimi, bir ülkede iç piyasanın sürekli daralması durumunda sermaye içinde büyük bir kriz çıkacağını söylemektedir.

Normal gelişme sürecinde kapitalizm kendi iç piyasasını sürekli olarak genişletir.

Böylece mal satımı sürekli kılınır, paralar kazanılır ve yeni yatırımların yapılması mümkün olabilir.

Biz unutmak istesek de, isimlerini duyunca küçük burjuvaya özgü minik krizler geçirsek de bu tespiti bilimsel açıdan ilk net olarak yapan Karl Marx ve Lenin'dir.

Lenin'in yanılmıyorsam toplu eserlerinin üçüncü cildinde yer almakta olan ‘‘Köylü Sorunu’’ ile ilgili makalesi bir iktisat teorisi klasiğidir.

Kapitalizmim kendisini yenilemesi ve krize düşmemesi için kendi iç piyasasını sürekli olarak genişletmesi ve derinleştirmesi, aslında demokrasinin de olmazsa olmaz önkoşuludur.

Çünkü bu süreç, kapitalist demokrasinin var oluş koşulu olan kapsamlı bir orta sınıfın yaratılması açısından da zorunludr.

* * *

Türkiye kendi sınıfsal tarihinin tuhaf özellikleri nedeniyle bugün orta sınıf denilen kavramı tamamen ortadan kaldırmış, iç piyasasını sürekli küçülten ve derinliğini yok eden, kapitalist büyüme sürecini de altı milyonluk bir nüfusun çalışma alanı içine sınırlayan bir yapıya sahip.

Bu yapı değişmediği takdirde, bundan en büyük zararı SANAYİCİ VE İŞADAMI görecektir.

DİSK Başkanı'nın bence o gece anlatmaya çalıştığı şey de buydu aslında.

Yeni yatırım yapamayan, piyasası sürekli büyümeyen, gittikçe artan hızda yeni malları piyasada satamayan sanayici ve işadamı, orta vadede yok olmaya mahkûmdur.

Türkiye ekonomisi şimdi bu açmazın içinde ve bir şeyler yapılmadığı takdirde kısa süre içinde sanayicinin büyük bir krize girmesi ihtimali büyüktür; çünkü dünyada iç piyasası Türkiye gibi süratle daralan başka bir ülke yoktur.

* * *

Bu yazılara başladığım andan itibaren Türkiye'nin bir yeni ve dinamik kalkınma stratejisine, bu stratejinin hedeflerine ulaşılmasını sağlayacak bir eylem planına ihtiyacı olduğunu vurguluyorum.

Televoleci ideologlar bu lafları duyar duymaz, o 1980'lere özgü laubalilikle tepki vermeye başlıyorlar.

Halbuki böyle bir eylem planı olmadığı takdirde, sanayicisinden köylü üreticiye kadar tüm Türkiye'yi bir arada ele alıp, iç piyasanın yeniden büyümesini sağlayacak adımları atmak mümkün değil.

İç piyasanın büyümesi, ancak gelir dağılımının son derece radikal biçimde ve hızla iyileştirilmesine bağlıdır.

Gelir dağılımının iyileştirilmesine karşı sınıfsal tavır alan çevreler, bu yapılmadığı takdirde kendi sınıflarının ekonomik temelinin kısa sürede tükenmeye başlayacağını görmelidirler.

Gelir dağılımı radikal bir eylem planı çerçevesinde iyileştirildiği takdirde, Türkiye bir iki sene içinde yeniden büyük ve güçlü bir ekonomi olma yoluna girebilir.

* * *

Çalışmaya bugünden başlamalı ve fikir üretmeliyiz. Çünkü enflasyon oranını yüzde 80'den yüzde 40'a indirmenin toplumsal maliyeti, bu oranı yüzde 40'tan yüzde 20'ye indirmenin yaratacağı toplumsal maliyetin yanında hiç kalır.

Çok değil bir yıl içinde Türkiye, bugünkünden çok daha vahim bir bölüşüm sorunu ve iç piyasanın bırakın daralması, yok olması meselesiyle karşı karşıya kalacak.

Ülke sermayesini böylesine bir büyük krize mahkûm etmemek ve ‘‘Öteki Türkiye’’yi de modern bir ülkeye yakışan ekonomik düzeye getirmek için bugün gecikmeden yeni Türkiye'nin Modernleşme Programını hızla tartışıp uygulamalıyız.

İnsanlarının büyük bölümünü sürekli fakirleştiren bir ülke vatandaşı olmanın ayıbından kurtulmamız gerekiyor.

Yazarın Tüm Yazıları