Serdar Turgut: Casus külot

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

OKUYUCULAR zaman zaman bana ‘‘Yazacak konu nasıl buluyorsun?’’ diye soruyorlar.

Aslında bu tür sorular sorulduğunda hemen fırsatı kullanıp, yazı konusu bulmanın hayattaki en zor iş olduğunu, bazı insanlar mektuplarında yazacak konu bulamazken benim gibi adamların yılda 500 küsur adet yazı yazmalarının büyük bir adaletsizlik olduğunu, konuyu bulduktan sonra da onu bir köşeyi dolduracak kadar uzatmanın bambaşka bir marifet gerektirdiğini, işte bu nedenle hayatımın çok zor olduğunu, kimsenin benim kolay para kazandığımı düşünmemesi gerektiğini, benim de hayatta çok acılar çektiğimi, gündelik stres düzeyimin çok yüksek olduğunu, yazı yazarken her kelime üzerinde başyazarlar gibi düşündüğüm için günümün minimum altı saatini masa başında geçirdiğimi, böyle bir hayatı ancak düşmanlarım için isteyeceğimi filan söyleyip, üstüne üstlük aldığım paranın da bütün bunlara değmediğini, okuyucuların gazeteye yazarak benim maaşımı uluslararası standartlara çıkarılmasını talep etmelerini, bu kısa sürede yapılmazsa da gazeteyi almayarak eylem koymalarını filan da talep edebilirdim.

(Görüldüğü üzere kendime seçtiğim konu manasız da olsa bu köşenin nasıl doldurulacağı konusunda fazla bir problemle karşılaşmıyorum.)

Ancak durum tabii ki böyle değil.

Bu memlekette Hürriyet Gazetesi var oldukça -ki ben bu gazetenin de ilelebet payidar olacağına adım gibi eminim- benim yazı konusu bulmamda bir zorluk olması mümkün değil.

* * *

26 Eylül Salı günkü Hürriyet'te arka sayfada ‘‘Çapkın Erkekler İçin Casus Külot’’ başlıklı bir haber vardı.

Seks uzmanı bir İtalyan'ın buluşuymuş bu.

Bir insanın uzmanlık dalı olarak kendine seks konusunu seçmesi nasıl bir duygu, bunu bilebilmem mümkün değil.

Bizler üniversitede okurken bu tür bir seçenekle karşı karşıya değildik. Kimse bize ‘‘Bir alternatifiniz de seks konusunda master ve doktora yapmanızdır’’ demedi.

O yüzden hepimiz gittik, abuk konularda dersler aldık, hayatımız zehir oldu.

Onun için gıpta ediyorum bu tür uzmanlara. Türkiye'de de var bu konuda uzmanlar. Son olarak hiç beklemediğim bir yerde çıktı yeni bir uzman daha.

Yani Milliyet'te her türlü konunun uzmanı olmasına alışığım da, seks uzmanını da kendi aralarından çıkarmayı başardılar ya, pes doğrusu vallahi, çok çalışkanlar.

Neyse Duygu Asena'nın yazı dizisine daha sonra döneceğim.

Casus külotu beş dakika üzerinizden çıkarırsanız o zaman direkt olarak külotun sahibinin karısını ya cep telefonundan arıyor ya da mesaj bırakıp, ‘‘Kocanız sizi aldatıyor’’ diyormuş

* * *

What is the problem veya bunu Türkçeleşmiş haliyle söylersem ‘‘No problem!’’

Anlamadım, yani mesele nedir?

Dünyadaki erkeklerin yüzde 95'i için seks beş dakikadan az sürer.

Uzmanlar bunu erken boşalma diye bir tür hastalık diye tanımlamaktalarsa da alakası yoktur. Bu erkeklerin doğal halidir.

Dolayısıyla Hürriyet'i çıkaran arkadaşların, bir aile gazetesinde olduklarının bilinciyle külot olarak adlandırdıkları, benimse düpedüz don diye adlandıracağım bu şeyi istediğiniz elektronik aletle donatın, hiçbir evlilikte bunun problem yaratması mümkün değildir.

Gerçi haberde anlamadığım bir nokta da var. Eşinin kendisini aldattığından şüphelenen kadınlar, bu aleti erkeğin donuna ‘‘gizlice’’ yerleştirebileceklermiş.

Bu satırları yazan arkadaş ya hayatında hiç don giymemiş ya da hiç dayak yememiş.

Donuna bir aygıt yerleştirilen bir adamın bunu fark etmemesi için o bölgeye ayrıca bir de lokal anestezi yaptırması gerekiyor.

Şunu da unutmayın: Geçmişin en seksi yıldızlarından olan Mae West, uzaktan kendisine doğru gülümseyerek yaklaşmakta olan adamın pantolonunun önündeki şişkinliği görünce, ‘‘O cebindeki bir silah mı yoksa sadece beni görmüş olmaktan dolayı mı heyecanlısın’’ diye sormuş ve anında tarihe geçmişti.

Şimdi o adamın buna, ‘‘Hayır ikisi de değil. Karım donuma alet yerleştirdi de’’ diye cevap verdiğini düşünsenize. Romantizmin sonu olurdu bu be!

* * *

Son olarak Duygu Asena'nın seksüaliteyle ilgili dizisi hakında bir söz söylemeliyim:

Çok büyük bir heyecanla okumaya başladım yazıyı, acaba çarpıcı ve yeni ne diyecek diye.

Herhalde yazı Milliyet'te yayınlandığı için olsa gerek Duygu, bilinenleri tekrarlamak için yeni bir şey söylememeyi tercih etmiş olmalı.

Seks üzerine bu kadar uzun yazıp da tek bir çarpıcı laf söylenmemesinin bence başka açıklaması yok.

Ve son sözün en sonu.

Yahu ne olursunuz, yalvarıyorum, bir daha kimse penisin boyunun önemli olmadığını yazmasın lütfen! Biz erkekler bile bu avutma cümlesinden bıktık, yemin ediyorum!

Yazarın Tüm Yazıları