TÜRKİYE'nin sanayi yapısı çöktü, tarım sektörü mahvolma aşamasında, yatırım yapmayı düşünen yok, gelecek planlaması yok...
Yok oğlu yok...
Var olmaya devam eden tek şey ise bunca çöküntü arasında hálá daha para ‘‘vurma’’ Şark zekásını çalıştırmaktan başka hayatta bir şey bilmeyen, tamamen kara cahil olan ama iş kolay para kazanmaya gelince tüm budalalığını geçici olarak üzerinden atıveren sayıları oldukça fazla olan bir kitle.
Bu kitlenin zevkleri, beklentileri resmi kültüre damgasını vurmuş durumda.
‘‘İş yönetimi’’ iktisat bilgisinin, ‘‘para yönetimi becerisi’’ bilgi ve kültür birikiminin yerine geçince bu da kendisine uyan bir tuhaf kültür acuzesi yarattı gayet tabii ki.
Bu durumun eğitimdeki yansıması ise ‘‘buzines’’ okuyan Türk sayısında yaşanan patlamada oldu.
Kime sorsanız ‘‘buzines’’ okuyor şu aralar. Dünyaya okumak için dağılan Türkler arasında en favori ‘‘bilim dalı’’ bu son zamanlarda.
Aslında gerçek anlamda bilim dalı olmayan ‘‘buzines’’ eğitimi, kitap okumaktan fazla hoşlanmayan çocukların bir an önce ‘‘hayata atılıp’’ bir şekilde para vurmaya çalışmasını sağlamaktan başka bir işe yaramayan bir kara cahillik vesikası veriyor insanların eline diploma yerine.
* * *
Daha önce Amerika hakkında tek bir kitap okuyacaksanız bunu okuyun diye tavsiye etmiş olduğum Allan Bloom ‘‘The Closing of American Mind’’ adlı kitabında bakın bu durumu nasıl anlatıyor:
‘‘Olağanüstü bir felaket oldu. Son yıllarda MBA (bizimkilerin buzinesi) sanki gerçek bir üniversite derecesiymiş, bir master derecesi veya hukuk derecesiyle eş değerdeymiş gibi algılanmaya başlandı. Diploma sayesinde para kazanma yolunu açan bir eğitim gerçek bir üniversite öğrenimiyle eşit manevi değerde kabul görür oldu. Bu MBA derecesine sahip olan kişiler sosyoloji, antropoloji, siyaset bilimi gibi konularla hiç ilgilenmedikleri gibi, okulda öğrendikleri, MBD derecesini almalarına yetecek kadar bilginin, bu diğer konuları da anlamalarını sağlayacak ipuçlarını kendilerine sağlayacağı gibi bir yanlış anlayışa sahip oldular.’’
Amerika'da bile bir tehlike oluşturan bu durumun Türkiye gibi kendisini kurtarmak için gerçek bilime, bilgiye ve kültüre ihtiyacı olan bir ülkede ne tür büyük bir felakete yol açmakta olduğunu varın siz düşünün artık.
* * *
Gençlerimizin büyük bölümü okuma imkánından yoksun.
Bir bölümü ise sadece adı üniversite olan ama lisede öğrenilen bilgileri unutturup üstüne de yeni bir şeyi eklemekten bile aciz olan soğuk binalarda hayat törpülüyorlar.
Azınlık ise hayatta okumaya, bilgilenmeye, öğrenmeye, sorgulanmaya önem veriyor. Okuyor, araştırıyor.
Bu üç grubun da Türkiye'de gelecekleri yok şu anda. Bunu çaldılar onlardan.
Dördüncü gruptakiler ise ‘‘buzines gençliği’’.
Bunları Engin Ardıç ‘‘şalap şulup yürüyüp, boş boş bakan bir sürü bılık bılık toraman oğlan’’ diye harika bir şekilde tanımlamış.
Kızları da başka bir alem tabii ki bu grubun. Yine Engin Ardıç'a bırakıyorum lafı:
‘‘Şabalaklık feminitenin mütemmim cüzü’’ sanılıyor. Ne kadar salak görünürlerse o kadar seksi olacaklarını sanıyorlar. Salaklıktan ağızları kapanmıyor, onlar bunu ‘seksi’ buluyorlar. Boş boş bakıyorlar, ‘buğulu bakış’ oluyor. Batı Türkçesinde olmayan, yeni icat ettikleri ‘kalın ve peltek e sesi de’ ayıptır söylemesi ‘kaldırgan’. 'Taencere, paencere, baen, saen, Caem bey' diye konuşacaklar, erkeğin de içi gıcıklanacak.''
İşte durum böyle. ‘Buzines’ bilen delikanlılar ve bunların içinde rahat hareket ettikleri kültürden bu tür bir mutasyona uğramış insan tipi ortaya çıktı bu aralar Türkiye'de.
Ve şu aralar da bunlar Türkiye'de mutlu olmayı sürdüren tek kesim maşallah!
Eğlence yerlerine tek gidebilenler de onlar kaldığından İstanbul gece yaşamı iki yıl öncesine göre tükenmiş durumda neredeyse.
Aslında bunların da geleceği yok ama onlar bunun henüz farkında değiller.
Anlayacağınız hepsinin geleceği ellerinden çalınmış ama sadece dördüncü kategoridekiler ‘‘buzines’’ hala daha sürer gibi olduğu için bunun farkında değiller, aval aval mutluluğu oynuyorlar.
Bu tabii ki böyle devam edemeyecek, etmesi mümkün değil de acaba diyorum gerçeğin suratlara daha da bir yumruk gibi inmesi için daha ağır bir buhran mı gerekiyor ki?