Paylaş
Washington'daki Dünya Bankası ve IMF toplantıları başlamadan önce bir dizi yazı yazıp, global kapitalizmde Türk ekonomisinin bence tehlikeli yöne gidişini irdelemeye çalışmıştım.
Bazı arkadaşlar bu yazı üzerine düzeyli bir tartışma ortamı oluşturdular. Bundan faydalanarak çok yakın zamanda bu konuya tekrar dönüp ekonomiyi tartışmaya devam edeceğim.
Ancak Washington'da beni son derece hayal kırıklığına uğratan bir gelişme yaşandı, bugün bunu anlatmalıyım ilk önce.
* * *
Biliyorsunuz ben arada yapılan gösterilere tam destek vermiş ve ilk olarak Seattle'da ortaya çıkan çevreci-sendika dayanışmasının büyük potansiyeller içerdiğini belirtmiştim.
Ne yazık ki Seattle'da olduğu gibi son gösterilerde de anarşistler gündemi tamamen belirlediler.
Şimdi beni yanlış anlamayın, anarşizme karşı filan değilim.
Hatta ısrarlı sorular sorarsanız ‘‘Tamam ben de anarşistim, size ne bundan’’ diye de konuşabilirim.
Zamanında anarşizmin teorisini yapan dev isimleri de okudum, Rusya'daki tarihi gelişmeleri de bayağı bir inceledim.
Ne yazık ki Washington'da anarşizm de piç edildi, büyük bir üzüntüyle izledim bu durumu.
Nedense Amerika bunu hep yapıyor. Avrupa'da ortaya çıkan güzel bir fikri ithal ediyor. Sonra en fazla 10 sene içinde bir bakmışsınız o fikrin içi tamamen boşalmış, o fikir mantarı açılmadığı halde tadını ve kokusunu kaybedip neredeyse su haline gelen şaraba dönüşmüş.
Örnek çok böyle. örneğin alın feminizmi. Amerikalı kadınlar feminizmi keşfettiler, sonra 20 yıl içinde gelinen noktada ‘‘her türlü cinsel ilişkinin kadın açısından bir tecavüz sayılması gerektiği’’ gibi teoriler tartışılmaya başlandı orada.
* * *
Ben ‘‘anarşist’’ deyince sıkı adamlar, kadınlar hayal ediyorum. İlkelerine inanan ve de tabii ki gerektiğinde tehlikeli olabilecek insanlar olmalı onlar.
Örneğin bir grup ortaya çıkıp da ‘‘Ben kamu mallarını tahrip ederim’’ diyorsa -ki bunu diyen bir grup var Amerika'da- ben onlardan en hafif eylem olarak, ne bileyim ben, Beyaz Saray'ı yıkmalarını filan beklerim.
Amerika'da kamu mallarını tahrip etmek iddiasıyla ortaya çıkan ve gösterilere baştan aşağıya siyahlar giymiş olarak gelen grup ise yollarda duran çöp tenekelerini tekmelemişler, onları söküp parçalamışlar.
‘‘Kamu malını tahrip’’ten anladıkları bu yani.
Yahu insan anarşistim diye ortaya çıkıp da hayal gücünü bu kadar kısıtlar mı be? Yazık değil mi o koskoca teoriye ya?
Vallahi insanın içi ‘‘cızzzz’’ ediyor bu adamların geri zekálılığını izlerken.
* * *
Kendilerine ‘‘anarşist’’ diyen ama aslında sadece canı sıkılan küçük burjuva olmaktan ileriye gidemeyen bu kişilerin nasıl yaşadıklarına detaylı bakarsanız bu yeni hareketin kullanılmış tuvalet káğıdı kadar bile değeri olmadığını görebilirsiniz.
Örneğin bunlar ‘‘Anarchist Marching Band’’ ve ‘‘Anarchist Soccer League’’ kurmuşlar.
Marching Band, yürüyüş halindeki bir bandonun marş çalmasıdır. Bando elemanları bu yürüyüş halinde birbirleriyle tamamen koordineli hareket etmek zorundadırlar.
Yani anlayacağınız marş halindeki bando, sadece kavram olarak bile anarşizme karşıdır.
Ne yapacaklar anarşistler kurdukları bandoda? Hepsi başka notadan çalıp, her bir eleman ayrı absürd hareketlerde bulunup, sonra da her bir eleman farklı istikamete mi yürüyecek de Anarşist Bando sıfatını hak edecekler.
Keza anarşist dediğin adam futbol takımında oynamayı da ilke olarak reddetmeli. Futbol takımında antrenör olacak, kurallar olacak, emir komuta zinciri olacak.
Üstelik bir de lig kurmuşlar.
Anarşist bir futbol takımı ve ligi olacaksa -ki böyle bir şeyin var olması neden gerekli bunu da anlamak mümkün değil- takım 20 kişiden oluşmalı, maçta hakem kullanılmamalı ve oyuncuların öldürücü silahla maça çıkmaları rutin sayılmalı.
Demek istediğim hem Amerikalı anarşistlerden hayırlı bir iş beklemek yanlış, hem de bunların iyi olabilecek yeni bir sosyal hareketlenme içinde ağırlıklı yer almaları da bence çok çok büyük talihsizlik.
Paylaş