Serdar Turgut: Bumerang mı, hayır olamaz!

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Hürriyet'in önceki gün verdiği habere göre cinsel ilişkinin MR'ını çeken Hollandalı bilim adamları penisin bu olay esnasında bumerang şeklini aldığını açıklamışlar.

Yanlış hatırlamıyorsam bumerang ortadan neredeyse 45 derece açıyla bükülmüş olan ve fırlatıldığında atana geri dönen bir alettir.

Dolayısıyla bu tür bir haber iş cinselliğe gelince zeká seviyesi normal olarak hızla düşen erkeklerin daha da fazla eblehleşmesine yol açacaktır.

Şöyle anlatayım meseleyi: Hemen her erkek cinsel birleşme konusunda absürd korkulara sahiptir.

Bunlardan başta gelenlerinden bir tanesi de cinsel birleşme esnasında penisin ortasından çat diye kırılacağı korkusudur.

Söz konusu erkek dáhi de olsa bu dediğim şeye inanabilir.

Erkekler ayrıca kendi cinsel organlarına çeşitli adlar da takarlar. Dahası bu taktıkları adı bir kadına söylediklerinde onun bunu takdir etmesini, bu adı beğenmesini de ciddi bir biçimde beklerler.

Kadın doğal olarak onunla alay edince de bunu neden yaptığını katiyen anlamazlar.

Dolayısıyla penisine ad takabilen bir varlığın bunun aynı zamanda cinsel ilişki esnasında kırılma şansına sahip olacağını düşünmesi de son derece doğaldır.

Hollandalı bilim adamları bu korkuyu bilimsel olarak körüklüyerek erkeklerin biliçaltında koskocaman bir yeni karadelik daha açmışlardır.

***

Bumerangı bir hedefe doğru fırlattığınızda, alet aynen size geri döner.

Bir ihtimal, bilim adamları aletin bu özelliğini dikkate alıp, penis hakkında fiziksel değil de manevi bir benzetme yapmaya da çalışmış olabilirler.

Yazının bundan sonrası biraz felsefi olacak ama buna mecburum çünkü olay derin anlamlar içeriyor.

Bilim adamları bumerang benzetmeleriyle erkeklere ‘‘Her cinsel ilişki yaşanırken güzeldir ama sonuçta bunun maliyetini siz ödeyeceksiniz’’ de diyor olabilirler.

Yani daha kaba anlatımıyla ‘‘O anda penisi hedefe doğru uzattınız ama o sonunda kaçınılmaz olarak geri dönüp sizi vuracaktır’’ diyor olmaları da mümkündür.

Yani düşünürseniz bir kez, bu son derece normal bir benzetme haline geliyor o zaman.

Erkekler cinsel birleşmenin gerçekleşme anına kadar bunu hayattaki en önemli olay haline getirirler.

Hatta o anda bir erkeğin önüne ‘‘Cinsel birleşme olmazsa yaşayacaksın, olursa öleceksin’’ alternatifini koysalar, yüzde 80 ölümlü alternatifi hiç düşünmeden seçer. Yüzde 20 ise konu hakkında biraz düşünüp, artı eksileri iyice bir tarttıktan sonra ölümlü alternatif üzerinde karar kılar.

Olay bittikten sonra ise yüzde 90'ı keşke yaşamı seçseydim diye anında hayıflanmaya başlar.

Yüzde 10'u ise hálá daha ölümlü alternatifi seçtiği için mutludur.

Bunlardan ideal koca olur ve bunlar maalesef ölmez ama evlenirler. Cinsel birleşme öncesinde onlara ya yaşam ya ölüm alternatifini sunan güç, adam evlenince onu affetmeye karar verir çünkü ölüm, evlilikten çok daha kötü bir ceza katiyen olamaz.

Kadınların yüzde 90'ı ise cinsel birleşme öncesinde Jykl iseler sonrasında Hyde olurlar.

Ve olay kendi mutlak kontrolleri altında gelişmiş olsa da, adamı bizzat kendileri yatağa atmış olsalar da sonrasında bunun öcünü adamdan mutlaka çıkarırlar.

Bunun maliyetini ona yavaş yavaş, kanırta kanırta ödetirler

***

Ya, bu yazıdan kesin yoruldum, yemin ediyorum.

Bıktım vallahi bıktım.

Ne uğraşıyorum bilmem ki... Neden paralıyorum ki kendimi.

Keşke siyasi konularda yazsaydım. Avrupa Birliği üzerine, Kıbrıs meselesi üzerine yazsaydım, iki dakikada tık, yazı bitiverirdi.

Şimdi konuyu nasıl bağlayacağımı katiyen bilmiyorum. Dahası yazmış olduğum teorinin tamamının yanlış olabileceği korkusu da başladı yavaş yavaş.

Panik atak durumu var hafiften.

Keşke bu tür konularda bizim Güzin Abla kadar net görüşe sahip olsaydım. Bakın dün ‘‘Hiçbir kızla ilişkim olmadı. Yürürken kırıtıyorum ve kız gibi hareket ediyorum acaba ben eşcinsel miyim?’’ diye soran genç adama Güzin Abla ‘‘Saçmalama. Neden eşcinsel olacak mışsın ki, hiç olur mu öyle şey’’ diye cevap verip işi bitirivermiş.

Ama ben, işte tıkanıverdim bu noktada. Sonuçlandıramayacağım bu konuyu. Haydi baş baş...

Yazarın Tüm Yazıları