Bu oyunu neden oynuyoruz?

BENİM annem Parkinson hastalığının neden olduğu komplikasyonlar nedeniyle vefat etti.

Parkinson hastalarına özgü olan o duruşu, bakışı ve hareketlerdeki değişikliği ailece hep birlikte yaşadık vakti zamanında.

Dolayısıyla Başbakan Ecevit'in bu hastalığa yakalanmış olduğunu ‘‘en azından’’ bir buçuk yıl önceden görmemek mümkün değildi.

Televizyondaki bütün görüntüler net olarak bu hastalığın sinyalini veriyordu.

*

Medyada herkes biliyordu Başbakan'ın hasta olduğunu, hastalığının nasıl ilerlemekte olduğunu.

Kendi aramızdaki sohbetlerde bu konu konuşuluyordu.

Saygısızlıktan değil ama mesleki deformasyondan kaynaklanan nedenlerden dolayı Başbakan'ın durumu ile ilgili komik hikáyeler de anlatılıyordu kendi aramızda. Şöyle yapmış, böyle yapmış, şunlar olmuş, konuşup gülümsüyorduk o zamanlar.

Üstelik olan bitenlerden bazıları da şahitliydi.

En azından son bir yıldır durum böyleydi yani.

*

11 ay kadar önce, teknokratlar hükümeti konusu tartışılırken ‘‘Başbakan Ecevit'in sağlığı artık ulusal güvenlik sorunu olmaya başlamıştır’’ diye yazmışım.

Bu aslında sadece benim değil, o tartışma sürerken benimle konuşan her insanın da ortak fikriydi.

O dönemde konuştuğum insanlar arasında çok sayıda DSP milletvekili de vardı, onlar da aynı şeyi düşünüyorlardı ama tabii ‘‘yazılmamak kaydıyla’’ söylüyorlardı bunu.

DSP'liler o zamanlar ‘‘Evet hasta ama zihinsel kapasitesi eksiksiz çalışıyor’’ diyorlardı en azından o dönemde.

Ancak benim bildiğim gazetecilerden bir tanesi bile Başbakan ile ilgili konuşurken DSP'lilerin getirdiği türden bir açıklamayı getirme ihtiyacını hissetmiyordu. Yani onların kişisel, gazetelere yansımayan düşüncelerine göre Başbakan'ın durumu bayağı vahimdi.

*

En azından bir yıldır durum böyleydi memlekette.

Bu arada Başbakan Ecevit'in tavrı da ilginçti.

O tavrı çok tartışmamız, incelememiz, hakkında laf etmemiz gerekiyor ama korkarım tarihin bizden bekleyeceği bu değerlendirmeyi de yapmayacağız, çünkü bu kez de ‘‘Hasta insan hakkında laf edilmez’’ tavrı yayılmaya başlandı.

İyi ama olan bitenler Başbakan Ecevit'in karakterinden kaynaklanan hatayı görmemizi engellememeli bence.

Ecevit hastalığını biliyordu gayet tabii ki. İşlerin böyle gitmeyeceğini, bazı adımlar atması gerektiğini, memleket sevgisinin böyle anlarda ortaya çıkacağını, kendi partisinde düzenli bir geçiş sağlamanın kendi görevi olduğunu ‘‘en azından’’ bir yıldır biliyordu.

Ama yapmadı bunu.

Ecevit kendisinden ve eşinden başka dünyada hiçbir insana güvenmiyormuş izlenimini veriyor.

Hatta kendisi ve eşi dışında kimseyi sevmiyormuş gibi de davranıyor hep.

Dünya tarihindeki liderlere bakın, Ecevit gibi topluma karşı tavır koymuş tek bir lider göremezsiniz.

Faşist liderlerde bile olmayan bir ruh hali içinde Bülent Ecevit ve bu sadece son dönemde değil, yıllardır böyle.

Kendisi ve eşi dışındaki herkesi potansiyel zararlı olarak gören bir ruh yapısı var ortada ve size bir şey söyleyeyim mi, bu ruh yapısı da aslında gazetecilerin özel sohbetlerine konu olup durur yıllardır.

Son derece ürkütücü bir ruh hali bu. Kimseye güvenmiyor, kimseyi kendi koltuğuna layık görmüyor, kimsenin yeteneğine saygı duymuyor, hep böyle davranıyor, kimseye yol açmıyor, kimsenin elinden tutmuyor, eleştiriye tahammülsüz, kendi fikri dışında fikirleri duymak bile istemeyen, aksi fikri savunanı kolaylıkla ezebilecek bir ruh hali var ortada.

Ama iş konuşmaya gelince sanki bütün bunları o yapmıyormuş gibi laflar ediyor, hep saygılı hep sevgi dolu laflarında Sayın Ecevit.

*

Anlayacağınız sevgili okurlar, ortada büyük bir yalan var, yıllardır oynanıyor bu ve bana sorarsanız açıkça söylemek gerekirse Türkiye'nin neden böyle bir duruma layık olduğunu ben bilmiyorum.

Başbakan o ruh durumu, o totaliter karakteri nedeniyle Türkiye gibi bir ülkenin siyasi sürecini ancak bir muz cumhuriyetlerinde olabilecek siyasi süreçlere benzetti.

Gazetelerde ise iki yıldır bilinip de söylenmeyen şimdi tartışılıyor. Başbakan hasta, artık çekilmeli diyorlar.

Ha, bu arada da ne olursa olsun Başbakan saçını boyamayı ihmal etmiyor.

Tek istikrarlı şey bu memleketin siyasetinde.

Kaybedilmiş olan gençliğin güzel anılarıyla yaşamak varken, o gençlik hálá daha varmış gibi davranarak aslında kendi fiziğine karşı da tavır koyuyor Bülent Ecevit.

Son iki yıldır Türkiye'ye büyük ayıp yapıldı, üstelik bunun suçlusu da kolayca bulunamayacak, çünkü oyunun oyuncularının sayısı son derece fazla.

Ne kadar çok şey kaybettiğimizi, ne kadar vaktin ziyan olduğunu önümüzdeki yıllarda net olarak göreceğiz gayet tabii ki.
Yazarın Tüm Yazıları