Paylaş
DÜN o kadar fazla açıklama üst üste yapıldı ki içime fenalık geldi.
Derviş açıkladı, sonra IMF yetkilileri konuştu, sonra da Ulusal Program adında bir şey açıklandı.
Açıkça söylemek gerekirse bir tek sonuncu açıklama beni çok duygulandırdı.
Türkiye'yi Avrupa Topluluğu'na taşıyacak bir şeymiş bu program.
Bu programı Proust mu kaleme aldı acaba, 500 sayfa olduğunu duyunca insanın aklına ister istemez bu olasılık da geliyor.
Başlıca iki yorum var bu kadar kalın bir programın ortaya çıkmasının nedeni hakkında:
1- Türkiye'nin şu anki durumu o kadar berbat ki gerçek bir demokrasiye geçmek için yapılacaklar ancak 500 sayfada anlatılabildi.
2- Programda somut hiçbir ifade yok. Hükümet yine kıvırtmak için lafı bol tuttu ki her zaman olduğu gibi bir şeyler söylemiş gibi görünürken aslında hiçbir şey söylemesin.
Ve sevgili yurttaşlar tabii ki ikinci şık doğru, çünkü Ulusal Program'da MGK'nın sadece bir danışma kurulu olduğu ve Türkiye'nin siyasi yaşamında ordunun rolü olmadığı gibi bir tablo çizilmiş.
Bilmem anlatabiliyor muyum?
***
Ulusal Program'da ‘‘Türk vatandaşları başka lehçeleri ve dilleri konuşmakta serbesttirler’’ denmiş.
Bu beni dün en fazla sevindiren şey oldu.
Yıllardır bu köşede İngilizce yazma hakkım olduğunu savunurdum. Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök -ki kendisi eskiden Köylü Derneği'nin asil üyesiydi- bu hakkımı kullanmama izin vermiyordu.
Şimdi mesele Ulusal Program'la bir ‘hak’ haline getirildi.
And I'm gonna use that right for Christsakes. Goddammit everybody had that right except me. I mean, where I live today, there are workers, I belive Kurds, because they always talk strangely, continuosly, yakyakyak, vakvakvak, that's how it sounds to me man. Shit, if what they talk ain't a language I don't know what a language IS man...I mean, shit, in Ulusal Program they try to call this shit an accent... AN ACCENT MY ASS. If that is an accent, how come I don't understand a fuck of it, man. And this Kurds, man, they don't know to talk in a low voice. They always have to shout. Uneducated shouts everywhere, and I don't understand a word of what they yakyak about. I am sure they talk about me. They talk bad, I am sure, like they say ‘Man look at that fat Turk, man he IS ugly, and look at that eyes, crosseyed man Shit, what an ugly mutherfucker’ they say in loud Kurdish. I hate them. I hate them with all my heart.
Okay mi, işte Ulusal Program ile bana verilen hakkı kullanmaya başladım ve bunu sık sık yapmayı da planlıyorum.
If you know what I mean!
***
Bir taşla iki kuş vurmuş olduğumun da farkındayım.
Yukarda Ulusal Program'la bana tanınmış olan farklı bir dili kullanma hakkımı kullanırken aynı zamanda negro lehçesiyle de yazdım.
‘‘African American’’ demem isteniyor artık zencilere ama onlar Afrikalıysa ben de İnguşetyalıyım.
Beni okumak isteyen Kürtlere de bir tavsiyem var.
Beni anlayabilmek için artık İngilizce öğrenmeye başlamalarında büyük yarar var.
Hem İngilizce öğrenirlerse hayatlarında ilk kez farklı bir lisanda okuma ve yazma haklarını da rahatça kullanıp, biraz olsun ferahlayacaklardır.
Ve son bir düşünce daha ifade etmek istiyorum. Türkçe-Kürtçe sözlük var mı ortalıklarda Allah aşkına. Yani yukarda anlattıklarım doğru. Burada sokaklarda herkes Kürtçe bağırıp çağırıyor.
Ben onların ne dediğini anlayamıyorum ve bu da beni deli ediyor. Böyle bir sözlük varsa bana lütfen haber verin. Verin ki onlarla kendi anladıkları dilden kavga edebileyim.
Sonun en sonu düşüncem de şu: ‘‘Herkes istediği lehçede konuşabilir’’ denmiş Ulusal Program'da.
Yahu, insan kendi lehçesini bilinçli bir şekilde seçebilir mi?
Yani bizim Lazlar doğal olarak değil de tercih ettikleri için mi öyle konuşuyorlar?
Bu doğruysa teessüf ederim Lazlara, bunca yıldır bize çektirdiklerinden dolayı!
Paylaş