BAŞLIKTA ifade etmiş olduğum hissi iki yıldır filan savunmaktayım.
Öteki Türkiye dedik, teknokratlar hükümeti dedik, bu memlekete demokrasi gitmez dedik, ancak yüksek sesle okuduğunda önündeki yazıyı anlayanların bile eğitimli sayıldığı bir toplumda, seçim filan yapılmamalı dedik, kimseye laf anlatamadık.
Ne yapayım, baktım kimsenin umurunda değil, ben de sıkıldım o konuları konuşmaktan. İşi oluruna bıraktım, gittiği yere kadar gider yani.
Bıraktım da, bu hükümet işbaşında kaldığı müddetçe her şeyin daha kötüye gideceğini de biliyordum gayet tabii ki. Biliyordum ama mecburen susuyordum.
Artık suskunluğumu bozmamın zamanı geldi; çünkü Türkiye'de olabilecek en büyük felaketlerden bir tanesi daha geçmişten hortlayıp başımıza bela olmaya başladı sevgili okurlar.
Bu bela öyle bir şey ki, kafasını kaldırmaya başladığı anda başı ezilmezse hızla yayılmaya başlar ve hayat bize zehir olur.
Bunu engellemek için güçlü bir hükümet, güçlü bir başbakan ve seçimi 10 yıl süreyle ertelemiş bir genç hükümet gerekmektedir. Benden söylemesi.
* * *
Rakı şişelerinin bazılarında kapaklar yine açılmamaya başladı. Türkiye'nin dibe vurmaya başladığının en önemli göstergelerinden bir tanesidir bu.
Hatırlar mısınız bilmiyorum, ama bir zamanlar rakı şişelerini tek bir el hareketiyle açmak katiyen mümkün değildi.
Kapağı çevirdiğinizde açılması gereken kapak hemen boşta dönmeye başlardı.
O dönemdeki acil servis dosyalarını incelerseniz, meyhanelerden hastaneye çok sayıda sarhoşun sevk edildiğini, bunların hemen hepsinin rakı kapağını nedense garsonun yerine kendisinin açmakta ısrar etmiş olan insanlar olduğunu görürsünüz.
Kapak boşta dönmeye başlayınca yapılacak tek şey, bir bıçağı kapağın alt bölümüne sokup, alüminyumu o noktada kırmak ve kapağı çıkarmaktı.
Tabii bıçak genelde kayar, hele kafanız hafiften dumanlıysa kesinlikle kayar ve en hafifinden parmağınızı doğrarsınız.
Bazen kapağı kırsanız da açılmaz. O zaman da yapılacak tek iyi şey, rakı şişesini en yakında duran duvara atıp kırmak ve TEKEL idaresine de dümdüz gitmektir. O anda aklınıza TEKEL idaresi gelmezse, direkt iktidara veya genelde siyasetçilere de ağzınıza geleni söylersiniz. Sonuç itibarıyla hiçbir şey değişmez yani.
* * *
Türkiye'de iktisadi gelişmenin evrelerini Hürriyet Gazetesi'nin ekonomi sayfalarından takip edebilirsiniz gayet tabii ki.
Ancak babam gibi 60 yıldır, benim gibi de 30 yıldır istisnasız her akşam içiyor ve bununla da övünüyorsanız, işiniz daha kolaylaşır.
Türkiye'nin ekonomi tarihini birtakım yazılara bakarak izleme zulmünden kurtulursunuz o durumda. Sadece rakı kapağına bakmanız yeter.
Türkiye'de ne zaman köylüleri seven bir iktidar işbaşına gelmişse, rakı kapakları bir çevirişte açılmamaya başlar.
Ve ne zaman yapılması gerekeni yapan, yani köylülüğü fiziksel olarak tasfiye etmeye soyunan bir iktidar başa gelirse, rakı kapağını bir çevirişte açarsınız.
Bu kesin bilimsel bir tespittir.
Köylü sevenler her defasında memleketi batırırlar, ülkenin başında belalar artar, tuş oluruz.
Haydi gün içinde bunlar oluyor, bari gece rahatlayalım, hem içip hem de iktidara sövelim diye rakı masasına oturursunuz. Şişeyi alıp kapağı açarken o meşum ‘‘tık’’ sesi duyulur. Haydi bakalım, çevir babam çevir, hiç işin yoksa. Kafayı bile çekemeden sövmeye yatay geçiş yapmak zorunda kalırsınız mecburen.
Özal bu işi düzeltmişti. Köylülüğü sevmezdi o. Mesut Yılmaz, Tansu Çiller derseniz, onlar köylülüğü bir sonraki seçim konuşması yapacakları yere giderken transit geçişte otobüslerinin camından görmekle yetinmeyi bile zulüm gören insanlar zaten.
Onların döneminde, köylülük hakkında aynen onlar gibi ve hatta daha beter düşüncelere sahip olan bizlerin rakı keyfi de harikaydı.
* * *
Ve geldik bugünlere.
Yılan başını kaldırdı, ezilmeli. Bu bela hep Yeni Rakı'da başlar zaten ve oradan yayılır. Türkiye'nin bitişinin ilk sinyali orada verilir.
Geçen 12 günde 5 şişe açtım. İkisinde kapak sorunu yaşandı. Bu korkunç bir oran. Bu bir felaket.
Köylüyü seven, içlere fenalık getirecek kadar eskimiş, geçmişte yaşayan, bugünün farkında olmayan, 1970 sonu itibarıyla zihinsel gelişmesi askıya alınmış olan bu iktidar ve başı gitmeli!
Kişi başına düşen milli gelir 2 bin dolara inmiş ve daha da inecek. Adam hálá iktidarda ve bize bu dünyada tek keyif veren rakımızın da içine etmeye başladılar sonunda.