Paylaş
SİZ de benim gibi eğlenmek amacıyla televoleci ekonomistleri izleyenlerdenseniz, Deniz Gökçe'nin son zamanlarda bir tuhaflaştığını mutlaka fark etmişsinizdir.
Diyelim ki onların en favori konusu olan faiz oranları tartışılıyor programda.
Mahfi bir şeyler anlatmaya çalışıyor.
Bu arada kamera Deniz'in suratını ekrana getiriyor. Gözleri anlamsız bakmaya başlamış, gerdanı kıvrılıyor, şöyle bir yerinden kalkışıyor ve ‘‘Onu her şeyi bilen Serdar'a sormalı’’ filan gibi bir şeyler söylüyor.
Mahfi ilk önce biraz şaşırıyor. Sonra biraz da acıyarak ona, ‘‘Ne alaka’’ der gibi bakıyor. Asaf doğuştan iyi niyetli olduğundan Deniz'deki tuhaflaşmayı duymamış gibi yapıyor ve program sürmeye çalışıyor.
Diğerleri arada bir makul laflar da söylüyorlar, ta ki Deniz bir şekilde konuyu yine Serdar'a bağlayıp, alakasız birkaç yorum girişiminde bulununcaya kadar.
***
Aslında eğlenmek amacım olmasa ve programlarını hiç seyretmesem de Deniz Gökçe'nin ruh haliyle ilgili bu acıklı gelişmeden haberim olabilirdi.
Bir çok e-mail geliyor bana. Bunlardan bazıları onun öğrencilerinden, bazıları da ondan hálá doğru bir şeyler duyabileceği yolundaki umudunu kaybetmeyip de onu konferanslarda dinlemeye gitmiş olan insanlardan atılıyor.
Özetle deniliyor ki, biz onu ekonomiyle ilgili dinlemeye gitmiştik, beş dakikada bir konuyu size getirdi, aklına siz gelince de iyice sinirlendi, tuhaf şeyler söyledi.
Bu e-mailleri atanlardan bazıları, bir süredir yaşanan tartışmaları okumadıklarından çocukcağızın bu durumuna iyice şaşırmışlar. ‘‘Kafayı mı yemiş ne bu’’ diye soruyorlar bana.
Tartışmaları bilenler meseleyi anlıyorlar, ama onlar da Deniz'in haline acımışlar; çünkü böylesine bir takıntının onun hayatını normal yaşamasına engel olabileceğini düşünüyorlar.
***
Adamcağızın ruh halinde yaşanan bu enteresan gelişmeye üzülmekle birlikte onu anlayışla da karşılıyorum.
Kendinizi onun yerine koyun ve düşünün.
Bir yıl boyunca sizin ekonomiyle ilgili yapmış olduğunuz tahmin ve analizlerin hemen tamamı yanlış çıksa...
Ve karşınızda bir adam, hem sürekli sizinle alay etse, hem de o adamın dediklerinin hemen tamamı doğru çıksa, siz de ruhsal sarsıntı geçirmez misiniz?
Tabii ki geçirirsiniz ve bu son derecede insani, insani olduğu kadar da trajik bir olay olur.
İnsanlar bana soruyorlar: ‘‘Arada bir hiç kızmıyor musun sana sataşmalarına.’’ Diyebilirim ki, şu anda hiçbir kızgınlık hissi duymadığım ender insanlardan bir tanesi de o.
Sadece kendime kızıyorum, onu kısa sürede böylesine ruhsal fırtınalara ittim diye. Çünkü sonuçta, eğer ekonomik tahminlerini göz önüne almazsanız, kimseye fazla zararı olan bir adam da değil, ama ne yapayım işte oldu bir kez, isteyerek yapmadım ona bu kötülüğü.
***
Profesyonel yardım almayı kabul etse, benimle ilgili takıntısını doktorlar kısa sürede çözerler.
Ortada gözle görülen bir neden-sonuç bağlantısı var ve doktor onu, benimle girmiş olduğu bütün tartışmaları kaybetmiş olmasının öyle fazla da önemli bir şey olmadığına ikna ettiği anda bu takıntısından kurtulacaktır.
Ancak olay bununla bitmiyor. Sorunları daha vahim ve derin bence.
Fena halde bir IMF takıntısı var Deniz'de. Seviyor bu kurumu açıkça.
Banka yönetim kurullarında işine son filan verilirse oraya gidip çalışmak için zemin hazırladığını düşünsem, belki anlayacağım bu abartılı sevgi gösterisini, ama durum öyle de değil galiba.
Kendini tahrip edercesine seviyor IMF'yi Deniz. Bundan önceki IMF programı başarılı olacak diyordu tepine tepine, bakın sonuç ortada.
Şimdi yeniden başarılı olacaklarını söylüyor.
Doktorlar benimle ilgili takıntısının altındaki esrarı kolay çözebilirler ama bu IMF takıntısını çözmeleri öyle kolay olmayacaktır.
Sonuç itibarıyla, ekonomiyle ilgili tahminlerine artık kimse inanmadığı için hayatta kimseye tek bir kötülük etme şansı olmayan bir insanın içine düştüğü trajik durumla karşı karşıyayız sevgili okurlar.
Bugün bu duruma üzüldüğümü, kendimi sorumlu hissettiğimi söylüyorsam lütfen inanınız bana.
Eğer onun durumunda bir düzelme sağlayacağına inanırsam, söz veriyorum bir daha televolecilerle ilgili yazı da yazmam.
Paylaş