Brunch'ın tarihi

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Çeşitli konularda halk kitlelerini bilgilendirme sosyal politikama bugün de devam ediyorum.

Bugünkü konumuz BRUNCH.

Bıranç diye okunan bu kelime İngilizce breakfast (kahvaltı) ve lunch'ın (öğle yemeği) birleşmesinden oluşmuş.

Katiyen yaratıcı olmayan insanlar tarafından oluşturulduğu daha oluşumundan belli olan bu kelime, tanımladığı olay gibi aslında temelde bir hilkat garibesi.

İstanbullular bu brunch'ı çok severler.

Temelde 200 bin liraya yapılabilecek bir kahvaltı, bu brunch'lar nedeniyle pazar günleri 3 milyon ile 7 milyon papele kadar yükselmiştir.

Temelde sadece bu bile kapitalizmin, son derece ilginç bir ekonomik sistem olduğunu göstermeye yetip de artacak bir örnektir.

Kapitalizmin ilginçliği konusunda ek bilgi konusu sahip olmak isteyenler, ayrıca Das Kapital adlı eseri de okuyabilirler.

Ancak şunu da bilin ki, o kitap benim bu yazımdan kesinlikle uzun. Önceden haber vereyim de sonra beni filan suçlamayın, yanlış kitaplar tavsiye ediyorum diye.

***

Sosyetenin çok ilgi gösterdiği bu brunch, aslında ilginç bir şekilde ortaya çıktı.

Türkiye'de olduğu gibi her ülkede de insanlar cumartesi günleri eğleniyorlar.

Bu nedenle yiyecek içecek sektörü, cumartesi geceleri hiperaktifleşir.

Şefler yeni yemekler dener, rezervasyonlar çift düzene göre yapılır, falan filan.

(Yemin ediyorum bu yazıdan acayip sıkıldım. Ama teyzemin dediği gibi ‘Ne yapacaksınız, ekmek parası işte’. Başa gelen çekilecek, başka çare yok. Haydi ben bu işi para için yapıyorum da sizin bunu okumak için gerekçeniz ne, bunu da anlamam mümkün değil. Acaba Ertuğrul Özkök -ki kendisi son 100 yılın en seksi erkekler listesine 11'inci sıradan, hem de Antonio Banderas'tan bile ön sırada girmiş olan kişidir- size de bunu okuyasınız diye para mı veriyor?)

Pazar geceleri ise çoğu restoran çalışmaz.

Ölü gündür pazar, restoranlar için.

Genelde restoranlar, arta kalan yemekleri hafta içinde bir gece sonra da müşteriye gayet tabii ki verirler. Müşterinin bundan katiyen haberi olmaz.

Ancak pazar geceleri müşteri olmadığından, cumartesi yapılan yemekler elde kalmaya başladı.

İşte brunch denilen kavram bu nedenle icat edildi. Brunch'ın hemen her defasında açık büfe olması ve yemek çeşitlerinin çok olması bu anlattığım olay sonucudur. Mutfakta bir gece önce kalan her şeyi bir masa üstüne atarlar anlayacağınız.

Restoranlar pazar öğle vakti, atmak istemedikleri her şeyi açık büfeye koyarak bu işten para kazanırlar.

Anlayacağınız çöpün alternatifidir brunch büfesi.

***

Bu işi icat eden insanlar bir sorunla karşılaştılar ilk günlerde.

Bazı pimpirikli müşteriler, yemekleri filan koklamaya ve hatta bunlar taze değil diye şikâyet etmeye bile başladılar.

Bu tür hainlerin sayısının artmasından korkan restoran sahipleri, ne yapalım diye düşündüler. Ve sonra hayati çözüm de bulundu. Pazar brunch'larında insanların bolca içki içmeleri de teşvik edilecekti.

Yemekten önce sabah sabah aç karnına iki kadeh şampanyayı deviren bir insanın, patates salatasının bir gece önceden kalıp kalmadığını anlaması mümkün değildi.

Aslında ayık insanların da bunu anlaması mümkün değil, ama bu başka yazı konusu olacak kadar zengin içeriğe sahip. Bilmem anlatabiliyor muyum?

***

Bugünlerde füzyon yemeği diye bir kavram da çıktı.

Bu, temelde çok farklı kültürlere ait olan yemeklerin bir sentez içinde birleştirilmesi anlamına geliyor.

Yani bir Fransız-Hint, İtalyan-Meksika yemekleri bir araya getirilerek yeni yemek sentezleri ortaya çıkarılıyor.

Şimdi hassas ruha sahip olanlar, halkların kardeşliğinden yana olanlar ve sosyal demokratlar, bu yeni gelişmeye bakıp ‘‘Ahhhhh ne güzel’’ diye iç geçireceklerdir.

Hatta aralarında gözleri yaşaranlar bile olacaktır.

Ama biraz durun.

Şunu bilin ki bu füzyon olayı da aslında brunch'ın ortaya çıkış nedeniyle aynı genetik deformasyona sahip.

Restoran sahipleri cumartesi geceleri ellerinde kalan yemekleri incelerlerken bir de baktılar ki, bazı yemekleri ertesi gün taze diye yutturmalarına imkân yok.

İşte o anda bir üstün zekâlı kişi ortaya fırladı ve ‘‘Aman canım kolayı var, ne üzülüp duruyorsunuz ki. Bu yemekleri birbirleriyle karıştırıp bulamaç yaparız olur biter’’ dedi.

İşte son günlerin yemek modası füzyon o an doğdu.

Füzyonda karıştırılan yemek çeşitlerine bir bakın. Mutlaka bir tanesi aşırı baharatlı bir ülkenin yemeğidir.

Şunu unutmayın ki, örneğin aşırı baharatlı bir Hint yemeğine kuvvetli miktarda siyanür bile koysanız kimsenin ruhunun duymasına imkân yoktur.

Ha tabii o kişi eve dönünce ölecektir, ama bu da restoranın sorunu değil doğal olarak.

***

Son olarak şunu da söylemek istiyorum:

Nasıl yaptım bilmiyorum, ama bilgisayarımdaki bütün programları kısa bir uğraştan sonra hızla intihar etmeye zorladım.

Bu gibi durumlarda bana yardımcı olabilen yeryüzündeki tek insan Mehmet Ali İskender -ki kendisi Mali olarak yaygın bir şekilde tanınır- tam da o gün görevle İstanbul dışına gitmiş.

Kısa sürede beni aramaz ise bu kişiyi de öldürmek zorunda kalacağımı siz okuyucularıma şeffaf basın ilkeleri doğrultusunda bildirmeyi bir görev saydım.













Yazarın Tüm Yazıları