Paylaş
YILLARDIR ABD politikasını yakından izlerim.
Hatta denilebilir ki, Amerikan siyasetini, Türk siyasetinden çok daha iyi bilirim.
Birçok Amerikan başkanının seçim kampanyasını izledim. Beyaz Saray ile ilgili gündelik siyasi dedikoduları bile keyifle okurum.
Uzunca sayılabilecek bir süre Hürriyet'in Washington temsilciliğini yaptım. O nedenle ABD başkentinin hangi kurallara göre çalıştığını, meseleleri nasıl algıladığını oldukça iyi bilirim.
Sevgili okurlar, bütün bunlar böyleyken doğrusunu isterseniz ABD Başkanı Bush tarafından Başbakan Ecevit'e yazılmış olan mektubun manasını katiyen anlamadım.
Ben böyle içerikte bir mektup ne gördüm ne de duydum.
Dahası herhangi bir Amerikan yönetiminden Türkiye'ye böyle içerikli bir mektup yazılacağını üç gün evvel bana söyleselerdi, ‘‘Bırakın saçmalamayı’’ der güler geçerdim.
Ama şimdi bu sürpriz mektup var ortada ve açıkça söylemek gerekirse bunun içeriğinin ne anlama geldiğini anlamakta zorluk çekiyorum.
Neden böyle dediğimi açmaya çalışayım.
***
Amerikan yönetimleri, halka açıkladıkları siyasi tavırlarında ‘‘müttefik ülkelerin içişlerine karışmama politikasına’’ titizlikle uyduklarını her fırsatta vurgularlardı.
Bu son mektupta Telekom'un özelleştirilmesi gibi uluslararası politikada ‘‘basit’’ konular arasında sayılabilecek bir konuda bile ABD tavır alıyor.
Swissotel sanıklarının ‘‘adalet önüne çıkarılmasını beklediklerini’’ söylüyor, bankacılık sektörünün reformu konusunda laflar ediyor.
Üstelik Amerikan yönetiminin temsilcileri, bu mektubu Ecevit'e verirlerken ‘‘tamamının açıklanması’’ şartını da getiriyorlar.
Yani Amerikan yönetimi açıkça, Türkiye'nin içişleriyle ilgili bazı konularda laf ettiğinin dünya tarafından duyulmasını ısrarla istiyor.
***
Neden bunu böyle yaptılar?
Konuyla ilgili olarak birçok kişiyle konuştum. Üç farklı yorum getiriliyor bu konuya:
1- Bu mektuba fazla önem vermeyin. Başbakan Ecevit daha önce Bush'a bir mektup yazmıştı, şimdi cevaben o da bir mektup yazıyor ve içini doldurmak için bazı laflar ediyor. Bu böyle; çünkü Amerikan yönetiminin Türkiye'ye yönelik aktif bir politika çalışması şu anda yok. Washington'da Türkiye'ye fazla ilgi de yok.
2- Amerikan yönetimi bu hükümetten umudunu tamamen yitirdi. Türkiye'deki siyaseti temizleme misyonu verilmiş olarak, yönetimin de aktif desteğiyle Ankara'ya yollanan Kemal Derviş'e gösterilen direnme, ABD yönetiminin umutlarını iyice törpülüyor. İşte bu nedenle son mektubu bu içerikte ve bu tavırla verdiler.
3- ABD, Türkiye'de yaşanan sosyal ve ekonomik krizin gidebileceği noktayı tehlikeli olarak nitelendiriyor. Bu konuda aktif tavır almaya niyetli ve bunun böyle olacağını da bu mektupla dünyaya duyuruyor.
***
Şimdi, bu üç yorumun hepsi de konuları bilen ve takip eden insanlarla konuşularak derlendi.
Dolayısıyla bir tanesine, sırf bunu ifade edenler açısından bakıp ağırlık vermek de imkánsız.
Benim yorumum üçüncü seçeneğin doğru olduğudur.
Amerikan yönetimi, Türkiye'de olan bitenin önüne geçilmediği takdirde kendisinin de yıllardır her resmi platformda desteklemiş olduğu sistemin çökebileceğini görmektedir.
ABD, buradaki sistemsel bir sarsıntının sadece Türkiye'yi değil, bölgesel dengeleri de yerinden oynatacağını, hatta oluşturulmak istenilen yeni ABD askeri politikasında Türkiye'nin olması istenilen hayati konumunu da riske atabileceğini düşünmektedir.
Şiddetli ekonomik krizlerin, fakirleşmenin ve gelir dağılımındaki büyük adaletsizliklerin ülkeleri bir anda inanılmaz hızla istenilmeyen noktalara çekeceği, yılar önce İran'da ağzı yanan ve orada olanlardan sonra hálá bölgesel politikasını tam oturtamamış olan ABD açısından her zaman hatırlanan bir gerçektir.
İşte ABD bu yüzden ‘‘yolsuzluklar’’ ve ‘‘düzendeki siyasal ahlak bozukluklarını’’ öncelikle ve açıkça ortaya koyarak devreye girmiştir.
Kemal Derviş'in hiç durmadan ‘‘Bu son şansımızdır’’ demesi, çok uzun yıllardır ABD yönetimi ile özel ilişkisi olan Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yolsuzluklara karşı aktif tavır alması, işi temizleme görevinin siyasetçilerden umut kesilince jandarmaya kalması ve eski düzenin savunucularının hálá saldırıda bulunmaları işte bu nedenledir.
Özet olarak şunu söylüyorum: Bu mektup bence göründüğünden çok daha önemlidir ve bence Türkiye'yi şu anda görebildiklerimizden çok ama çok daha büyük çalkantılar beklemektedir.
Paylaş