Serdar Turgut: Birey yaşamında dibe vuruş

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

REKLAMI mutlaka görmüşsünüzdür. Yunan takımına transfer olan basketçimiz, etrafına Yunanlı kızları almış álem yapıyor.

Aniden cep telefonu çalıyor.

Arayan, Türkiye'de arkasında bıraktığı sevgilisi Demet.

Yalan söylüyor hemen. ‘‘Antrenmandayım’’ diyor.

Sonra şaşkın bir suratla ayağa kalkıyor. ‘‘Ne, sen de mi antrenmandasın?’’ diye soruyor ve Türkiye kıyılarına doğru endişeli bir bakış attırıyor.

* * *

Tabii ki espri için yapılmış bu, tabii ki bir oyun sonucunda.

Ama ne bileyim ben işte, bu reklam beni çok üzdü.

Bakın rahatsız etti demiyorum, sonuçta iki kişi arasındaki bir ilişki söz konusu olan ve onların kendilerine uygun gördüğü yaşam tarzı sadece kendi problemleri, benim değil.

Ama gerçekten üzüldüm bu reklamı gördüğümde.

‘‘Antrenman’’ denilmekle ne kastedildiği net. Kendisinin kızlarla oynaşmasına antrenman diyor.

Karşı taraftan da ‘‘antrenmandayım’’ lafı gelince, aradaki bağlantı çok açık gayet tabii.

Yani sevgilisi de bizim taraflarda bir oynaşma içinde.

Benim, sevdiğim kadını bir reklam çerçevesinde, bir esprili senaryo içinde bile böyle bir konumda lanse etmeyi düşünmem imkánsız.

İsteyen bana eski kafalı desin, isteyen ihtiyarladığımı düşünsün, isteyen de ahlak bekçiliği rolü yaptığımı sansın.

Siz de bir düşünün, sevdiğiniz kadını ve böyle bir reklamda rol aldığınızı. İster miydiniz onun bu çeşit bir söylemle böyle sunulmasını.

Buna ‘‘evet’’ diyecek insanın olabileceğini sanmıyorum.

* * *

Ama bu satırları yazarken bile derdimin tam anlaşılmayacağı korkusu var içimde.

Türkiye bir tuhaf oldu son zamanlarda. Özellikle genç insanlar arasında ilişkiler benim anlayabileceğim düzlemden çoktan çıktı.

Belirli bir çevrede insanlar, artık cinselliği çok genç yaşlarda, çok rahat yaşıyorlar.

Sonuçta gencecik insanlar, daha 20-21 yaşına gelmeden cinsellik konusunda ‘‘olgunlaşıyorlar’’.

Hayat hakkında hiçbir fikirleri yok aslında. Felsefeleri de tam oluşmamış, kendilerine biçtikleri yaşam stili de entelektüel gelişmelerini tamamen önleyecek şekilde. Ama en az bir konuda çok tecrübe yaşamış oluyorlar.

Cinselliğin bu şekilde olağanüstü kolay yaşanır olması, bireyin olgun ve sorumlu bir insan olarak gelişmesini bence engelleyici bir faktördür.

Cinsellikten tutkuları, uğraşıyı, reddedilmeyi, tutkuyla sevmeyi, ısrarcı olma sürecini, ‘‘tavlama’’ süreçlerini, bu süreçteki zikzakları, acıyı, hüznü, cinsellikle birlikte yaşanabilecek gelecek planlarını beraber yapma süreçlerini, bu planların bozulmasını çıkarıp atarsanız o zaman da insan karakterinin gelişmesinde en önemli eğitici faktör olan karşı cinsle bağlantı kurma olayı da yemek yeme gibi sıradanlaşır.

Cinsellik sıradanlaşınca, rutinleşince, kolaylaşınca o zaman birlikteliklerin birbiri ardına bozulması da çok kolay olur.

Birbiriyle yatıp kalkan insanlar, kısa sürelerde birbirlerine karşı hiçbir sorumluluk duymadan ayrılıp yollarına devam ederler, üstelik bu da ‘‘norm’’ olur, yani herkesin her an yaptığı iş hale gelir.

Normal durum böyle olunca da kadın ve erkeklerin bu dalgalı süreç içinde birbirlerine saygı duymak için çalışmaları diye bir problem de ortadan kalkar.

Karşılıklı talepler minimum düzeye indirildiğinden, aslında karmaşık olan ve bu karmaşıklığı nedeniyle de insanı heyecanlandıran kadın-erkek ilişkileri basitleşir ve bazı durumlarda da bayağılaşır.

* * *

Bu yazdıklarımın, yaşı belirli bir düzeyin altında olan insanlara fazla anlamlı gelmesine imkán yok, biliyorum.

Onlar da bizlerin gençlik sürecinin çok sıhhatli olmadığını düşünüyorlardır mutlaka.

Ama şuna da eminim: Belirli bir yaş grubundan insanlar, bu bahsettiğim reklamı seyredince mutlaka içlerinde bir rahatsızlık hissetmişlerdir.

Bizler cinselliğin biraz daha zor elde edildiği, kadınlarla bağlantı kurmanın öyle fazla kolay olmadığı, kurulan bağlantıları kaybetmenin de öyle sıradan sayılmadığı, sıradan yaşanmadığı bir dünyada yetiştik.

Bir erkeğin, çok sevdiğini bütün dünyaya neredeyse davul zurna çalarak ilan ettiği sevgilisiyle ilgili böyle bir sözün söylenebileceği reklamda oynamayı kabul etmesi, belki de bu yüzden bana hoş gelmiyor.

Hangimizin tavrı daha doğru? Kim haklı?

Bu gibi konularda pek de ‘‘doğruları’’ aramaya çalışmak mümkün değil galiba.

Ama şurası bir gerçek ki, en azından reklamda gösterilen tavır hiç de ‘‘şık’’ değil.

Sadece bunu söylemekle yetinmek istiyorum.

Yazarın Tüm Yazıları