TURGUT Özal, bir konuşmasında bizim ahaliye ‘‘çoğal’’ talimatını vermişti.
Daha fazla ve hızlı çoğaldığımız takdirde dünyayı fethetmememiz için bir neden yoktu ona göre.
O konuşma yapıldığı sırada Bulgaristan ile göçmen krizini yaşıyorduk.
Bizim insanımız öyle yumuşak başlı değildir, her sözü dinlemez, kafası basarsa dinler, basmazsa bildiğini yapar.
Ancak tarihte bugüne kadar ‘‘çoğalın’’ talimatına uymayan Türk de yok gibidir. Öyle böyle çoğalmak da değil söz konusu olan, bir başladılar mı durmuyorlar; üç, dört, beş, on, Allah ne verdiyse yani.
Ve bu talimatıyla o zamana kadar da pek uyuduğu söylenemeyecek olan canavarı şahlandırdı Özal.
Maşallah mesir macunu da çok tüketiliyor olmalı bizim memlekette, bugünlere geldik işte. Neredeyse ikiye katlandık sayı olarak o talimatın verildiğinden bu yana.
Bu arada o konuşmanın yapıldığı günlerde sorunlu olduğumuz Bulgaristan ise küçülme yoluna gitti.
İlk önce zaten, daha fazla olmak için çırpınan Türklere bir iyilik yaptı ve kendinde bulunan Türk asıllı Bulgar vatandaşlarını bize postaladı.
Sonra da nüfus artışını yavaşlattı.
Bugün gelinen noktada Bulgaristan neredeyse Avrupa'nın en dinamik ülkesi. Yepyeni atılımlar yapıyor, nüfusuna kaliteli eğitim verme imkánına sahip bir Avrupalı ülke.
Artan insan sayısını ‘‘büyük’’ olmak sanan bizim ülkede ise durum içler acısı.
2.5 milyon insan yurtdışına kaçıp kurtulmak için yabancı elçilikler önünde neredeyse nöbet tutuyor.
Müthiş bir kalitesizlik sarmış toplumu.
Cahil söylemler, politika diye ortaya atılıyor.
Nüfusun büyük bölümünün dünyadan haberi yok.
Sayısı artan toplumda cahillik almış başını yürümüş.
Ve Türk işadamları, ilk fırsatta yatırımlarını Bulgaristan'da yapıp ülkelerinden çıkmak için uygun fırsat gözlüyor.
Çoğalmayı başardık, bunun dışında hiçbir şeyi başaramadık anlayacağınız.
***
Ben, Recep Tayyip Erdoğan kadar ufuksuz, düşünce sistematiğinden uzak, ne söylediğinin farkında olmayan ve de üstelik liderlik iddiasında olan bir insan görmedim.
Hiçbir birikimi de yok anladığım kadarıyla.
Eksikliklerini demagoji ile tamamlamaya çalışıyor, bunu kabadayı edalarla yapıyor ve bunun Türkiye'ye yeteceğini sanıyor.
Türkiye gibi karmaşık, sorunları çok ve iddiaları büyük olduğu halde potansiyeli eritilen bir ülkeye kendisinin lider olabileceği gibi bir halüsinasyona kaptırmış kendisini Erdoğan.
Gayet tabii ki çoğalmayı başarıp da başka hiçbir şey yapamamış, onun doğal oy kitlesi olan insanlar, kendi liderlerinden fazla bir kalite de beklemiyorlar anladığım kadarıyla.
Saçmalamalarını alkışlıyorlar ve onun Türkiye'ye layık kaliteli bir lider olduğuna inanıyorlar büyük ihtimalle. Çünkü çoğunluğun kalite anlayışı da onun sunduklarıyla, özlemleriyle sınırlı zaten.
Alan memnun veren memnun, aralarında konuşup duruyorlar.
Şimdi yeni talimat da yeni liderden geldi. Daha fazla çocuk yapacaklar, Türkiye daha fazla kalabalıklaşacak, yeni doğan çocuklar aç kalacak, Türkiye daha da batacak ve büyük ihtimalle talimatı verenler içten içe sevinecekler.
Çünkü onların siyasi açıdan var olabilmeleri, Türkiye'de işlerin kötüye gitmesine, dibe vurmamıza bağlı.
Yeniden büyüyen, gelişen, güçlenen Türkiye'de oy oranlarının barajı geçmelerine belki izin verecek düzeyde olacağını biliyorlar ve kötülük olacağını bile bile cahil insanları yanlış yönlendiriyorlar.
Kötülük yapma üzerine kurulmuş bir siyasi anlayışın, bugün Türkiye'de en yüksek oy potansiyeline sahip olmasının, yaşanan sosyolojik felaketin boyutunu ortaya koyduğunu umarım aklı başında insanlar görüyordur.