Paylaş
6 Mart Salı, saat 22.25-23.45 arası: Televizyona bakıyorum... Ama kısa sürekli aralıklarla bir horultu sesi beni uyandırıyor. Benim dışımda herkes tamamen uyanık ve sohbet ediyor. İnsanın kendi horultu sesini duyuyor olabilmesi son derece ilginç bir fenomen.
Çarşamba gününün ilk dakikaları: Haydi yatalım artık denildi. Misafirlerimiz kendi odalarına çekildiler.
Saat 01.00: Uykumu tamamen almış olduğum ortaya çıktı. Bu durumda sabah saat 8.00'e kadar yatakta durma fikri bende anziyete atağı başlattı. Uyku ilacı aldım.
Saat 02.00: Sırtıma yumruk atıldı ve aşırı horladığım belirtilerek, eğer bir tedbir almazsam sadece bir leş gibi uyumakla kalmayacağım, gerçek bir leş olacağım ifade edildi.
02.05: Uyku ilacının reçetesine göre benim 35 dakika önce komaya girmiş olmam gerekiyor. Ama şimdi ayağa kalkmak zorundayım. Oysa ayaklarım çalışmıyor ki.
02.06: Gecenin ıssızlığında büyük bir ciyaklama sesi duyuldu. Bu kediler bir garip oluyorlar. Canları azıcık acısa bile inanılmaz feryat ediyorlar.
* * *
02.07: ‘‘Breathe Right Nasal Strips’’imi aldım. Bunlardan bir tanesini burun direğinizin tam üstüne yapıştırıyorsunuz. Ancak Rana'nın teorisine göre, benim horlamamın durabilmesi için bunların en azından üç adedini burnuma yapıştırmam gerekiyormuş. Bu da yetmezmiş, bir de boğazıma yapıştırmam gerekiyormuş.
02.16: Burnumun üzerindeki bandın ağırlığına takmış durumdayım. Onu bir çekip çıkarırsam şahane uyuyacağımı biliyorum. Öyle bir uyuyacağım ki, misafir doktor arkadaşım, fırsat bu fırsat deyip bana açık kalp ameliyatı yapsa bile hissetmeyeceğim.
* * *
03.10: Bandın bir ucu havaya kalktı. Bütün gayretime rağmen onu yerine yapıştıramıyorum. Her yapıştırıştan birkaç saniye sonra yine ayaklanıyor. Kısa süre içinde delireceğim kesin.
03.30: Bandı çıkarttım, onu tuvalete attım ve sifonu çektim. Aslında onu yakacaktım ama o kafayla evi de beraberinde yakacağım kesin olduğundan bu tür bir girişimde bulunmadım.
03.35-05.05: Horlamamak için kendimi uyumamaya zorladım. Uyku ilacını üreten şirket için skandal bir durum yani.
05.15: Acıktım. Canım iskender kebap istiyor.
05.50: Evdeki bütün çikolataları yedim.
06.15-07.00: Başım ağrıyor.
07.30: Herkes gayet sıhhatli ve neşeli bir şekilde uyandı. Benim de kendilerine katılmamı beklediler. Katıldım.
* * *
08.00: Hareketlerim yavaşladığı için gidip gelmemin öğle yemeği vaktini bulabileceğini söylediysem de, Rana'yı beni ekmek almaya göndermemeye ikna edemedim. Yolda bir araba yanımda durdu. Bir oteli sordular, 10 kilometrelik bir yanılma payıyla onu tarif ettim. Arabaları tam hareket etti, aradıkları otelin 10 metre ötede olduğunu hatırladım. Arabanın arkasından işaretler yaparak panik içinde koşmaya başladım ve tabii ki ayağım burkuldu ve düştüm.
08.02: Bu mıcır denilen şey sadece arabalara kaza yaptırmakla kalmıyor, aynı zamanda üzerine düşen aptalların da dizini acayip acıtıyor, bunu da bilin.
* * *
08.10: Hareketlerim acayip yavaşladı. Bu Alzheimer başlangıcı da olabilir. Üç gazete aldım, adama 800 bin lira verdim. Adam bana uzun süre 3 gazetenin sadece 600 bin lira ettiğini anlattı, onu anlayamadım. Sonunda pes etti, 200 bin lirayı elime tutuşturdu ve beni kapıya kadar geçirdi.
08.12: Fırıncı poşeti açtı, ekmeği içine koymam için ve ben ekmeği aynen poşet yerine yere bıraktım. Fırıncının suratına baktım, gözlerimin şeklini görünce bana bir şey demedi, beni azarlamadı ve başka ekmek verdi. O da beni kapıya kadar geçirdi.
* * *
08.20: Eve döndüm. Doktor arkadaşım, kendisinin yatmadan önce her akşam muhakkak muhallebi yediğini söyledi. Onu boğmak için ellerimi uzattım ama boğamadım; çünkü ellerim artık ileriye uzanamıyor. Rana'yı gördüm. Uykusunu tamamen almıştı. Neşeliydi. Onu da öldüreceğim vakti gelince; hele biraz dinlenebileyim görürler hepsi.
Paylaş