Serdar Turgut: Ben de yazılarıma başladım

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Winston Churchill, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra yaptığı ilk siyasi söyleve, ‘‘Son derece kaba bir müdahale nedeniyle yarıda kesmek zorunda kaldığım konuşmama devam ediyorum’’ diye başlamıştı.

Churchill, Alman saldırısını kendi konuşmasına yapılan kaba bir dış müdahale olarak görebildiği için büyük adamdı.

Ben de yazılarıma bıraktığım yerden devam ediyorum.

Gerçi ben bu arada tatildeydim.

İkinci Dünya Savaşı kadar radikal bir olayla karşı karşıya kalmadım bu süre boyunca.

Ancak bu, benim de Churchill gibi tatil sürecini bana yapılmış ‘kaba bir müdahale’ olarak değerlendirmeme engel değil.

Şöyle ki;

1- Tatilde bulunduğum şehir St. Louis Enceptilitis adında öldürücü virüs taşıyan sivrisinek istilasına uğradı.

2- Yine aynı şehir kasırga felaketi yaşadı.

3- Havalimanından şehire giderken yaşadıklarım ise bir ve iki numaralı olaylardan çok daha vahimdi.

***

Sürekli yaşamak istediğim halde kaderin garip oyunu yüzünden sadece tatilde gidebildiğim bu şehirde başım taksi şoförleriyle belada.

Geçen yıl bizi havalimanından şehre götüren şoför Jamaikalı'ydı.

İstemeyerek olsa da kabul ediyorum ki bu kendi başına çok da vahim bir olay değil.

Ancak bu kişi nedense sürekli olarak klasik müzik dinliyordu.

Bir Jamaikalı'nın Reggae yerine klasik müzik dinlemesi son derece saçmaydı.

Üstelik onca yoldan sonra, hava sıcakken ve uyku da gelmişken havalandırması tabii ki çalışmayan (çünkü şoför üçüncü dünya uluslarından bir tanesine mensup) bir takside bayılmadan şehre gitmek içim mücadele vermek zorunda kalmıştım.

***

Bu seferki şoför Hintli'ydi.

Benim Hindistan ile ilgili olarak tek sevdiğim şey Ringna Bataka Nu Shaak'tır.

Patlıcan ve patatesin curry sosuyla bu kadar güzel yapılabilmesi hayrete şayan bir olaydır.

Hintliler mutfaktan çıkmadıkları veya sadece servis yapacakları masaya kadar mutfaktan açıldıkları sürece bence bir mahzurları yoktur.

Taksi şoförü olan bir Hintli ise bence ‘Taksi Şoförü’ filmindeki Robert de Niro karakterinden çok daha tehlikelidir.

***

Benim açımdan depremin en büyük artçı şoku bir Hintli ile sohbet etmek zorunda kalmam oldu.

Nerden geldiğimizi sordu.

Ben Türkler de dahil kimseyle konuşmama kararı aldığımdan bu kaba dış müdahaleyi duymamış gibi davrandım.

Rana, ‘İstanbul’ deyince deprem nedeniyle bizimle dayanışması gerektiğine karar verip konuşmaya başladı.

Bu böyle devam ederse bütün dünya haklarıyla kardeş olmak zorunda kalacağız.

Artçı şoklar inşallah kısa süre içinde biter.

***

Şoförün konuşması Allah'tan 15 dakika sonra bitti.

Tam şükrederken, birden şoför tırnaklarını kesmeye başladı.

Durduğumuz her ışıkta ön koltuktan ‘Tak tuk’ sesler geliyordu.

Azgelişmiş köylülerin tırnakları sağlam olur.

Küçük burjuva tırnak kesse sesi zor duyarsınız.

Köylünün tırnak kesişi ise kulakları sağır eden bir ses çıkarır.

Trafik sıkışıktı.

Otele bir saatte gittik.

15 eksi 60 eder 45. Kırmızı ışık hayli fazla olmasına rağmen adam otele vardığımızda hálá daha tırnak kesme işlemini bitirememişti.

Yaptığım hesaplamaya göre bu kadar süre içinde sadece el tırnaklarını kesmekle yetinmesi mümkün değildi.

Ayak tırnaklarını da kestiğine eminim.

Korktum, bakamadım ama bütün bilimsel veriler bunun böyle olduğunu gösteriyor.

***

Taksiden inerken o elleriyle bana para üstü vermesin diye ona hayli yüklü bir bahşiş verdim..

Bu kez de Rana beni azarladı.

Uyuduk uyandık, öldürücü virüs taşıyan sivrisinek istilası başladı.

Onlar istilalarına sadece bir gün ara vermek zorunda kaldılar çünkü o gün saatte 130 kilometre hızla bir rüzgár esiyordu.

Bulunduğumuz yerde bir tek deprem yoktu.

Memlekete döndüğümüz ilk akşam da deprem oldu.

Zaten ilk kez o anda burayı ne kadar özlemiş olduğumu anladım.

Abuk bir şekilde altında durmakta olduğumuz kirişi kucaklayıp hasretle öptüm ve ‘Vatanım gibi yok’ diye konuştum.



Yazarın Tüm Yazıları