Paylaş
Bugün basın dünyasından bazı haberler vereceğim.
Arada bu tür haberleri vermek gerekiyor, çünkü okuyucu bizim dünyamızda olup biten bütün gelişmeleri izlemek zorunda değil.
Her zaman değil ama bazen basında enteresan şeyler de olduğundan insanların en azından bunlardan haberdar olmalarını istedim.
***
ŞAMDAN Dergisi'nde Kenan Erçetingöz haftalık yazısının yarısını bana ayırmış.
Diyor ki: ‘‘Türkiye'de bunca sorun varken Serdar Turgut'un her gün karısı Rana ve kedisi Silvester'den bahsetmesi okuyucuyu bıktırdı.’’
Gerçi burada ‘Her gün’ kelimesi bana biraz abartılı kullanılmış gibi geldi ama olsun bu önemli değil.
Çünkü Kenan bence çok daha önemli olan bir öneride bulunuyor. Bakınız ne dedi yazısında:
‘‘Bence Serdar Turgut okuyucuları sıkmamak için eşinden boşanıp başka biriyle evlensin ve kedisi Silvester'i boğup çocuklara örnek olsun!’’
Bu öneri beni oldukça heyecanlandırdı.
Hemen Rana'ya koştum ve ‘‘Benim için okuyucu yüce bir kavramdır. Bak meslektaşlarım onları sıktığımı söylüyorlar. Artık boşanmalıyız’’ diye haykırdım.
Rana suratıma baktı, baktı, baktı ve ‘‘Haydi bana çay getir’’ dedi.
Kenan'ın bu önerisini anladığım kadarıyla yerine getirmem mümkün değil.
Silvester'i de şu aralar boğamam çünkü onu öldürdüğüm takdirde Ertuğrul Özkök'ün -ki kendisi son 100 yılın en seksi erkekler listesine 11'inci sıradan hem de Antonio Banderas'tan bile ön sırada girmeyi başarmış kişidir- beni tatile göndermekten vazgeçmemesi için neden kalmaz.
Bunu risk edemem.
Bir de şu var. Haydi diyelim okuyucuları sıkmamak için Rana'yı boşadım ve de Silvester'i boğdum.
Allahaşkına bütün bunları başardıktan sonra neden gidip de tekrar evleneyim.
Yazı konusu bulmamayı risk eder öyle oturur dururum, o kadar işte.
***
Ali Şen köşe yazarı olmaya karar verince ben ‘‘Hah işte bir türlü kurtulmayı başaramayacağımız bir insan daha çıktı başımıza’’ diye konuşmuştum.
Türkiye'de böyle her an, her yerde, her zaman var olan insanlar var bilmem farkında mısınız.
Örneğin Süleyman Demirel.
Hikmet Çetin.
Sonra Aydın Ayaydın mesela. O da her an her yerde üst düzey yetkiliydi ve 2 binli yıllarda da bu böyle olacak.
Ali Şen de bu tür insanlardan. Halk istese de onların adını duymaması imkânsız.
Fakat Ali Şen'in köşe yazarı olması pazar günü ilk kez bir işe yaradı.
Ben bir süre önce Hasan Pulur'un neden benden hoşlanmadığını merak etmiştim.
Gayet tabii ki daha sonra hem Hasan Pulur'u hem de merak ettiğim bu konuyu unutmuştum.
Pazar günü Ali Şen'i okurken Hasan Pulur'un neden benden hoşlanmadığını istemeden de olsa anlayıverdim.
Ali Şen ‘‘Hasan Pulur, hafif tebessüm eden babacan fotoğrafıyla görenler ve onu tanımayanlar için hayli sempatik bir kişidir. Hakikaten kişiliği öyle midir? Bazı yazarlar vardır, yazdıkları yazılarda kişiliğini görürsünüz. Bazılarının da esas kimliklerini göremezsiniz. Bu gibiler kişiliklerini yazılarında gizlerler’’ dedikten sonra devam ediyor:
‘‘Hasan Pulur bunlardan birisi. Başarılı insanları tenkit etmekte üstüne yoktur. Özellikle başarılı gazetecileri hep kıskanır.’’
Evet böyle diyor Ali Şen.
Durum böyle olunca Hasan Pulur'un benden neden hoşlanmadığı da gayet net ortada değil mi ama?
***
Yine pazar günü bizim gazetede Uğur Dündar'ın köşesinde ‘ASPAVACI’ya' başlığı altında kısa bir yazı vardı.
Ben ilk anda durumu kavrayamadım ve ‘‘Acaba Uğur Dündar bu kez de bir kebapçıya mı kızmış ki’’ diye bayağı meraklandım.
Sonra dikkatle okuyunca onun aslında Aspava adlı köşeyi yazan Sabah Gazetesi yazarı Can Ataklı'ya kızdığını anladım.
Şunu demek istiyorum. Biz gazeteciler bazen kızdığımız kişinin ilgili yazısını herkesin okuduğunu kabul ederek onlara karşı yazı yazıyoruz.
Ancak bunun okuyucu açısından hiçbir anlamı yok.
Okuyucu kızılan yazıyı da aynı anda görmediği anda kızan kişinin yazmış olduğu yazı gazeteciler arasında bir mektuplaşmadan ileriye gidemiyor.
***
Bu arada medya dünyasında son derece vahim bir gelişmeye dikkat çekmek istiyorum.
Ertuğrul Özkök'ün -ki kendisi son 100 yılın en seksi erkekler listesine 11'inci sıradan hem de Antonio Banderas'tan bile ön sırada girmeyi başarmış kişidir- bu ‘Tavşan kardeş’ takıntısı psikologları bile ürkütecek bir klinik vaka haline gelmeye başladı.
Pazar günkü yazısında da tavşan kardeş vardı.
Daha önce de bir yazısında bir gün işe Bugs Buny kıyafeti ile gelmek istediğini yazmıştı.
Bence o da benim gibi çıldırmış durumda ama genel yayın yönetmeni olduğundan bu gerçeği kimse onun suratına söyleyemiyor.
***
Aklıma gelmişken şunu da sorayım.
Yahu Şemdin Sakık'a ne oldu allahaşkına. Adam kayıp oldu ya.
Bir de Deniz Baykal yok ortada.
Allah için bunlar hakkında birileri biraz haber yapsa da ne olduğunu bir anlasak.
Teşekkür ederim.
***
SON DAKİKA
Cem Ceminay, Power FM'deki programında benim basında birçok kişiye takılmamdan yola çıkarak ‘‘Serdar sen de Huysuz Virjin'e benzemeye başladın’’ dedi.
Bunu da bilin istedim.
Paylaş