Asıl meseleyi unutmayın

GELECEĞİNİ karartmış, geçmişini de hatırlamak istemeyen bir ülkede ciddi bir tartışma ortamı yaratıp, sürdürmek zor.

Bir konu ortaya geliyor, birkaç gün ortalık ayaklanıyor, sonra adeta iş bir sonuca varmış gibi farklı bir konuya atlanıp, biraz da orada debeleniliyor. Genellikle bu iş maksatlı olarak yapılır. Planlıdır her şey ve ciddi konular böylece hemen hiç gündemde tutulmaz.

Son olarak da aynı şey oldu. Neyse ki bu kez Mesut Yılmaz'ın kişiliği, düşünce biçimi, kendisinin bir siyasetçi olarak, partisinin ise siyasi akım olarak tükenmişliği herkesçe bilindiğinden bu sefer maksatlar şeffaflaştı.

Ulusal güvenliği tartışmanın temelde devam etmesi gereken son derece önemli başka bir tartışmayı gizlemek, gündem kaydırmak için yapıldığı hemen herkes tarafından anında tespit edildi.

Bu tespiti sadece yıllardır aynı şeyleri yazarak zihinsel kısırdöngü içine girmiş bazı köşe yazarları yapamıyorlar ama o da normal. Yeni bir fikir üretmeden yıllarca yazı yazmanın getirdiği zihinsel yıpranmayı göz önüne alırsanız onlara kızmaz sadece anlayışla karşılarsınız.

Bunlardan bazıları isim vererek, vermeyerek benim hakkımda çok şey söylediler geçen hafta. Bunların laflarını kendilerine yedirmem tek bir köşe yazısının sadece 10'da biri kadar yer tutar ama buna da girmeyeceğim, çünkü tartışmak, üzerinde düşündürmek istediğim bir konu var, buna devam edeceğim, vakit harcayamam bu kişilerle. İlerde eğlenmek için bir yazı yazarsam bu işi o zaman yaparım, onun için beklemeleri gerekecek biraz.

***

Toplumların büyük çalkantılara girdiği dönemlerde büyük kararlar almak, cesur olmak gerekir.

Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en büyük çalkantısı içindedir.

Bu ülkenin ekonomisi iflas etmiştir. Bunu Genelkurmay açıklamasında yer aldı diye öğrenmedi insanlar. Başbakanımız dışında herkes bunun farkındaydı zaten.

Üretim sıfır ülkede. Fabrikalar kapanıyor. Her gün ama her gün yüzlerce yeni insan işsiz kalıyor.

Tarımda da üretim bitti. Hayvancılık öldü. 2 milyona yakın insan vatandan kaçmak için fırsat bekliyor. Sadece krizden bu yana 800 bine yakın kişi işsiz kaldı.

Hayatı boyunca iyi çalışıp, iyi şeyler üreten, mesleği olan, iyi eğitilmiş, kültürlü insanların bile önemli bölümü yeni ilan edilen yoksulluk sınırı olan 700 milyon liranın altında maaşla yaşamaya çalışıyor. İşten atıldıkları an hepsi aç kalacak.

Doktorların büyük bölümü bir zamanlar Sovyetler Birliği'nde 150 dolar alıyor diye bedava çalıştığı söylenip alay edilen doktorlar kadar maaş alacak yakında. Bu memleketin nüfusunun yüzde 80 ile yüzde 90 arası mesleksiz.

Normal zamanda da zaten üretim 6 milyon insan için yapılıyordu, bu anormal yapı da kimsenin umurunda değildi.

Bugün herkes korkuyor, herkes endişeli, büyük çoğunluk mutsuz.

***

Bunları ben mi uyduruyorum, ben mi hayal görüyorum, bunlar yok mu, bunlar neden tartışılmıyor? Bütün bu anlattığım yapının bizzat kendisi ulusal güvenlik için tehdit değil mi zaten? Başka yere bakmaya gerek var mı?

Bu yapıyı kim çözecek, Türkiye'yi kim harekete geçirecek, kim büyük adımları atacak?

Var olan siyasi yapı mı?

Ama onlar değil mi zaten göz göre göre, bütün veriler ellerindeyken kafalarını başka yönlere çevire çevire, bizlere yalanlar söyleye söyleye, Genelkurmay açıklamasında vurgulanan soygun düzeninden adeta büyük keyif alarak ülkeyi dibe vurduranlar?

Onlar değil mi?

Bugüne kadar hangisi Türkiye'nin geleceği konusunda somut bir laf etti?

Hangisi binbir güçlükle, orta gelirli anne babaların kendi yaşamlarından seve seve keserek zor bela buldukları paralarla pahalı okullarda okutulan minikler için bir güzel ülke, imkanlarla dolu bir ülke yaratmak için iş yaptı?

Hangisi doktorların, öğretmenlerin, öğretim üyelerinin bile aç kalma sınırına yaklaştığı bir ülkenin geleceği olamaz diye kolları sıvadı, elini taşın altına koydu?

Hangisi büyük düşündü, hangisi Türkiye için proje üretti, hangisi geleceği kurmak için bugünden iş başlattı?

Hangisi ha, hangisi?

Beklenildiği takdirde, piyasa ekonomisi ekonomik krizi, demokrasi de siyasi krizi çözer diye hiçbir şey yapılmadığı takdirde, ülkemizin geleceği yoktur, bu bilinsin.

Devlet adamlığı, vatan sevgisi tarihin belli dönemlerinde geri çekilip, yeni bir kadroya ülkeyi teslim etmeyi bilmeyi de içerir. Bunu yapma basiretini gösterenler belki kahraman da olur.

Türkiye'nin bütün dengelerini oturtmak, ülkenin zeminini tekrar sağlam hale getirmek için sadece ülke için çalışmayı kabul edecek, bilgili, birikimli insanlardan oluşacak bir teknokratlar hükümetine acilen ihtiyacı var.

Bu darbe demek değil, siyasetin sona ermesi de değil, sadece vatanın geleceği için atılması gereken tarihi bir adım.
Yazarın Tüm Yazıları