Serdar Turgut: Amerikan seçimi

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

BUGÜN Amerika, önümüzdeki dört yıl boyunca ülkeyi yönetecek liderini seçiyor.

Bu seçimde Amerikan halkında fazla bir heyecan yok.

Al Gore ve George Bush Jr. insanları heyecanladıracak kapasiteye sahip değiller.

Kütüğün bile karizması onlarınkinden daha fazladır, bunu bilin.

Herkes, onlardan hangisi seçilirse seçilsin fazla bir şeyin değişmeyeceğinin de farkında.

ABD'de ulusal güvenlik, dış politika gibi konular zaten devlet politikası halinde belirlenmiş durumdadır. Sistemin iki ana partisinden kim seçilirse seçilsin bunlarla oynaması mümkün değildir.

İç politikada ise iki adayın politikaları arasında nüanslar var gayet tabii ki.

Ancak bunlar da çok önemli değil.

Gerçi özellikle Gore'a oy verilmesini isteyen liberal yazarlar, Bush seçildiği takdirde Amerika'da neredeyse faşizm benzeri bir siyasi sürecin başlayacağı yolunda hezeyanlarda bulunsalar da bunlar sadece kendi kendilerini heyecanlandırmaktan başka işe yaramayan ve gerçeklikle fazla bağlantısı bulunmayan fikirler.

Liberaller, anladığım kadarıyla tek bir heyecanın bulunmadığı bir seçime bu şekildeki düşüncelerle biraz heyecan katıp sanki gerçek, Avrupai bir seçim yaşıyorlarmış gibi duygulara sahip olmaya çalışıyorlar.

Sonuç olarak bugün kim seçilirse seçilsin, işler aynı tas aynı hamam sürüp gidecek.

* * *

Bütün bu keşmekeş içinde Amerikan seçimlerinde son derece önemli bir olay da yaşanıyor.

Birçok yorumcu bu konuyu atlıyor, atlamayı tercih ediyor.

Ancak bence bu olay ileride hem Amerikan siyasetini, hem de dolayısıyla dünya siyasetini radikal biçimde değiştirme potansiyeline sahip.

Ralph Nader'in adaylığından bahsediyorum. Özellikle bizim basınımızda onun adaylığıyla ilgili fazla haber çıkmadı.

Bu da normal aslında; çünkü Amerika'nın büyük basını da onun adaylığına fazla ilgi göstermemeye çalıştı bütün kampanya boyunca.

Ancak Ralph Nader, Yeşiller'in başkanlığa talip üçüncü aday olarak çok önemli şeyler söylüyor.

Bir anlamda Seattle'da global sermayeye karşı yapılan gösterilerin rüzgárını arkasına almış Nader.

Amerika'daki tekelci sermayeye, yerleşik düzene, sistemin bozukluklarına karşı radikal ama yıkıcı olmayan eleştirileri var.

Yılların politikacısı Ralph Nader.

Dünya onu 1960'lı yıllarda General Motors'a karşı açtığı kampanyayla, onları dize getirmesi ve arabalarda bir dizi güvenlik tedbirini zorlamasıyla tanıdı.

Tam anlamıyla bir tüketici hakları cengáveridir Nader.

Bu seçimde ise Yeşiller Partisi'nin desteğiyle tüketici yandaşı söylemini daha da radikalleştirdi ve sistemi global boyutta eleştiren yeni bir söylem geliştirdi.

Ve diğer iki adayı da bu söylemiyle çok korkuttu. Öyle korktular ki, katılma hakkı olmasına rağmen onu aralarında yaptıkları üç tartışmaya da almadılar. (Hatırlarsanız, geçen seçimlerde Ross Perot tartışmalara üçüncü aday olarak alınmıştı, çünkü sistemin ondan korkusu yok.)

Nader kapıya geldi dayandı, güvenlik timleri onu stüdyoya almadılar.

Ve sizler fazla izleyemediniz ama, Nader bu seçimde Amerikan halkından çok fazla da ilgi topladı.

* * *

Bu ilginin hemen bugün oya dönüşeceğini tahmin etmiyorum. Aslında bunun çok da önemi yok.

Asıl önemli nokta, Amerika'da sistemi sorgulayan ve daha rasyonel, insandan yana ve tahripkár olmayan bir kapitalizmi talep eden büyük bir hareketin köklerinin sağlam şekilde atılmış olmasıdır.

Bu hareket bence dünyanın geleceği açısından önemlidir.

Amerika dünya gücü olduğundan, bizim Türkiye'de bile geleceğimizi olumlu etkileyecek söylemler var bu harekette.

O nedenle ben bugün ABD'de yapılacak seçimde oy verecek olsaydım, hiç düşünmeden oyumu Nader'e gönül rahatlığıyla basardım.

Bakalım yarın sonuçlar neyi gösterecek, hep birlikte görelim.

Yazarın Tüm Yazıları