Bizler tamamen iç sorunlarımıza konsantre olmuşken, dünyada çok önemli ve hepimizin geleceğini etkileyecek yeni bir gelişme yaşanıyor.
Amerika Birleşik Devletleri tüm uluslararası ilişkileri ve var olan dünya düzenini baştan aşağıya yeniden ve radikal bir biçimde düzenlemek üzere harekete geçmiş durumda.
Önlerine koydukları hedeflere ulaşmak için düğmelere bastılar, yollarında engel tanımayacaklarını da açıkladılar ve bu hedef doğrultusunda birkaç savaşa üst üste girmeye de hazırlar.
Bugüne kadar uluslararası ilişkileri düzenleyen önemli kavramlar da bir yana bırakılıyor son zamanlarda.
Amerika tek başına yeni kavramlar ortaya atıyor, bu kavramlarla adımlarını düzenleyeceğini söylüyor ve dahası bu kavramlar üzerinde başka ülkelerle fazla tartışmaya girmeye de niyetli gözükmüyor.
Vahim bir gelişme bu ve Türkiye'de insanların yaşamını direkt ilgilendirecek sonuçları olabilecek bu değişimin, çünkü ABD'nin özel ilgisi bizim ‘‘komşularımıza’’ yönelik.
İşin ne kadar vahim olduğunu anlatmak için ABD tarafından uluslararası ilişkilerine yön vermesi için son olarak tanımlanan ‘‘preemptive strike’’ (önleyici saldırı) kavramını hatırlatmak yetecektir sanırım.
Yeni doktrin çerçevesinde ABD bundan böyle kendisine ilerde problem yaratabileceğini düşündüğü ülkeleri onlardan daha henüz hiçbir hareket gelmeden bile saldırıp vurabilecek. Bu öylesine radikal ve değişik bir kavram ki eski düzenin savunucuları olan Henry Kissinger,Brezinski gibi devlet adamları bile olayın radikalliği karşısında paniklemiş durumdalar.
Dolayısıyla bizlerin de olan biteni iyice kavramamız, olayın biraz tarihini anlamamız ve meseleyi sadece ‘‘terörle savaş’’ biçiminde algılayıp da ABD'de olan biteni bir Hollywood filmini izler gibi takip etmekten çıkmamız gerekiyor.
Bu nedenle ben bugünden itibaren birkaç yazıyla sizlere öğrenebildiğim kadarıyla bilgileri aktarmaya çalışacağım. Gazetede birkaç güne yayılan yazıların çok popüler olmadığını, kolay takip edilemediğini biliyorum ama ne yapayım ki böylesine çok boyutlu bir olayda yapabileceğim başka bir şey de yok.
***
11 Eylül saldırısıyla birlikte Amerikan yönetiminde bir rejim değişikliği yaşandı.
Olaylara spekülatif bakanlar bu rejim değişikliğinin temelinde bir darbenin de bulunduğunu, Pentagon içinde çalışmakta olan bir grup ‘‘yeni savaş teorisyenleri’’ ile sivil yönetimin şahinlerinin ortak hareket ederek, eski düzenin savunucularının elinden yönetim iplerini hızla devraldıklarını söylüyorlar.
Açıkça söylemek gerekirse bu tür düşünenlerin tezlerine kanıt olarak öne sürebilecekleri çok sayıda kanıt ve olay da var. Ancak ben olayın bu boyutunu göz önüne almak istemiyorum çünkü bu tür düşünce, çok da meşru bir gazetecilik çalışması olmakla birlikte, anında komplo teorisi olarak damgalanıp gözden düşürülmeye başlanıyor.
Onun yerine ben Amerika'nın belli başlı düşünce adamlarının, gazete yazarlarının ve savunma teorisyenlerinin ortak olarak savundukları ve yazılı olarak anlattıkları olaylarla sınırlamak istiyorum kendimi.
Sadece onların anlattıklarını size aktaracağım, dolayısıyla da anlatacağım olaylar üzerinde kabul görmüş, üzerinde tartışma ve spekülasyon olmayan konulardır.
***
Belki bir iç darbe yaşanmadı 11 Eylül sonrasında ABD'de ama yönetim de savaş yanlısı olanların eline geçti kısa süre içinde.
Başkan Bush yeni düzeni tam olarak kavrayamadı başlarda, o nedenle de mesajları bölük pörçük oldu durmadan.
Amerika'nın tavrının ne olduğunu anlatmak için yaptığı konuşmalarda bir türlü iç tutarlılığı tam olan mesajlar veremedi.
Bunu olabilmesi için aradan sekiz ay kadar geçmesi gerekti. Olaylar üzerinden bu kadar zaman geçtikten sonra Başkan Bush konuşmalarında bir anda o zamana kadar Amerikan başkanlarından pek duyulmayan laflar etmeye başladı.
Amerika'nın dünyada ‘‘gerekirse’’ tek başına hareket etmeye kararlı olduğunu, kendi askerine ve gücüne güvendiğini, ‘‘savaşma’’ kararlısı olduğunu, Amerikan gücünü dünyada daha da kararlı bir şekilde yerleştireceğini, hiçbir ülkenin Amerikan gücüne karşı çıkmayı düşünmemesi bile gerektiğini, bunu düşünenler olursa ilerde olabilecek potansiyel tehlikeleri de göz önüne alarak Amerika'nın o ülkeye ‘‘önleyici saldırı’’ yapma hakkını elinde tuttuğunu, Amerika'nın bu yeni koyduğu hedefler doğrultusunda adım atmasına engel olucu uluslararası antlaşmalar varsa bunların da tek taraflı olarak askıya alınabileceğini anlattı.
Amerika'nın tek başına yeni bir dünya rejimini oluşturmaya soyunduğunu açıkça söyledi
***
Türkiye'de üzerinde henüz fazla tartışılmayan bu yeni dünya rejimi başka ülkelerde panik yaratmış durumda. Bunu en net olarak Almanya ortaya koydu, ancak Çin ve Rusya'da da çok ciddi tepkiler oluşuyor ABD'ye karşı.
Potansiyel bir dünya sertleşmesine gitmek üzereyiz anlayacağınız.
Tabii bu durum, yani ABD'nin yeni bir rejim tanımlayıcı tavrı bir anda ortaya çıkmadı.
En azından 10 yıldır bu döneme hazırlığın yapıldığını, yeni dönemin stratejisinin oluşturulduğu, yeni stratejinin uygulayıcılarının birbirleriyle koordineli bir şekilde gücü kendi ellerine alacakları güne hazırlanmış olduklarını son yayınlanan devletin resmi belgelerinden anlıyoruz.
Yarın sizlere Amerika'da yaşanmış olan rejim değişikliğinin kısa tarihini anlatıp, bu yeni sistemin uygulayıcılarının kimler olduğunu ve nerelerden bu güne geldiklerini anlatmaya çalışacağım.