Bir medeniyet düşünün ki bunun içinde hem 150 minimum kiloya sahip olan insanlar olağanüstü sayılara ulaşsınlar hem de yine bu medeniyet içinde insanın kolesterolünün 130' u aşması durumunda büyük felaketler yaşanacağı rutin bir haber olarak algılansın.
BÖYLE ŞEY OLMAZ.
BU BİR SAÇMALIKTIR.
Ama ne yazık ki Amerika böyledir işte.
Sinemaya gidersiniz mısır istersiniz.
Tezgahtar 'yağı nasıl olsun az mı çok mu' diye sorar.
Az olsun derseniz sivilceleri henüz patlamamış olan oğlancağız spor salonlarında ağırlık çalışmasında bile pekala kullanılabilecek büyüklükte olan mısır kutusunu bir aletin içine sokar ve üstteki musluğu açar.
Oradan saf eritilmiş tereyağı akıyor sevgili okurlar.
Ben bir keresinde, bunu yaşadıktan sonra 'Bol yağlı mısır'da neler olabileceğini görmek için bir köşede bekledim.
Bir yiğit geldi gayet tabii ki biraz sonra.
Yiğidin karısı da vardı.
Bunların sevişme sahnesini videoya çekseler rahatlıkla belgesel diye seyredebilirsiniz, yani toplamları 450- 500 kilo civarında olmalı.
Bol yağlı talep ettiler ve tezgahtar yine aynı işlemi yaptı.
Az yağlı mısır ile bol yağlı mısır arasındaki tek fark birincisinde hacim olarak mısırların daha fazla olması, ikincisinde ise hacim olarak yağın daha fazla olmasından ibaret.
Bu size küçük bir detay olarak gelebilir ama bana inanın değil ve o noktada önemli olan şey sinemada bu tür insanların, yani bol yağlı mısır alıp kilolarıyla birlikte içeriye girenlerin yanındaki bir koltuğa düşmemektir.
Bunu neden söyledin derseniz onu da anlatayım. Ben bir keresinde tamamen mecburen böyle bir adamın yanına oturmak zorunda kaldım sinemada.
Etleri ve yağları kendi koltuğuna sığmadığı için benim koltuğuma da taşıyordu.
Dikkat etmesem bir insan bataklığının içinde boğulup gitmem kaçınılmazdı.
Adam bu arada avucuyla ağzına attığı mısırları öğütürken arada bir de gülüyordu ve gülünce de etrafa bol yağlanmış mısır fışkırıyordu.
Bu fırlayan mısırlardan bazıları onun şort giymekte ısrarlı olan bacaklarına da düşüyordu ama oradan yere düşmüyordu çünkü bacağın içinde bir yerlerde yağlı mısırlar, bacak yağının içinde kayboluyorlardı.
Şimdi düşünüyorum da medeniyetler çatışmasında o adamın bile benim medeni diye tanımladığım tarafta olması hem bana hem de medeniyet kavramına bir hakarettir.
Bunu da bilin yani.
*
Bütün bunları anlatmaktan maksadım şu ki:
Ertuğrul Özkök'ün neden olduğu bir dizi zincirleme olay nedeniyle bizim gazetede geçen hafta yayınlanan kolesterol dizisinde verilen rakamlar katiyen moralinizi bozmasın.
Amerikalılar son zamanlarda işi iyice azıttılar. Örneğin tansiyonda normalin büyükte 11 küçükte yedi olmasında ısrarlılar.
Amerika'da bile bu oranın sürekli tutturulması mümkün değil çünkü bir adet az yağlı mısır yediğiniz takdirde bile sadece küçük tansiyonunuzun miktarı Amerikalılar’ın büyük ve küçükte normal olarak tanımladığı miktarların toplamına eşit oluyor.
Orada öyleyken burada durumu düşünüz siz.
Biz Akdenizli’yiz kardeşim, daha ana rahmindeyken kolesterolümüz helalinden bir 150'nin altına düşemez, biz kötü kolesterolü biliriz iyi kolesterol kullanmayız ve bütün bu gerçekleri genel yayın yönetmeninin bile değiştirmesi mümkün değil.