Serdar Turgut: Aklıma bir fikir geldi

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

İŞADAMI gazetecinin evine yemek davetine gitmiş.

Ev sahibinden üç saat önce varmış oraya.

Bu arada ne olduysa olmuş diye anlatıyorlar. Paralar o aralarda gelmiş.

Büyüklerimiz doğru olabilir diyor bu abukluğa

Doğruları büyüklerim bilir. Onlara göre bu işin içinde yargısız infaz varmış, bunlar herkesin başına gelebilirmiş falan filan.

Emin Çölaşan'ın dediği gibi ‘yersen doğru’dur yemezsen de yemiyorsundur, öyle bir şey işte.

* * *

Bırakın her şeyi bir yana bu olay aklıma harika bir fikir getirdi.

Evimde bir parti düzenleyeceğim.

Listeyi hazırlamaya başladım bile...

İçinde bazı işadamları, gazeteciler, siyasetçiler olacak.

Herkesi davet edemem tabii, bir eleme yapmak zorundayım.

Listeyi oluştururken bir kritere sahip olmam gerekiyor.

Davet edeceğim kişilerin ortak özelliği karaktersiz ve tabii ki ahlaksız olmaları olacak.

Listeyi oluştururken katiyen fazla zorluk çekeceğimi zannetmiyorum. Tek mesele evimin küçük olması. Sadece patronun bana verdiği maaşla yetinmek zorundayım, bu nedenle malikánem, yalım filan yok.

Bu nedenle bahsettiğim ortak özelliğe sahip olan herkesi tek bir partide ağırlamam da mümkün olmayacak çünkü listenin hayli kabarık olacağını tahmin ediyorum.

Ben de cumhurbaşkanları gibi üç gece üst üste parti verip, hepsini ağırlayıp, kimsenin kalbini kırmamış olurum. Ben daha ne yapayım yani!

* * *

Tabii ben kendi verdiğim partiye geç gideceğim!

Meselenin püf noktası da burada zaten.

Davet edeceğim tipler nasıl olsa ben evde yokken birkaç üçkáğıtçılık filan yaparlar mutlaka.

Alışmış kudurmuştan beterdir, bunu bilin. Ben o tipleri tanırım boş geçen vakte, vurulmamış para olarak bakarlar. Gözleri hep fıldır fıldırdır.

Ben yokken ya birbirleriyle konuşup anlaşıp, dalavereler çevirirler, ya da daha önce çevirdikleri dalaverelerden gelecek ödemeleri benim evde kabul ederler.

Sonra tabii ben evime gireceğim!!!

Ben bu tür konulara bizim Clint gibi yaklaşırım hep! Clint Eastwood bu gibi durumlarda gözüne kestirmiş olduğu insanlara hep ‘Go Ahead Make My Day’ diye konuşur.

Bu Clint'in anahtar cümlesidir. Karşısındaki adamın silahına davranmasını bekler. Bekler ki o davrandığı an onu öldürsün de günü hoş geçmeye başlasın. Onun için ‘Haydi bakalım, davran da günümü gün et’ diye konuşur zaten.

Ben eve döndüğümde aziz misafirlerim çoktan davranmış olacaklar zaten dolayısıyla onları bir kez daha uyarmama neden olmayacak.

Ve tabii ben günümü gün etmeye başlayacağım ondan sonra.

* * *

Evimde benden habersiz pis işler çevirdikleri için ben de mecburen onları öldürmeye başlayacağım gayet tabii ki.

Bunun için ideal silah beyzbol sopası. Benimki çelikten zaten, iyi beyin dağıtır.

Kafası sahtekárlığa, pisliğe, yalakalığa çalışan insanların beyninin içini de görme imkánı çıkacak böylece. Onları daha sonra parça halinde duvardan toplarken gerekli ölçümleri yapıp kim daha gelişmiş, kim azgelişmiş kalmış ona da bakacağım.

Eminim aralarında vuracağım darbeye rağmen duvarı bile kirletecek kadar beyne sahip olmayanlar da çıkacaktır.

Bakalım sahtekárlar arasında gazeteci olarak yer alanların beyninin çapı ne kadar, onu da hayli merak etmekteyim doğrusu.

* * *

Bu fantezi bir yana, ben de dün Engin Ardıç'ın yazdıklarıyla hemfikirim aslında.

Bunun için de içim kıpır kıpır. Ağzımda tuhaf bir acı tat var. Mide durumum da iyi değil, bilmem anlatabiliyor muyum?

Doğrudur Engin, gerçekten de yakında Murat Demirel hapisten çıkar. Yeni karısıyla birlikte Amerika'ya gider. Miami'ye yerleşir, keyfine bakar.

Köşe yazarı gazetesine geri döner, tekrar yazmaya başlar. Aklandığını söyler, hatta yine herkese ahlak dersleri de verir. Maaşına bile zam alır.

Medyadaki diğer ahlaksız tiplerin de içi rahatlar, düzen sürer gider.

Buna ayak uyduramayanlar da aptal olarak nitelendirilir, bu düzen değişsin diye yazanlar yazdıklarıyla kalır, muteber adam olmazlar.

Çünkü burası Türkiye. Yok öyle abi!

Yazarın Tüm Yazıları