Adaletin abuk mu dünya?

TÜRK hukuk sistemi son derece büyük bir psikolojik rahatsızlık geçirmekte.

Neredeyse bütün sistem, o meşhur Hint şarkısında olduğu gibi ‘‘İki ateş arasında kalmışam ben’’ şarkısını söyleyecek, sesi birazcık güzel olsa.

Bir tarafta yazılı hukuk metinleri var.

Aslında kanunlar olmasa Türk hukuk sistemi çok da rahatlayacak, hukuku daha iyi uygulayacak, ama ne yazık ki bir hata yapılmış zamanında ve kanunlar oluşturulmakla kalmamış hem de káğıt üzerine geçirilmiş.

Öte tarafta ise siyasi gerçeklikler var.

Bazı şeylerin olmaması gerekiyor, bazı olan şeylerin de ortaya çıkmaması lazım; olup da ortaya kazayla çıkmış olanların ise bir şekilde gündemden düşülmesi gerekiyor.

Durum böyle olunca, bu ikili şekilde baskı altında kalan Türk hukuk sistemi delirmesin de kim delirsin Allah aşkına

***

Karar açıklanıyor, cinayet işlenmiştir deniliyor, bazı insanlara cezalar veriliyor, ama katilin kim olduğu çoktan seçmeli cevapları olan soru gibi ortada bırakılıyor.

Savcı ev basılsın, adam getirilsin diyor. Telefon etse de gelecek adam ama olmaz, ev basılsın ki herkes yerini bilsin hayatta değil mi ama.

Polisleri sabahın köründe karşılarında görenler ise istiflerini hiç bozmuyorlar.

Herkes alıştı artık bu duruma, burası Türkiye abi, laçka edilmemiş tek bir şey bile kalsa onu da bulup hemen abuklaştırırız biz.

Polis eşliğinde evden çıkarken de karılarına, ‘‘Kahvaltıda çayı çok demleme ha, bir de simit al çok canım çekiyor da’’ diyorlar; çünkü iki saat sonra eve döneceklerini biliyorlar. Bunu polis de biliyor ve aslına bakarsanız onu getirten savcı da biliyor.

Ama olsun, mesele hareket olsun memlekette değil mi ama?

***

Recep Tayyip Erdoğan
hakkında bir karar çıktı; yemin ediyorum hukuk fakültelerinde bunu ders diye okutsalar büyük şamata olurdu.

Ondan vazgeçemiyorlar da, var olsun istiyorlar, ama aynı zamanda onu istemiyorlar da.

Bu nedenle ne yapacaklarını şaşırdılar.

Bu iş yeni davalar açılarak uzarsa çok yakında Erdoğan hakkında şöyle bir mahkeme kararı çıkması büyük olasılık:

1- Sanık günde 600 kelimeyi içeren cümle yapısını aşmamayı garanti ettiği takdirde siyaset yapabilir. Bu miktar kısıtlamasını tek bir kez aştığı takdirde siyaset yapma hakkını kaybeder.

2- Sanık seçimi kazanmama garantisi verdiği takdirde seçime katılma hakkını alabilir.

3- Seçime katılmama garantisi verdiği halde kazayla seçilirse de başbakanlık ona verilmez. Çünkü mahkememizin atadığı bilirkişilerin yaptığı tespitlere göre Recep Tayyip Erdoğan, yemek masasında boğazına lokma kaçan insanları kurtarma hareketi olan Heimlich manevrasını bilmemektedir. Bu manevrayı bilmeyen kişiye Türkiye Cumhuriyeti başbakanlığı teslim edilemez; çünkü Allak muhafaza, bir devlet yemeğinde konuk başbakan boğulmaya başlarsa ve bizimki onu kurtaramazsa dünyada bozulan imajımızı nasıl kurtarırız sonra.

***

Türkiye'de yaşanan birçok olayı ciddiye almaya imkán yok.

Çünkü bunu yapmaya çalışırsanız kısa sürede kafayı yiyebilirsiniz.

Ben bir ara ciddiye alıp da mantıki bir şeyler söyleyeyim dedim bunlara, baktım olacak iş değil, boşuna gayret ediyorum.

Kendimi manasız yere yormaktan vazgeçtim artık.

Her aklı başında insana aynı tavrı tavsiye ediyorum.
Yazarın Tüm Yazıları