Serdar Turgut: 32 Büst üzerine

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

SON derece ilginç bir kavramsal sanat ürünü ‘‘32 Büst’’.

Bülent Erkmen çok detayda planlamış her şeyi ve usta olmayan bir insanın elinde sıradanlaşabilecek bir kitabı sanat eseri olarak ortaya çıkarmış.

Kendisine soru sorulduğunda nedense bunu tam olarak açıklamak istemiyor; basit bir açıklama yaparsa yapılan işin değerinin düşeceğinden mi korkuyor bilinemez ama insan onun açıklamalarını okuyunca kafası karışabiliyor.

İsmini, yaptığı işi bildiğimiz, suratını tanıdığımız bir insan, bu isimden, mesleğinden soyutlanıp, yani bir anlamda çıplaklaşırsa nasıl algılanmaya başlanır?

Ve manen ve maddeten çıplaklaşmış bir insan hakkındaki düşünceler, gerçeklikle ne ölçüde örtüşür, bunun sorgulanması diye algıladım bu önemli sanat ürününü.

* * *

Buraya kadar her şey güzel ve projenin içinde yer alan bütün insanları da tebrik ediyorum.

Ancak bir meselem var, bunu da açıkça yazmak istiyorum.

Dünyada bütün ülkelerde bu tür sanat faaliyetlerine girişen insanlar, aslında yaşadıkları toplumu en iyi tanıyan kesimlerden oluşurlar.

Bu tür kavramsal sanat girişimlerinin en başta gelen amacı, sıradan insanları sarsmak, onları ilk önce şaşırtmak, tepki almak, sonra da süreç içinde onlara yapılan işi anlatmak, yani öğretici olmaktır.

Yani bu tür sanat olaylarında mutlaka bir şoke etme katsayısı vardır, sanatçı bunu bilir ve projesini de bu başlangıç noktasını göz önüne alarak kurar.

‘‘Ben sıradan insan tepkisiyle ilgilenmiyorum, ben iki bin kişinin olayı algılamasıyla ilgiliyim’’ diyemez bir sanatçı.

Çünkü o zaman yapılan iş, sadece dar bir çevreyi ilgilendiren entelektüel onanizm malzemesi olur ve her onanizm olayında olduğu gibi bunun keyif verme süresi de saniyeliktir.

Halbuki geniş çevrelere olayı açmak, hemen her sanatçının arzu etmesi gereken bir iştir.

* * *

Bu güzel projeye girişenlere bir bakın. Suratlarını tanımıyorsanız isimlerini okuyun.

Hepsi Türkiye'nin önde gelen, düşünen insanları. Dünyayı tanıyorlar, kendilerini geliştirmeye önem veriyorlar.

Şimdi entelektüel düzeyi yüksek bütün bu insanların el birliğiyle yaratılan bu eserlerine ilk tepkinin nasıl olacağını katiyen düşünemediklerini bana kimse anlatmaya kalkışmasın lütfen.

Bal gibi biliyorlardı, ilk ilginin çıplak fotoğraflara, özellikle de kadınların fotoğraflarına olacağını.

Yanlış anlamayın, bu sadece Türkiye'ye özgü bir şey değil.

Aynı proje, ne bileyim ben Manhattan'da Soho'da ortaya çıksaydı ve yine yazar çizerler soyunsaydı, ilk tepki orada da aynen burada olduğu gibi olurdu.

Orada da gazeteler, ilk önce detayda olan ve aslında önemli olmayan çıplaklığa konsantre olurlar, sonra ilk şok etkisi geçince de olayın anlamını tartışmaya başlarlardı.

Zaten sanatçının istediği de bu olmalıdır. Kapsayıcı bir tartışma çıkınca insanların gerçeği bulmaları çok daha kolaylaşır ve benim bildiğim her avangart sanat girişimin gelişme çizgisi de böyledir.

* * *

Durum böyle olunca, benim anlattığım gelişmeleri mutlaka bilmeleri gerektiğini düşündüğüm insanların, ilk şok tepkiler çıplaklığa yönelince kızmaları, eleştirmeleri, medyaya yüklenmeleri açıkça ve üzülerek söylemeliyim ki tam bir entelektüel ikiyüzlülüktür.

Olayın böyle gelişeceğini biliyorlardı, bence olay tam planlandığı gibi gitti ve başarılı oldu.

Sanat kitabını yaratanların, ilk şok tepkilere kızacaklarına buna çok sevinmeleri gerekir; çünkü planlı yaratılan bu tepki de olmasaydı kitapları sadece kendi aralarında konuşulan ve bu nedenle sonuç getirmeyen bir yarım girişim olarak kalacaktı.

Düşünen, yazan, çizen bu arkadaşlara tavsiyem; aman öldük, bayıldık diye hava atmayı bırakın, beklediğiniz tepkiler gelince şaşırmış gibi davranmayın ve lütfen Türkiye'de ilk kez böyle farklı bir olay yaygın olarak tartışılıp, doğru anlaşılma sürecine girdi diye sevinin.

Yazarın Tüm Yazıları