Paylaş
TARTIŞMAKTA olduğumuz bütün bu olayın üzerinde düşündükçe Fazilet Partisi'nin Türkiye'ye ne kadar büyük bir kötülük yapmış olduğunu anlıyorum.
Bu memleketin bütün dengeleri 28 Şubat süreciyle bozuldu.
Türkiye hayati meselelerinde rasyonel ve açık bir tartışma ortamına girme şansını bu süreçle bence kaybetti.
Yanlış anlaşılmasın; baskıdan, yasaktan filan söz etmiyorum.
Bizim toplumumuz sadece baskı ve yasakla yönetilemez, bunu söyleyen de bu toplumu anlamamış olduğunu ortaya kor.
Ancak 28 Şubat süreci bir büyük ideolojik saldırıyla karşılaşan insanların vicdani tepkisi sonucunda oldu, bunu da görmek gerekiyor.
Bugün çeşitli siyasi İslam gazetelerinde demokrat yazılar yazmakta olan birçok yazar, nedense bu gerçeği görmekten pek hoşlanmıyor ya da bu gerçeği görürse o gazetede yazmasının mümkün olamayacağını bilerek susmak zorunda kalıyor. İkincisi anlaşılabilir neden, durum öyleyse diyeceğim bir şey yok.
Evet, 28 Şubat süreciyle bu toplumun bir parçası olması gereken bazı fikirlere karşı ciddi bir kampanya başlatıldı.
Ancak bu süreç öncesinde de bugün adı artık Fazilet olan parti yine bu toplumun bir parçası olan ve hatta onlar olmazsa Türkiye'nin geleceğinin kararacağı bazı fikirlere karşı büyük bir kampanya başlatmıştı.
Ben bir partinin iktidara gelir gelmez, kısa sürede Fazilet Partisi gibi ideolojik intihara bu kadar hızla başladığına ilk kez şahit oldum.
Demokratik ülkelerde iktidar, ancak uzlaşmacı tavırlarla hak edilerek olunabilir.
Fazilet Partisi veya o dönemdeki adıyla Refah Partisi, bu iktidarı hak etmediğini maşallah bütün gücüyle ortaya çıkardı kısacık dönemde.
Ve sadece kendisine değil Türkiye'ye de büyük kötülük yaptı. O dönemde bu ülkede yıllarca süren bir süreç sonunda oluşmuş konsensüse uygun davranılsaydı, demokrat Müslüman bir siyasi hareket gibi davranılsaydı, Türkiye'nin dünyadaki asıl gücünün temelini oluşturan farklılıklara saygı, birlikte hoşgörüyle yaşama gibi değerlere sahip çıkılsaydı 28 Şubat katiyen olamazdı.
Olamazdı ve Türkiye son iki yılda olduğu gibi yine vakit kaybetmekle uğraşmaz, o iktidara karşı oluşan tepkinin beraberinde getirdiği hoşgörüsüzlük ve farklılıktan hoşlanmama sürecine tekrar girmezdi.
Umarım şimdi hálá kavga vermekte olan bu partinin liderleri geçmişte yaptıkları büyük kötülüğün farkındadırlar.
* * *
Bugün ‘‘Öteki Türkiye’’ye sahip çıkılmamasında, o kesimin sorunlarının fazla tartışılmak istenmemesinde de işte bu yakın tarimizdeki gelişmelerin rolü büyük.
Türkiye'de 1980 sonrasında sol hareket büyük baskılar sonucunda yok edildiği ve resmi olarak siyasi İslam desteklendiği için, şimdi gelinen noktada ‘‘Öteki Türkiye’’ye modern anlamda sahip çıkacak bir sol hareket maalesef yok.
O dönemin yetkilileri bu tür bir siyasi strateji, bir tür toplum mühendisliği projesi uygulamış oldukları için şimdi belki pişmandırlar ama olan oldu, iş işten geçti.
Ve yine maalesef diyeceğim, Fazilet Partisi bütün gücüyle bu kesim içinde çalışıyor.
Yani dün bahsetmiş olduğum Ömer Çelik'in yazısında belirttiği gibi bu işi gerçekten yeni bir sol hareket taşıyabilirdi ya da Müslüman demokrat hareket.
Fazilet Partisi demokrat olmadığını iktidardayken gösterdi, şimdi muhalefette yine en demokrat onlar ve bu arada boşluğu doldurup Öteki Türkiye'ye de sahip çıktılar.
Benim başından beri vurgulamaya çalıştığım konu da buna bağlı. Eğer rasyonel düşünmeyi bilen insanlar kendi kedilerine yaratmış oldukları hayal dünyasından çıkıp, dinamik bir eylem planıyla Türkiye'ye yeni bir ekonomik strateji çizmezlerse, büyüyen bir ekonomi yaratıp, gelir dağılımını düzeltmezlerse o zaman bunun siyasi sonucu gerçekten vahim olacaktır.
Bu gerçeği ısrarla görmek istemeyenlere bir daha hatırlatmak istiyorum.
* * *
ÖZÜR: Sayın Cumhurbaşkanı! Makama oturduğunuz günlerde size bir film karakterinden yola çıkarak Chauncey Gardener adını takmıştım. Şu anda o yazıları yazmış olduğum için üzgünüm ve özür dilerim. Bundan sonra, gelişmeler ne yönde olursa olsun, bu adı kullanarak hakkınızda yazı yazmayacağım.
Paylaş