Paylaş
Koskoca yıl geçti...Benim için bu 500 küsur yazı demek.
Açıkça söylemeliyim ki geride bırakmaya hazırlandığımız yıldan aklımda kalan başka bir şey yok.
Şunu da açıkça ifade etmeliyim ki bugün itibariyle yazı konularını tamamen tüketmiş durumdayım.
Ve gazeteye yazıyı gönderme saatini yaklaştığı şu dakikalarda yazı konusu olabilecek tek bir şey aklıma gelmiyor.
* * *
Proust'u bitirdim. Almanca öğrenmeye başladım.
Opera'ya takmış vaziyetteyim..
Klasik müzik üzerine 750 sayfalık bir kitap okumaya başladım.
Hálá daha şişkoyum.
Şaşılığım daha da arttı. Çünkü bir göz doktoru bundan 10 yıl kadar önce bana ‘‘Günde sadece iki saat yazı oku. Bunu yapmazsan gözlerini kaybedersin’’ demişti.
Yahu günde iki saat yazıyı ben henüz daha okumaya başlamadan önce ön hazırlık mahiyetinde okuyorum.
Doktorun tavsiyesi gayet tabii ki saçmaydı.
Gözlerim hálá görüyor ama şaşılık daha da arttı. Bazen aynada suratımı görünce ben bile korkuyorum. Alay edilmeyi takmayan bir insan olsam kendi kendime güleceğim de, öylesine komik bir durum bu.
Kediler hálá yaşıyor. Bunlara beslediğimiz iki de köpek ilave oldu.
Yani anlayacağınız bu cephede yazılacak yeni bir konu yok.
* * *
Rana aleyhine de artık fazla bir şeyler yazabilmem zor.
Çünkü önceki gün bana ‘‘Bak her yazıyı benimle ilgili bir şeyler karalayıp kurtarıyorsun. Böyle giderse Ertuğrul Bey'den para talep edeceğim’’ dedi.
Ben de ona ‘‘Delirdin mi sen. Özkök gazetede yazanlara para verilmesinden yana değil. Bir formulünü bulsa her yıl maaşları azaltacak bile kademeli olarak. Bize para vermeyen sana tek kuruş vermez’’ dedim.
O da ‘‘Öyleyse bir daha adımı kullanman yasak’’ dedi.
Böylece bir araştırmacı gazetecinin başına gelebilecek en büyük felaket benim başıma geldi.
En favori haber kaynağım benimle işbirliğini kesti.
Anlayacağınız bu konuda da bir şey yazabilmem mümkün değil.
* * *
Yemin ediyorum Türkiye'den çok sıkıldım.
Yani siyaset, siyasetçiler konusunda filan gayet tabii ki bir şeyler yazabilirim de, ancak çok ama çok sıkıcı ya!
Öyle sıkıcı, öyle banaller ki insan alay etmek bile istemiyor bunlarla.
Yani gazetede ‘‘İnsan hakları atağına geçiliyor’’ diye başlık görünce size yemin ediyorum midem kokmuş istiridye yemişim gibi bulanmaya başlıyor.
Ve oturup ‘‘Ulan neredeydiniz be bugüne kadar. İnsan 21'inci yüzyıla girerken ‘insan hakları atağı' başlattığını açıklamaya utanmaz mı? Ne olacak bizim kaybettiğimiz 20'nci yüzyıl be? Yetti, yetti ama!...’’ diye giden yazılar yazmak istiyorum.
Ancak bu tür yazılar bende stres yaratıyor. Ekstrasistol oluyorum. Şu biraz önceki özeti yazarken bile sinirim tepeme çıktı. Yani sadece dava açılmasın diye küfür etmiyorum, bunu da bilin.
Allah Allah. İnsan hakları atağıymış. Ne olacak benim 45 yılım? Kim verecek bunun hesabını?
En iyisi burada kesmek çünkü küfür ağzımın ucunda...
* * *
Yani anlayacağınız yazı konuları itibariyle 1999 kontenjanını doldurmuş durumdayım.
Sadece 31 Aralık Cuma yazımı hiç dert etmiyorum.
Hatta keşke bugün cuma olsaydı da yazıyı zorlanmadan kurtarıp işime gücüme baksaydım.
Çünkü biliyorsunuz ki yarın geleneksel SERDARAMUS yazısı günü.
Her 31 Aralık’ta bir sonraki yıl olacakları Nostredamus gibi görüp yazdığım, geleneksel olmuş hatta folklora geçmiş yazı bu.
Halk bir yıldır bunu bekliyordu. YARIN ÖZLEM BİTİYOR.
Şimdi, artık yazıyı kesmem lazım çünkü bundan da sıkıldım.
Yarın yazıda mutlu yıllar demeyeceğim, cumartesi de yazım olmadığından şimdiden herkese sağlıklı, mutlu ve keyifli bir yeni yıl diliyorum.
HASTA LA VİSTA.
AGORA YENİLENDİ
www.hurriyetim.com.tr veya www.hurriyet.com.tr/agora/index.htm
Paylaş