Paylaş
1- Vizyonsuz yönetim başarısızlığa mahkumdur. Ve şirket vizyonunun da, geçmişte tutarlılığını ispat etmiş (dinlemenin emretmekten, bir stratejiye göre hareket etmenin kriz yönetmekten daha verimli olduğu gibi) - ama ne yazık ki krizin unutturduğu, kalıcı doğruların ve değerlerin üstüne bina edilmesi gerekir. Geçmişten ders çıkarmayı bilin ve uzun vâdeli düşünün
2- Bu vizyonu uygulamak için yeni-taylorizme sırt çevirin: Bilinmeyen karşısında insanlar, problemleri çok basite indirgemeye, her şeyi kontrol altında tutmaya ve kabuklarına çekilmeye meyillidirler. Halbuki tam tersini yapmak gerekir: Açık, yaratıcı ve deneyci olmak… Bunun için de (1) öğrenmeye, anlamaya çalışın; başkalarının bilgilerinden, fikirlerinden azamî faydalanın; (2) alçakgönüllü olun, ekibinize güvenin / inanın /dayanın.
3- Kötü alışkanlıkları, bürokratik yavaşlığı ve ağırlığı, ataleti üstünüzden atmak ve ekibinizi (heye)canlandırmak için ‘start-up ruhu’ iyi bir ilaçtır. Hiyerarşiye ve formaliteye (formalizme) takılmayan; hareketli, hızlı, dinamik, genç, önyargısız bir ekip ve çalışma gerekir. Kriz ortamında hızlı ve yaratıcı davranmak sizi ‘çareye’ götürebilir.
4- ‘Herkes işini yapsın ve her zaman nasıl yapıyorsa öyle yapsın’ diyen yönetici kötü yöneticidir. Ekibine güvenmek, potansiyellerini ortaya çıkarmak için serbest bırakmak riskli de olsa, daha akılcıdır. İyi yönetici, kendinden daha iyilerle, daha akıllılarla çalışmaktan korkmaz. (Strayer University Jack Welch Management Institute’un kurucusu Jack Welch, blogunda “Şirketteki en akıllı siz misiniz? Umarım değilsinizdir…” diye soruyordu. )
5- Ama dümende olduğunuzu da gösterin. 2015 yılının yöneticisi kendine güvenen, hatalarını kabul etmekten korkmayan, alçakgönüllü, dinlemeye açık ama… gene de ‘yönetici’ olmalı. Dümende kimin (kendisinin) olduğunu unutturmamalı. Geminin nereye gideceğine o karar vermeli, hedefi bilmeli ve göstermeli. Bunu da, sosyal iletişimin devrim yarattığı bir çağda, odasına kapanan; insanlarla konuşmaya, sorunları ve önerileri dinlemeye ‘şu anda hiç vakti olmayan’ bir yönetici başaramaz. (*)
*
Şimdi sizden ricam, yukarıdaki 5 maddeyi tekrar ve teker teker okuyun ve her birinin sonunda kendinize ‘Ben bu söylenenleri yapıyor muyum?’ diye sorun.
Kendine karşı dürüst, yani akıllı ve iyi bir yöneticiyseniz, en doğru cevabı gene siz vereceksiniz.
Ama illa, “Serdar para verdik, gazete aldık. Sen de iki kelime söyle...” diyecekseniz; bir tepe yönetici (CEO, CFO, CBN - Chief Bilmem Ne) olarak dışarıdan nasıl göründüğünüzü bilmekte ısrarlıysanız, söyleyeyim:
- Uzun vâdeli strateji ve vizyon ne kelime, daha yarın ne yapacağınızdan haberiniz yok. Hatta günü yönetemiyorsunuz. Sorunları ancak kriz patladığında fark ediyorsunuz, o da ederseniz. En kolay ve akla ilk gelen (mesela kâr mı azaldı, hemen tensikata gitmek gibi dahiyane ) yöntemlerle geçiştirmeye, ertelemeye çalışıyorsunuz.
- Sürekli gereksiz toplantılar, bir hafta sonraya randevular, koşuşturmacalar... Bunları ‘iş yapmak’ zannediyorsunuz. Yapıyormuş gibi yaparak kendinizi de patronu da kandırıyorsunuz. Ve o da bunu yiyor işin kötüsü.
- Geçmişten ders almak, yaratıcılık... Güldürmeyin allasen! En büyük istikrarı, aynı hataları tekrar tekrar tekrarlamak hususunda gösteriyorsunuz. Zaten, hep diyorum ya, işini iyi yapmanın mükafatı, işini kötü yapmanın cezası olmayan bir memlekette yaşıyoruz.
- En iyilerle çalışmak bir yana dursun; o C’liği hak etmediğiniz; şirkette kim / ne / nasıl yapıyor, bihaber olduğunuz için, aslında her zaman sizden daha vasıflı, akıllı, bilgili insanlarla çalışmak zorundasınız. Bu yüzden asabisiniz, içinize kapalısınız. Sadece etrafınıza kendi topladıklarınızla çalışmak istiyorsunuz, çünkü onları size gölge etmeyeceklerden seçiyorsunuz.
*
Abartıyor muyum?
Fazlasıyla.
Bu söylediklerimde hakikat payı var mı?
Fazlasıyla.
(*) Laurence Estival, lentreprise.lexpress.fr, 20.01.2015
Not: Serdar Devrim'in bu sitede yer almayan eski İK yazılarını http://serdardevrim-ik.blogspot.com.tr/ adresinde bulabilirsiniz.
Paylaş