Bu hafta ortası, Kuşadası çok ilginç bir olay yaşadı, biz de 21 yüzyıl medyasıyla canlı tanık olduk. Kredi borcu yüzünden bir bankanın basılmasıyla başlayan, 17 kişinin rehin alındığı ve yaklaşık yedi saat süren olaydan sonra ortaya çıkan ayrıntılar bana iki filmi anımsattı.
Biri, Robert De Niro’nun başrolünü oynadığı “15 Minutes” yani “15 Dakika.” Diğeriyse iki ünlü oyuncu, Kevin Spacey ile Samuel L. Jackson’ın başrollerini paylaştığı “Negotiator” yani “Arabulucu.” Pop art kültürün temsilcisi Andy Warhol’un, “Herkes 15 dakikalığına şöhret olacak” diyerek 20. yüzyılı özetlediği söyleniyor. Bu sözden yola çıkarsak, herkesin “Bana ne zaman sıra gelecek” deme hakkı var. Zaten olay tamamen burada kopuyor; yani, sırasını bekleme sabrını göstermeyen insanların, farklı şekillerde bunu yapması. “15 Dakika” filmi de bu konuyu işliyordu. 15 Dakika Kuşadası’ndaki olaydaki ayrıntılar, artık soyguncu mu, ya da eylemci mi demek lazım, Serkan Sağlar’ın medyaya gösterdiği ilgi, yani kendisiyle ilgili internet haberlerine bakması. Hatta yakalanmasına neden olan ve kendi haberlerini izlemek istediği televizyon, bana “15 Dakika”yı hatırlattı. Yaşadığımız yüzyılda, medyanın etkisi, insanların algısındaki “ünlü olma” arzusu bunların hepsi, şu anda tartışılan, sosyolojik ve psikolojik olarak incelenmesi gereken konular. Bu olayda ortaya çıkan ünlülük pek tasvip edilen ve istenen bir ünlülük değil. O zaman bir insan, böyle bir durumdayken, nasıl olur da hakkında çıkan haberleri düşünür? Kendimi Sağlar’ın yerine koymaya çalışıyorum; elimde silah, yanımda rehin aldığım korku içinde insanlar ve ben hakkımda çıkan haberleri düşünüyorum. Yok, düşünemiyorum. Hakkım olan 15 dakikalık ünümü yaşayıp yaşayamadığımı düşünemiyorum. Aklıma gelen ilk şey, “Ben ne halt ettim” ve “Bu işin içinden nasıl çıkarım” oluyor. Arabulucu Olayın kahramanı, ki bana göre en önemlisi, İzmir Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde görev yapan 31 yıllık Başkomiser Ali İhsan Bulut. ABD’de arabulucu eğitimi olan Bulut’u gerçekten kutlamak gerek. Türkiye’nin Kevin Spacey’sisi olan Bulut’un içerdeki konuşmaları, filmdeki gibi miydi, bilemiyorum. Ama Bulut’un anlattığı kadarıyla Spacey’i aratmayacak performans varmış ortada. Bulut’un anlattığına göre, daha ilk görüşmede, Sağlar’ın kimseye zarar vermeyecek yapıda olduğunu anlamış. Eğer karşınızda eli silahlı biri varsa böyle bir yargıya varmak, sarraflıkla beraber eğitim gerektiren bir durum. Tarihe geçen en büyük canilerin masum yüzlü olduğunu unutmamak gerek. Soyguncu Sağlar’la yakınlaşmasını sağlayan “kader birliği”ymiş. Bulut, kendisinin de bir banka mağduru olduğunu söylemiş, ya da rol yapmış. Ama rol yapmamış da olabilirdi. Burada da Bulut’un uzmanlığı ön olana çıkmış. Yedi saatlik bir müzakereden sonra ortaya çıkan bir tek şey var, o da herkes sağ salim, olması gereken yerde.