Paylaş
Konuyla alakalı Onkim Kök Hücre Merkezi sorumlusu Dr. Pınar Hüner Omay, bize şu bilgileri verdi:
“Kordon kanı, bebek doğduktan sonra göbek kordonu ve eş dediğimiz plasenta içinde kalan kandır. Yıllar içerisinde yapılan bilimsel çalışmalar kordon kanının kök hücre bakımından zengin olduğunu göstermiştir. İlk kez 1988 yılından Fankoni Anemisi teşhisi konulan bir hastaya kordon kanı uygulaması gerçekleştirildikten sonra, çok sayıda banka kurulmaya başlanmış ve ülkemizde de Sağlık Bakanlığı tarafından 2005 yılında ‘Kordon Kanı Bankacılığı Yönetmeliği’ çıkarılmıştır ve bu tarihden itibaren saklanmaya başlanmıştır. Kordon kanı alınması çok kolay ve değeri çok sonradan anlaşılmış bir kök hücre deposu. Doğduktan sonra göbek kordonu kesilen bebek anneden ayrılır. Kanın pıhtılaşmasını engelleyen koruyucu bir sıvı ile doldurulmuş özel toplama torbası göbek kordonuna bağlanarak, kordon kanının dolması sağlanır. Bebek anneden ayrıldıktan sonra alındığı için anneye ya da bebeğe herhangi bir zararı da yok.
EN TEMİZ VE SAF HÜCRELER
Doğumdan hemen sonra alınan kordon kanındaki kök hücreler en temiz ve saf halde olan hücrelerimiz. Bu sebeple kordon kanı kök hücreleri, diğer kök hücre kaynakları ile karşılaştırıldığında oldukça gençtirler ve dondurularak saklandıklarında yaşlanma ve yıpranma süreçleri de durdurulmuş olur.
Ayrıca bebekten toplanan kordon kanı otolog yani bebeğin sadece kendisi için olmakla beraber ailenin diğer fertleri için de kullanım alanına sahiptir. Doku uyuşması şansı daha fazladır. Bu özellik, aile bireyleri hatta akrabalar için bile kordon kanı nakli gerçekleştirilmesine olanak sağlamakta
80 FARKLI HASTALIKTA TEDAVİ
İlk kordon kanı naklinden bugüne kadar geçen 30 yıl içerisinde yaklaşık 12 bin civarında kordon kanı, nakil amacıyla kullanılmış. Özellikle çocukluk çağı lösemisi, lenfoma gibi bazı kanser türlerinde, talasemi, orak hücreli anemi gibi hastalıklarda, kemik-kıkırdak, yağ dokusu, sinir ve bağ dokusu gibi mezenkim hücrelerinden gelişmiş doku ve organların zarar görmesi sonucu oluşan hastalıkların tedavisinde kullanılmakta. Son zamanlarda organ nakilleri, kemik iliği nakillerinden sonra vücudun yeni organı reddetmesini önlemek veya azaltmak amacıyla da kullanılan kordon kanının; otizm, çocuklardaki işitme kaybı, Tip-I diyabet, parkinson gibi sinir sistemi hastalıkları ile MS, romatoidartirit, osteogenesis imperfekta gibi oto-immün hastalıkların tedavisinde kullanımlarıyla ilgili çalışmalar da devam etmekte. Her geçen gün daha fazla hastalıkta kullanım çalışmaları devam eden kordon kanı kök hücrelerinin gelişen teknoloji ile kullanım alanının artacağı ve hastalıkların tedavisi için çok büyük kolaylıklar sağlayacağı kesin gibi duruyor.
ÖĞRENMEDEN GEÇMEYİN
BEBEKLERDE DOĞUŞTAN KALÇA ÇIKIKLIĞI
Bebeğinizde yürümede aksama, iki bacak arası uzunluk farkı, oturma, emekleme gibi motor fonksiyonlarda gerilik varsa doğuştan kalça çıkıklığına dikkat etmekte fayda var. Doğuştan kalça çıkıklığı, bebeklerde kalça ekleminin gevşek olması sebebiyle yerinden kayabilme durumu. Bebeklerde en sık görülen ve binde 2 gibi bir orana sahip olan iskelet-kas sistemi rahatsızlığı olan kalça çıkıklığı erken fark edildiği ve önlem alındığı taktirde tamamen iyileşebiliyor. Sebebi tam olarak bilinemese de annenin ilk doğumu olması ve ailede kalça çıkıklığı hikâyelerinin bulunması riski artırabiliyor. Doğumdan hemen sonra ve belirli aralıklarla takip edilen bebeklerde rahatlıkla fark edilebilen bebekler için dikkat edilmesi gereken en önemli unsurlar doğru kundaklama, doğru bez kullanımı ve doktor kontrolünde atel kullanımı. Bunlarla birlikte ilk 6 ay içerisinde kalça çıkıklığı tamamen tedavi edilebiliyor. Ancak 6 ayı geçen bebeklerde cerrahi işlem gerekebilmesiyle birlikte fark edilmemesi durumunda çocuklarda topallama, bel ve eklem ağrıları, kemiklerde kireçlenme ve sınırlı hareketlilik gibi durumlara yol açabiliyor.
Kolay önlenebilir bir rahatsızlık olan kalça çıkığında en önemli husus erken teşhis. Doktorun ve ailenin dikkatli olması bebeğin ilerideki yaşamını önemli derecede etkileyebilir. Bebeğin hareketlerini takip etmek ve aksaklıkları doktorla paylaşmak önemli. Erken tedavi ve doğru bakımla kalça çıkıklığı da rahatlıkla tedavi edilebilir.
Paylaş