Türk jet sosyetesinin gözdesi Cote D’Azur’da hayat çok pahalı

Dört kız kardeş yeni yerler görmekten, birlikte tatil yapmaktan müthiş keyif alıyoruz. Allah nazardan saklasın.

Haberin Devamı

Anamız sağlığına kavuşunca, kardeşlerim bana bir jest yaparak, Lady Travel ile bir Cote D’Azur turu ayarlamışlar. Yalnız o kadar değil... Birden kendimi Lady Travel’ın gözdesi ‘Üç ülke, Fransa, İtalya, İsviçre ve beş şehir’ turunda buldum. Harika bir topluluk. Mimarlar, mühendisler, eczacılar, doktorlar, bankacılar. Bu tarz seyahatler iyi oluyor. Herkes bir birleriyle fikir alışverişinde bulunuyor. Bu arada turun rehberi çoook başarılıydı. Zaten hangi turizmci arkadaşıma Baydu Oral adını versem, herkes ‘On numara’ diyor. Aslında bu turda hemen her şey on numaraydı. Lady, Türk Hava Yolları... İzmir ve Zürıch yer hizmetlerine, kocaman teşekkürler. Dönüş yolculuğunda, Zurich Hava Alanı’nda, biraz tatsızlıklar oldu... Bahar Özdemir, sanırım istasyon şefi, sonuna kadar bizim yanımızdaydı. Gelelim yolculuğumuza ve yaşadığımız güzelliklere. İzmir- Nice yaklaşık 3 saat. Size öyle tefrika şeklinde anlatmak, pardon yazmak istemiyorum. Az ve öz ki, gittiğinizde o rüyayı siz yaşayın. Dünya ve Türk jet sosyetesinin gözdesi Nice’de, yaşayan bayağı Türk var. Aynur Önder ve kızı Mürevvet bunlardan yalnızca ikisi. Eski Nice’de, Cafe Pera’yı işletiyorlar. Bu arada trafik feci. Yani İstanbul’u aratmıyor...

Mutlaka görün

Haberin Devamı

Benim Nice’e beşinci gidişim. Eski anılarım tazelendi. Özellikle de can dostum İzzet Çapa ile bir araba kiralayıp, bütün Cote D’Azur ve çevresindeki köylerde, geçirdiğimiz güzel günleri yeniden yaşadım.  İlk gidenler için mutlaka, güzel bir şehir turu yapın. Baydu Oral gibi bir rehberle olursa süper... Görülecek yerler arasında; Promenade Des Anglais, Ünlü Yürüyüş Caddesi, Çiçek Meydanı, Rus Kilisesi ve Akropol başta geliyor. Geçmişi M.Ö. 2000’lere uzanan bu şehir, M.Ö.350’lerde sonradan Nice olacak “Nikaia” ismini, Yunan Mitolojisi’ndeki zafer tanrıçası Nike’tan almış. 1890’larda, İngiliz aristokratların iklimini sevip bölgeye yerleşmeleri, romanlara, resimlere konu olması, 1900 yılında elektrikli tramvayın çalışmaya başlaması, bölgenin kaderini değiştirmiş... Bu kent o gün bu gündür, her yıl binlerce turistin akınına uğruyor. Şehrin fıskiyeleri ile ünlü merkezi Masesena Meydanı... Bu meydandan, sahil boyunca batıdaki havaalanına kadar uzanan kordon, bölgeyi meşhur eden, İngilizler adına Promenade des Anglais ismiyle anılıyor. Cafe’ler, oteller ve restoranlar ile süslü bu kordonda, keyifli yürüyüşler yapabilirsiniz... Bu arada, eski Nice’te yürürken, bir köşe başında, Osmanlı kuşatmasından kalan bir duvara, iliştirilmiş gülle görürseniz şaşırmayın. Bu güllenin, bir dönem Osmanlı kuşatması sırasında, Barbaros Hayrettin Paşa’nın toplarından atıldığı rivayet ediliyor...

Haberin Devamı

Dünya starlarının köyü

Bu seyahatimizde de Nice’yi merkez yaptık. St Paul de Vence, 7 km’lik bir ortaçağ köyü... 3000 kişilik nüfusu var. Nice’e yarım saat uzaklıkta. Harika. Marc Chagall, Jacques Prevert’le Giacometti, Chagall, Miró ile ünlenip, sanatçılar köyü haline gelmiş. Yves Montand, Lino Ventura, Simone Signoret, Romy Schneider, Roger Moore, Tony Curtis... Burayı 1960’larda sık sık ziyaret etmiş hep. Bugün Cote D’azur’ün birincisi. Bir sanatçılar köyü. Her girdiğiniz sanat galerisinde, kendinizi kaybedip, sanatın doruğu bu köyü unutamıyorsunuz. İzzet ile gittiğimde de, hayran kaldığım bir başka köy ise Antibes... Juan-les-Pins , 1920’lerin İngiliz ve Amerikalı zenginlerin, sayfiye yeriyken,  2. Dünya Savaşı sırasında yok olmama savaşı veriyor. 1946’larda Picasso ile adını tekrar duyuruyor. 1960’larda Marlène Dietrich, Ella Fitzgerald, Ray Charles, Claude François, Johnny Halliday, Michel Polnareff tarafından müthiş beğeniliyor ve vazgeçilmez yerleri arasında yer alıyor... Picasso Müzesi ve Peynet Karikatür Müzesi’ni mutlaka görün. Pazar yeri bölgenin peynir, sebze, meyve ve diğer ürünleri için bir görsel şölen sunuyor. Mutlaka gezin. Türk market bile var.

Haberin Devamı

Biraz alışveriş

Nice’te alışverişe gelince, Massena Meydanı civarı, Cours Saleya , Vieux Port süper. Yemek, özellikle de deniz ürünleri için, Garibaldi meydanı doğru adresler. Fransız ve İtalyan lezzetlerinin ideal karışımı burada. Cannes ünlülerin ve şıklığın adresi, Suquet Kalesi civarı. Ayrıca yat limanı boyunca restoranlar,  kent içi daracık sokaklarda alışveriş ve minik cafeler harika. Pahalı, yani Bvlgari, Rolex, Chanel, Dior, YS Laurent, Prada gibi dünya markalarını ise  La Croisette Bulvarı üzerinde bulabilirsiniz. Carlton Hotel’e doğru. Fakat her şey çok pahalı. Hatta ateş pahası.

Trilyonlar kaybeden Türkler

Dünya sosyetesinin göz bebeği Cote d’Azur, daha çok Fransız Riviera’sı olarak tanınıyor. Ilıman iklimi, birkaç yüz kilometre içindeki ünlü şehirleriyle, en çok turist çeken bölgeler arasında. İklimi güzel, doğası yemyeşil, şehirleri masal kadar büyüleyici.  Fakat yazdığım gibi çok pahalı. Restoranlar ve alışveriş için biraz hovarda olacaksınız. Özellikle de Cannes ve  Monaco-Monte Carlo’da. Avrupa’nın en küçük ülkelerinden olan Monaco’yu bir saatte neredeyse gezebilirsiniz. Monaco Ville, hem efsanevi Grace Kelly’nin yaşadığı sarayın, hem gömüldüğü katedralin, hem de Monaco’nun, o küçük dev ülkenin seyir terası niteliğinde. Yat Limanı, Monaco Grand Prix’sinin başladığı Condaminne semti, Casino ve göğü delen bloklar görülebiliyor. Monaco’nun ara sokaklarında, küçük hoş restoranlar hem lezzetli hem de uygun fiyatta. Monte Carlo akşam bir başka güzel. Işık yağmuru bir meydan. En sıradan otomobil Rolls Royce. Casino de Monte Carlo, bir yanda da Hotel de Paris şans arayanlar için. İki Casino’ya da üç kez gittim. K.H, A.B, F.A, D.A, H.U gibi Türkiye’ye mal olmuş iş adamlarının, buralarda milyon dolar para kaybettiklerini bilirim. Üstelik de bunların, bu paraları kaybettikten sonra da, Hotel de Paris’ nin, giriş katındaki, Louis XV. Restoranı’nda soluğu aldıklarını da... Monte Carlo’ nun en seçkin meydanın altındaki şarap kavı neredeyse yarım milyona yakın, seçkin şarap bulunduğu Louis XV. Restoranı’nda, bu iş adamlarının, Kristal şampanya içip, Petruş ile kadeh kaldırdıklarına da tanığım. Cafe de Paris, restoran ve cafe olarak daha uygun. Ayrıca Casino de Paris’in yanından, solundan çıktığınızda, yokuşta uygun restoranlar ve bir de alış veriş merkezi bulabilirsiniz.

Portofino

Haberin Devamı

Turumuzda, benim daha önce bir kez gördüğüm, ama keyifle gezemediğim Genova ve Portofino’nun olması çok hoştu. Genova ve İstanbul, bir birleriyle tarihsel bir kültür köprüsü bulunan iki şehir. İkisinin ortak noktası, Galata semti. Piri Reis’in kalemine göre, Cenevizlileri hem Bizans’la, hem Osmanlıyla ticaret yapmışlar. Doğu Batı’ya, Batı Doğu’ya taşınmış onlar sayesinde. Doğu Batıya, Batı Doğu’ya hayran o zamanlarda. Kristof Kolomb’un evi, Ferrari Meydanı, Dükler sarayı, San Lorenzo Katedrali bölgesi hoş yerler. XX.Settembre(20 Eylül) Caddesi ise alışverişin can damarı. Bu arada liman bölgesinde, Roman Polanski’nin, ‘ Korsanlar’ filmi için yaptırdığı, Karavela türü gemi, aynı zamanda  Kristof Kolomb’un, Amerika kıtasını keşfettiği karavelaların, bire bir kopyası. Genova, pestolu makarna ya da risotto demek. Mutlaka iki lezzeti de tadın. Ya da liman bölgesindeki kemerlerin altında, kızartma midye, karides ve balık da yiyebilirsiniz...Portofino, ya da Yunuslar Limanı, Romalılardan beri bilinen bir liman... 19 yüzyıl başında, İngiliz asilzadelerinin buraları keşfi ile birlikte, insan akınına uğruyor. Ama asıl Portofino’ yu, dünyaya duyuran bir şarkı… Vittorio Paltrinieri’nin, ‘ I found my love in Portofino’ dizeleri ile başlayan o ünlü şarkı. Ardından tüm dünyanın ünlüleri buraya akın etmişler... Yunuslar Limanı da, Aşk Limanı olmuş. Herkes ilahi aşkı burada aramış... Yaz aylarında, ünlülerle yan yana yürüyüp, aynı restoranda balık yiyebilirsiniz. Küçük limanda yazları,  Versace, Dolce Gabbana, Armani, Prada gibi dünyaca ünlü markaların, motorbotlar içinde, harika defilelerine tanık olabilirsiniz.  Karşı kıyılarda, İtalya’nın ünlü Cinque Terre (Beş Toprak) denen sahilleri... ‘Dolce Vita’ (Tatlı Hayat) bu olsa gerek, dedirtiyor insana... Portofino’ da en güzel balayı oteli, Splendido Hotel. 5 yıldızlı muhteşem bir cennet köşesi. Bir de Taverna Del Marinaio, en hoş restoranlardan biri. Zamanı gelince sizlere Milono, Como, Zurıch ve Cenevre’yi de yazacağım. Biraz meraklanın efendim...

Yazarın Tüm Yazıları