Paylaş
İzmir’de, her ne kadar havalar, yağmurlu ve serin geçiyorsa, balkonumuza binlerce sinek yüzünden çıkamıyorsak da henüz yaz gelmediyse de hafta sonu şeker gibi bir hava vardı. Bizim Hilton grubumuz. Yani Hilton Spor Salonu’ndaki, arkadaş grubumuzla Şirince dağlarındaydık. 20 kilometre yaptık. Hem de soluklanmadan ve iki kişinin, bazen yan yana zor yürüyebileceği, patikalardan geçtik. Kemal Hoca (Gülsular) Schenker Arkas İzmir Şube Müdürü. Eşi, akşam yemeğine konukları geleceğinden gelemedi. MESS (Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası) İzmir Bölge Temsilcisi Hukuk Müşaviri Avukat Ender Kızılray ve eşi Avukat Şeyda, meslektaşı Uygar Bostancı ile sabahın köründe düştük yollara. Nişanyan Hotel’de mola verdik. Kahvaltımızı yeşillikler üzerinde yaptık. Herkes, kendine göre bir şeyler hazırlamış. Harikaydı. Bir kere samimiyet ve sıcaklık vardı. Bu arada Nişanyan Hotel’in, son halini gördük ve yeni evleri gezdik...
Özlem Gözlem Evi
Çok merak ettiğim Kule Restoranı gördüm. Gerçekten, hayatınızın muhtemelen, en romantik yemeğini kulede yiyebilirsiniz. Ama sıraya girmek gerek. Çünkü, bir masa ve dört sandalye var. Elektrik yok. Mum ışığında, Şirince’ nin muhteşem manzarasında yiyorsunuz. Mönü, peynir tabağı, somon carpaccio, aşçının salatası, kuzu incik, portakallı irmik helvası, şampanya, konyak, kırmızı şarap… İki kişi 500 TL. Bilginiz olsun. Biz yemeğimizi, Özlem Gözlem Evi’nde yedik. Gözlemeleri harika. Bir de ev baklavası var ki, ben üç parça yedim. Bir de servise bakan, Ali (Özülkü) dünya şekeri bir delikanlı. Sohbette Uygar, rahatsız olduğundan dolayı, bize katılamayan eşi Sinem’in, kukla ve mask sanatçısı olduğunu söyledi. Harika eserleri var. Merakederseniz http://sinembostanci.tumblr.com adresini ziyaret edebilirsiniz.
Burnumuzun ucundaki cennet
Ege’nin incisi Selçuk’a bağlı Şirince, bir cennet. Gitmeyenlere biraz tanıtayım. Tarihi, mimari dokusu, evleri, köy ürünleri, ev yapımı sofra şarapları ile yabancıların da gözdesi. Nitekim cumartesi sabahın köründe, köy meydanı yabancı turist ile doluydu. Kimi alışveriş yapıyor, kimi de fotoğraf çekiyordu. 40 ailelik bir aşiret tarafından kurulmuş. Tarihi 5. yüzyıla kadar dayanıyor. İlk adı Kırkınca, ikinci adı da Çirkince’ymiş. Daha sonra, Cumhuriyetin ilk yıllarında, dönemin İzmir Valisi Kazım Dirik Paşa, “Böyle güzel bir beldenin adı ancak Şirince olur” diyerek, adını değiştirmiş. Aydınoğulları istilasından kaçan, Efesliler tarafından, kurulduğu da söylenir. İzmir’e bir saat uzaklıkta. Köy kadınlarının, el emeği göz nuru dantelleri, sehpa örtüleri, yaptıkları ev yemekleri, gözlemeleri, şarapları ile görülmeğe değer. Fazla tarihi bilgileri, nasıl olsa google’dan öğrenebilirsiniz... Şirince Köylüm, Giritli Şarap Evi ve Ege’nin Sofrası, diğer önerilerim... Bir de Nişanyan Hotel, Markiz Konakları odaları harika...
Cem’i bezdirdiler Urla Mythos bitti
Sevgili dostum, kardeş gibi gördüğüm, Yeni Asır Grup Başkanı Şebnem Bursalı, babası İsmail Ağabey, kardeşi Tarkan, gelinleri ve minik yeğeni, Çiçom (Besim Kazodo), havanın güzel olmasından faydalanıp, soluğu Urla’da aldık. Benim de Çiço’nun da Süper Star Ajda Pekkan, Beyaz ve İstanbullu, İzmirli pek çok elit ismin değişmeyen adresi, Mythos’da yedik yemeğimizi. Harika mezeler, mükemmel servis, Cem’i (Bişkin) kutladık. Fakat Cem, lafı ağzımıza tıkadı. “Ben artık Urla’ya veda ediyorum. Burasını Çeşmealtı’ nda Kos Rakki diye bir yer var. Oranın sahibi Kadir Bey’e sattım” dedi. Şoke oldum. Cem biraz da hınçlı ve de öfkeli bir şekilde, “Abla ben buradaki balıkçı restoranlarıyla, başa çıkamadım. Havlu attım. Beni sağlığımdan ettiler. Bu kadar mı dedikoducu ve kıskanç olur bazıları. Alsınlar Urla İskelesi onların olsun” diyerek sözlerini sürdürdü. Cem’in İstanbullu oluşu, mükemmel mezeleri, taze balık çeşitleri ve çok farklı ara sıcakları, tatlıları bazılarını bezdirince, önce “pahalı” dedikodularını yaydılar. Hafta arası sıkıntı çeken Cem, hafta sonları, dükkanı doldurmasına rağmen, masraflar ağır olunca, çarpışmaktan da yorulunca, eh ihtiyacı da olmayınca vazgeçti. Dilerim Kos Rakki ve Kadir Bey başarır...
İstanbullular bu hakarete nasıl göz yumuyorsunuz?
‘Aşk-ı Memnu’ dizisiyle, bir zamanlar, ekranların fenomeni olan, Kıvanç Tatlıtuğ’un, Mavi Jean reklamlarını, sanırım izlemeyen yoktur. Bir şey dikkatinizi çekti mi, bilmiyorum. Ali Taran imzalı reklam filminde, Brezilyalı ünlü top model Guisela Rhein, Kıvanç’a eşlik ediyor. Kıvanç, sevgilisi rolünde Rhein’i, evinden almaya gidiyor. İşte, tam bu sahnede, sevgilisinin şıklığına ve de o miniminicik eteğine “vay... vay... vay” diye laf atarken, kayınvalidesi ile göz göze geliyor. Hemen lafı değiştirip, sevgilisinin sırtındaki çantaya bakıp, “Ne güzel çanta” diyor. Evden çıkışta, kayınvalide, “Aman kızım çantana dikkat! Burası İstanbul” diyor. Yani İstanbul’u çok af edersiniz, ipsizin, sapsızın, hırsızın kol gezdiği bir şehir olarak gösteriyor. Vallahi bugüne değin, hiçbir İstanbullu gazetecinin, bu konuya değinmemesine şaştım! Böyle bir hakarete nasıl göz yumuyorlar merak ettim... Kıvanç’ın da ne diyeceğini daha çok merak ettim...
Misk Şerife’nin yeni yeri
Benim için kuaför çok önemlidir. İstanbul’da 34 senede üç kuaför değiştirdim. Rahmetli Demir ve Muammer Yaprakgül, Mehmet&Metin Bahçecik ve de on senedir, Ulus Veysel’den Fatih... İki yıldır da İzmir’de Swissotel Grand Efes’de MİSK Şerife’den, Ahmet favorim. Şerife, Çeşme Ilıca’dan sonra, Alsancak’ta da yeni bir yer açtı... Gittim... Harika... Kalıcı makyaj, saç, manikür&pedikür, make-up... Meraklılara ve de Swissotel’e gidemeyenlerin bilgisine. Telefon: 0.232.466.99.78
Paylaş