Paylaş
Evli üstelik de görüntü de hayli mutlu bir yuvası var. Torun torba sahibi iş adamı dostum sohbet sırasında “Yahu Şenay, sen bazen ‘İzmir köy diyorsun, siz İzmirli erkekler perşembe deyince pılınızı pırtınızı toplayıp Çeşme’ye Urla’daki yazlıklarınıza kaçıyorsunuz’ dediğin an kızıyordum. Ama geçen hafta yaptığım seyahatte anladım ki, İstanbul gerçekten farklı bir metropol artık. Burada zamparalık yapmanın bile bir adabı var” deyince şaşırdım. Çünkü dostum öyle karı-kız peşinde koşan biri değil gerçekten. Bu kez Maçka’da beş yıldızlı bir otelin suitinde kalmış. İstanbul’lu bir kaç işadamı dostuyla yemek sırasındaki sohbet de içlerinde aslen Mardinli olanı “Azizim bu oteli çok seviyorum. Burada zamparalık yaptığın an iki cihan bir araya gelse kimse kanıtlayamaz” demiş. Bizim Mardinli iş adamı ne zaman zamparalık yapacak olsa bu otelin yüzme havuzunun çevresindeki kabanalarda soluğu alıyormuş. Öyle yaz kış demeden. Kabanalar Spa’nın tam karşısında olduğu için buraya giriş-çıkışlar kameraya takılsa bile SPA’ya gittiğini hanımı bildiğinden kolay kurtulurmuş. Şimdilerde ünlü manken sevgilisiyle burada buluşuyormuş. O içten birbirine ara kapıyla geçen konnek odalardan iki kabana tutuyormuş. Zamparalık yapan ne kadar iş adamı dostu varsa onlar da bu yolu tercih ediyormuş. Yalnızca bu otellerde değil diğer otellerde de yazları özellikle havuz kenarındaki kabanalarda kalıp zamparalık yapmak hem kolay, hem hesaplı hem de kanıtlanması çok zormuş. Meraklılara duyurulur.
Sezen Alsancak’ta mahalle arıyor
Yazımın başlığına bakıp da hemen şoke olmayın. Bir şaka yapayım istedim ama bir bakarsınız gerçek de olabilir. İşin doğrusuna gelince; benim Sezoşum İzmir’e yerleşmeye kesin kararlı. Biliyorsunuz ya da duymuşsunuzdur. Mordoğan’da muhteşem bir yazlığı var. Annesi Müjgan Hanım, babası Sami Bey oğlan kardeşi Nihat, gelini, yeğenleri ile arasıra kaçamak yapıp burada stres atıyor. Ama şimdiler de Alsancak’ta şöyle deniz gören 500 metre kare, içine minik stüdyo da kurabileceği bir penta-house daire arıyor.
İzmirliler’e duyurulur
Bilirsiniz İzmirimizin gururu Minik Serçe’miz öyle tek başına yaşamayı sevmez. Menejeri can dostu Yaşar Gaga, makyözü ve sırdaşı Suzan Kardeş (Suzan son bir yıldır artık sahnelerde ve acaip de başarılı. Özellikle Makedon müziğiyle), çoçukluk arkadaşı Nilgün (ki o da mimar ve İstanbul Fishmekan’in ortağı Hadi ağabeyimizle evli ama Sezen onsuz o Sezensiz yapamaz). Kısacası herkesin yanı başında olmasını arzular. Son zamanlar da orkestra şefi olan Aykut Gürel ve eşi Seden de bu guruba dahil oldu. O nedenle bence Sezen’e sevgili can dostum Besim Kazado’nun da dediği gibi bir mahalle şart. Hani bir yerlerde böyle satılık bir mahalle varsa İzmirliler duyurulur.
15 çesit zeytinyaglı 9.00 TL’ye Le Cigale’de
Ben anne tarafından öz be öz Giritli olduğum için zeytinyağlı yemeklere bayılırım. Aslında iyi de yaparım ama bu konuda tembelim. Sağolsun kızkardeşlerim ve annem hep imdadıma yetişir. Ama ara sıra öğle yemeklerinde konuğum da olunca Girit ve zeytinyağlı yemeklerin ağırlıkta olduğu yerleri tercih ederim. Bunlardan biri de Le Cigale. Hoş burası akşamları da çok şık ve hesaplı ambians muhteşem. Neyse hafta içi kadın giyimde önemli bir marka olan Kemas’ın patronu Kemal Subaşı ile gittik. Dünya şekeri yöneticisi Ebru Karaman ve şef Mehmet yerimizi hazırlamışlar. Servis açık büfe. 12.00-14.00 saatleri arası. Çorba, yaprak sarmadan, benim en sevdiğim yemek mücvere, turp otundan börülce ve taze fasulyeye 15 çesit zeytinyağlı, ana yemekte seçmeli, mantı, kimi zaman kuru fasulye, Kemalpaşa tatlısı, mevsim meyveleri 9.00 tl. Bir de hızlı menüsü var. Mantar soslu tavuk bonfile, salata ya da Mexican tavuk, salata ve elma dilim patates bir meşrubat ile 7.50 TL. Kuş sesleri, yeşillikler arasında şehrin ortasında ama şehirden uzak keyifli ve hesaplı bir yemek için Le Cigale doğru adres. Ambians da harika. İş yemekleri için de bu ekonomik krizde süper bir yer. ? Telefon: 0232.4214780
Bayılıyorum...
? Yılmaz Özdil’in yazılarına...
Mevlana ile ilgili her türlü kitap ve tasavvuf müziğine...
Son zamanlarda Rock dinlemeye...
Alsancak pazarında alısveriş etmeye...
Ne yaparsa yapsın Okan Bayülgen’e...
Hemşerim Saba Tümer’in kahkahasına...
Terra’nın Marlot Cabernot Sevigon’una
Bayılıyorum...
Nefret
? Hıncal Uluç ile Engin Ardıç’ın kapışmalarından... Birinci Kordon’da bazı garsonların kolumdan tutup zorla masaya oturtmak istemelerinden...
Keyifli bir yemek yerken yan masada eşleri yanlarında olmadığı için belden aşağı konuşmayı marifet sayan erkeklerden... Yesil ışıkta yayaya yol vermeyen ahlaksız şoförlerden...
Ediyorummmmmmmmmm...
Pes doğrusu bunu da gördük
? Evde yazımı yazarken ara sıra televizyon haberlerine de göz atıyorum. Aslında tam bir yıldır CNN Türk, Habertürk ve 24 gibi haber ağırlıklı kanalları izliyorum. Kolay mı beş yıl sabah programı yapıp reytingleri altüst edip ‘Dobra Dobra’ markasını yaratmak. Neyse şimdilerde sizin anlayacağınız biraz da özlem gideriyorum. Çünkü eskiden yalnızca rakiplerimi kontrol altında tutar, magazin ağırlıklı ya da üçüncü sayfa haberlerinin ağırlıkta olduğu yayınları takip ederdim. Uzatmayayım. Baktım bir özel kanalda Ömer Faruk Çelik adlı bir inşaatçı yaptığı daireler, müşterilerine sattığı fiyattan bir yıl içinde en az yarı fiyatı kadar prim yapmazsa daireleri geri alacağını ve parasını iade edeceğini söylüyor. Ya da bir yıl içinde yüksek kira vaadediyor. Bu ekonomik krizde ne hale geldik. Krizde olan inşaat sektörünü dilerim bu tip gazlamalar bir hareket getirir.
E-maillerinizi bekliyorum
Paylaş