Paylaş
Şu an, artık kendini, ailesi nedeniyle emekliye ayıran, sevgili Ebru Ertamay, “Ben gitmeden sizi Todori Bey’le tanıştırmazsam, gözüm açık gidecek” deyince, bir öğle yemeğinde bir araya geldik. Satış ve Pazarlama Direktörü olan Ebru için de bu yemek veda niteliğindeydi. Bay Todori, süper samimi, sıcak ve bir İzmir hayranı. Tam 3.5 saat konuştuk. Vallahi işim olmasa, sohbet daha da uzayacaktı. Bay Todori geleli, yeni olmasına rağmen, Hilton’da bayağı yenilikler yaptı. Lobi, giriş, otopark giriş ve çıkışlar yenilendi. Ama en büyük sürprizi de, baharda gerçekleştirecek. Sigara içilen alan olarak kullanılan, İzmir Körfez manzaralı terası, harika bir bar yapacak...
Sosyal sorumluluk projeleri
Genç ve başarılı Genel Müdür, bu arada sosyal sorumluluk projelerine de el attı. Urla, Şehit Kemal İlköğretim Okulu’nun, bir odasını kütüphane yaptırdı. Üstelik bir de bilgisayar sistemi kurdu okula. İlköğretim çocuklarının teknoloji ile tanışmalarını sağladı. Sosyal sorumluluk projelerinin artarak devam edeceğini söyleyen, Todori Kalamaris, İzmir ile ilgili, çalışmalarından da söz etti. “İzmir hak ettiği yerde değil. Geçtiğimiz günlerde, sizin yazdığınız (İzmir’i kongre turizmi kurtarır) başlığı doğru. Ama bunun için, kongre merkezinin yanı sıra, oteller ve bu otellerin de aralarında sinerji oluşması gerekir” diyen, göreve geldiğinde, diğer otel genel müdürleriyle, sıcak ilişkiler kuran Kalamaris, “Gerektiğinde İzmir’e gelecek olan kongre, banket ya da büyük bir toplantı için, buradaki tüm otellerin, toplantı salonlarını açması ve odalar konusunda da, ortak bir fiyat vermesi gerekir” diyerek sözlerini şöyle noktaladı: “İzmir’de eğlence hayatı sönük. İş çıkışı, iş adamlarının ya da kadınlarının, çalışan kişinin, gideceği bir akşam üstü barı bile doğru dürüst yok. Gelen yabancı ne yapacak? Yalnızca balık lokantaları var. Şehrin içinde büyük alışveriş merkezi yok. Renksiz bir hayat. Halbuki İzmir’in uçması lazım. İş adamlarına, yöneticilere çok iş düşüyor. Gerçekten İzmir layık olduğu yerde değil.”
GYM yenilendi süper makine geldi
Söz Hilton’dan açılmışken, Hilton GYM müthiş yenilendi. Özellikle de yeni gelen harika bir aletten, söz etmek isterim. Reformer. Pilates eğitmeni, Derya Acar’a göre, pilates, beden ve zihni birleştiren, tüm vücudu çalıştıran, egzersizler üzerinde yoğunlaşır. Pilates egzersizleri, minder üzerinde veya özel tasarlanmış ekipman ve makinelerle yapılır. Reformer da pilates ekipmanlarından bir tanesi. Orijinal olarak, Joseph H. Pilates tarafından tasarlanan, bu ekipmanın en son hali “Stüdyo Reformer”. İşte GYM’nin ortaklarından Tanju Dokur, üyeleri için bu aleti getirttirdi. Reformer da çalışarak ulaşacağınız sonuçlara inanamayacaksınız.
Yerli ve yabancı ünlülerin gözdesi
Tüm dünyada, pek çok yıldız formunu pilatese borçlu. “10 derste farkı hissedeceksiniz, 20 derste farkı göreceksiniz, 30 derste yepyeni bir vücudunuz olacak” sözleri, iddialı gibi görünse de gerçeği yansıtıyor. Bu gerçeği yerli ve yabancı pek çok ünlüde görmek mümkün. Dünyada Madonna, Hugh Grand, Liz Hurley, Julia Roberts’i sayabiliriz. Bizde ise Ebru Şallı, Gülben Ergen, Deniz Akkaya, doğum sonrası, kilolarını böyle attılar. Süper Star Ajda Pekkan da böyle form tutuyor...
HOŞÇAKAL Defne ÇOK ÜZDÜN BİZİ
Defne Joy Foster’ın erken ölümü, bana göre bütün Türkiye’yi yasa boğdu. Allah’ın takdir-i ilahi. Ama beni çok daha fazla üzdü. Çarşamba günü, saat 08.00’de haberlerde öğrendim. Dünyam yıkıldı. Neden mi? O şirin, dünya şekeri kara kızın, bebekliğini bilirim. Bir yaşındaydı sanırım. Ben de 16-17. Büyük Efes Oteli’nin havuz başında, altında belki de bir kilo bez bağlı, çıplak bir kız çocuğu, sevimli mi, sevimli... Ele avuca sığmıyor... Herkesin sevgilisiydi.
***
Annesi Hatice de öyle. Tanımayan yoktu Hatice’yi ve minik Defne’yi. Özellikle de İzmir Fuarı zamanı, Defne, havuzdaki ünlülerin maskotuydu. Altındaki bez yüzünden, yampiri koşturur, o kıvırcık, ama hep dik duran saçları onu çok sevimli kılardı. Annesi Hatice’de herkesin yardımına koşan bir İzmirliydi. Güzel bir butiği vardı... Hayat gayesi... Yaşam, hepimizi bir yerlere attı. ‘Dobra Dobra’ya başladığım yıl, Hatice beni buldu. Defne artık ekranların sevilen bir oyuncusu ve sunucusu olmuştu. Muhabbet yeniden başladı... 2008 yazında Defne, Çanakkale Behramkale’de Joyy-İnn adlı bir butik otel açtı. Evlendi. Hatice ile beni arayarak, “Şenay Abla sıkıldım İstanbul’dan. Harika bir otel. Assos’a aşık oldum. Artık burada yaşayacağım. Seni ve dostlarını bekliyorum” dedi... Ama olmadı. Yürümedi otel. Ekranlara, mesleğine bir dönem küstü.
***
Yaz başı, Hatice, İzmir’in sembollerinden sevgili Aysel Abla, Radika’nın sahibesi Filiz, bahçede lafladık. Hatice, Defne’nin bir türlü istediği başarıyı yakalayamadığından yakındı. Ertesi gün Defne telefon açtı, “Şenay Abla ya ben ne zaman yırtacağım?” dedi... Yırttın Defne, hem de ne yırtma. Senin sağlığında, başarılarında tek kelime etmeyen televizyonlar, tek satır yazmayan gazetelerde manşetlere çıktın... En ciddi haber kanalları bile, seninle ilgili neredeyse belgesel yaptılar. Defalarca haberlerini gülen yüzünle yayınladılar. İnsan 7’sinde neyse 70’inde de odur. Sen o yaşı göremedin, ama hep bebekliğindeki, çocukluğundaki Defne’ydin. Kıpır kıpır. Dünya şekeri. Yalnız, bir de duygusal yanın vardı. İnsanların bilmediği, içine attığın... O içine attıklarınla gittin... Daha yazılacak çok şey var. Ama, ah Defne ah içimden gelmiyor. Mekanın cennet olsun... Yırttın ama ölümünle be Defne...
Paylaş