Paylaş
TRT’ye program yapan bir arkadaşım aradı. Bir projesiyle ilgili fikrimi aldı. Laf lafı açtı... TRT’nin, belgesel, haber ve müzik kanallarına geldi söz... TRT Müzik Kanalı’nın bir yarışma yapacağını söyledi. Bir gazetede okumuştum. “Yahu Emel Sayın, Muazzez Abacı, Muazzez Ersoy, İbrahim Tatlıses, Tarkan, Orhan Gencebay, Müslüm Gürses gibi ustalar bu işin dışında tutulmalı” dedim. Vallahi arkadaşım da hak verdi. Amma, çocuk TRT ile iş yaptığı için, adını yazamıyorum... Bir de yarışma bugün. Tabii, son anda gün değişikliği yapılmazsa. Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’ndaymış...
Müziğin ustaları karşı koymalı
Yıllardır Kelebek yaptı. Sonra Kral TV... Şimdi TRT Müzik kanalının, yılın şarkılarını, albümlerini, grupları ve sanatçılarını seçmesi, aslında yeni bir şey değil. İtirazım yok. Amma, albüm ve şarkı yarışması neyse de. ‘Yılın Sanatçısı’ olmaz... İbrahim Tatlıses ile Kubat ve Orhan Ölmez yarıştırılır mı? Ölmez de Kubat da Tatlıses’in çocuğu gibi. Keza Türk Halk Müziği’nin Diva’sı Sabahat Akkiraz ile Şükriye Tutkun karşı karşıya getirilir mi? Bu kategoride Niran Ünsal’ın ve Şevval Sam’ın işi ne? Birkaç türkü söyledi diye, Niran ya da Karadeniz şarkılarından bir albüm yaptı diye Şevval, Türk Halk Müziği sanatçısı mı oldu? Keza, Ahmet Özhan ile Yılmaz Morgül ya da Zekai Tunca ile Gökhan Sezen yarıştırılır mı? Yine, Emel Sayın, Muazzez Abacı’nın çocuğu yaştaki Umut Akyürek ile karşı karşıya bırakılması, yıllardır jüri koltuklarında oturmuş, Abacı ve Sayın’a ayıp olmaz mı? Bu tarz kategorilerde, Kral TV’ye de itiraz etmiştim. Hatta Sezen Aksu da “Arkadaşlar beni artık bu tarz yarışmalara sokmayın” demişti. Haklı... Bu isimler, jüri koltuğuna yakışır. Şimdi bana, böyle ustaların yarışacağı, bir yarışmada, jüri üyeliği verseniz, onurdur ama vallahi oturmam. Müziğin ustalarının da bence karşı koymaları gerekir. Komik bir durum, hem de çok komik...
Biraz da magazin
Funda Arar yeni albümüyle İzmir’de görücüye çıkıyor
Sanırım 80’li yıllardı... Etiler’in girişinde, Melodi Pasajı’nın karşısında, sevgili Erhan’a ait, Dedikodulu Meyhane vardı. Bir şubesi de Bodrum’daydı. Erhan, “Ablam sana bu akşam bir kız dinleteceğim. Bak bakalım, gelecek var mı?” dedi. Etine dolgun, saçları kuaför görmemiş, üzerinde doğru dürüst bir kıyafet olmayan bir kız çıktı. Allah Allah... Bir okudu, anlatamam size... Erhan’a, “Oğlum bu kızla anlaşma yap. En az 20-25 yıl sizi kimse tutamaz” demiştim. Erhan, Kıbrıs’ta casino işine daldı. Meyhaneciliği bıraktı. İşte o gece sahnede olan kız Funda Arar’dı...
Harika bir yorumcu
Funda, kısmetse bu cuma, pop ve rock müziğinin usta ve dev isimlerinin sahne aldığı, Ooze Venue’de çıkacak. O da İzmir’in uğuruna inananlardan. Çünkü, DMC etiketi ile müzik marketlerde yerini alan ‘Aşkın Masum Çocukları’ adlı albümünün, ilk konserini, İzmir’de verecek. 18 Mart’ta ise, İstanbul Bostancı Gösteri Merkezi’nde, 25 Mart’ta da Ankara Gösteri Merkezi’nde. Bir birinden güzel 13 şarkı ve Funda Arar klasiklerini dinlemek için Qoze Venue kaçmaz. Bu arada, yarın, yani perşembe günü ise, Türk Halk Müziği’nin güçlü sesi Kubat var...
Cihangir’de Foça rüzgarı
İstanbul’da, İstinye ve Yeniköy’den sonra, Cihangir’i beğenir ve severim. Bir de burada, kardeş kadar sevdiğim, Cenk Eren oturduğundan, bana cazip gelir. Buradaki, Rose Marine’de, yazın Foça’nın trend mekanlarından, Mambo Beach Club 5 Mart 2011’e kadar bir etkinlik düzenliyor. Hayli cazip. Rose Marine, Mambo Beach Club havasına bürünüyor. Mambo Beach Club’a özel, Şef Hüseyin Kurt’un hazırladığı yemek ve kokteyl menüsü, Mambo Beach Club fotoğrafları, size kendinizi sahilde hissettirecek palmiyeler, Rose Marine’de... Cumartesi akşamı yapılacak Beach Party ile kış ortasında yazı yaşayabilirsiniz... Bilin istedim...
Her telden
Büyük hayal kırıklığı
Koca gemi... Ben bile çocuklar gibi sevindim, limanda görünce... Evim limanın karşısında olduğundan, ışıkları yaktıkları an, gece bir heybetliydi ki, anlatamam... 3500 kişi ve 1500 personel... Yani toplam 5000 kişi... İzmir sokaklarını şenlendirecek derken, iştahımız kabarırken, uğradığımız hayal kırıklığının nedenlerine, kimse değinmedi. Yalnızca “Yağmur turiste engel oldu” denildi... Hiç de öyle değil. İzmir bu konuda şansız, neden mi? Bakın bir okuyucum bunu çok güzel anlatmış... Buyurun;
Sayın Şenay Hanım;
İzmir’ de, esnafın karnı doyarsa, emeklilerden dolayı doyar. Hayal ettiğimiz gibi, “paralı turist”, İzmir’e gelmez, gelmiyor... Çünkü İzmir’de, paralı turistlere, cazip gelecek bir şey yok. Alsancak Limanı’na uğrayan, bir Doğu Akdeniz gemisini, biz burada yaşadığımız için tercih etmiş arkadaşlarımız. Bir pazar günü gemi, sabahtan akşama Alsancak Limanı’nda kaldı. Biz de arkadaşlarımızı gezdirmek için limandan aldık. Onları rıhtımda “Milli oyun” ekibi karşılamış (resimlere bakın). Bildiğim kadarı ile sadece Kenya’da (ve belki diğer birkaç Afrika ülkesinde de) turistler milli oyunlarla karşılanıyor. Pazar günü, Alsancak’ ta, arkadaşlarımızı gezdirecek yer bulamadık. Alışveriş yapamadılar... Çünkü her yer kapalı idi. Hani esnaf ağlaşır ya “turistler para bırakmıyormuş” diye. Turist satın almaya değer bir şey bulamazsa, nasıl para bırakacak? Sadece bir örnek; İzmir’de restoranlarda, garsonlar servis yapmayı bilmiyor. Müşterinin önündeki tabak ne zaman alınır, haberleri yok. Daha müşteri son lokmasını yutarken, atmaca gibi atılıp, önündeki tabağı kapıveriyorlar. Ve güzel bir şey yaptıklarını sanıyorlar. Paralı turistlerin geleceği, ülkelerdeki lokantalarda, garsonların çoğu kadındır. İzmir de ise erkek garsonların ter kokularından, insanın burnunun direği kırılıyor. Bir arkadaşım sormuştu: “Türkiye’de neden kadınların yapması gereken işleri, erkekler yapıyor?” diye. Onların bildiği otel ve lokanta hizmetlerini, kadınların yaptığıdır. Hatta tezgâhtarların da çoğu kadındır. Sözün kısası, paralı turistler tanımadıkları için değil, İzmir’i ve Türkiye’yi tanıdıkları için gelmiyorlar. Saygılar Tuna Erindir.
Paylaş