Paylaş
Nasıl olmasın, tam 34 yıl, gençliğim, ömrümün büyük bir kısmı burada geçti. Ailem olmasaydı, kimse darılmasın, İzmir’e biraz zor gelirdim. Neyse güzel dostluklar oluştu da İzmir’in pisliğine, gürültüsüne, artık sesim çıkmıyor. Bütün yaz ve Ramazan boyunca, Devlet Demiryolları Lokali’ndeki o gürültü kirliliğinden, bütün plaza yaka silktik. Bakalım kış sezonu ne olacak? Neyse, üç günlüğüne İstanbul’a gittim. Dostlarımla biraz hasret giderdim. Geçtiğimiz yıl ailemle kaldığım, harika bir yerdeydim yine... Erten Konak Otel... Butik... Sultanahmet’in ortasında... Aslında burada kalmamın bir nedeni de nostalji. Çünkü hep Etiler, Levent, İstinye ve Bebek, Cihangir arasında sıkışmış kalmıştım, yıllardır. Şimdi minik İstanbul turumdan söz etmek istiyorum sizlere. Bir, iki şık adresle birlikte... Bu arada gündemde olan İBRAHİM TATLISES’in evliliğiyle ilgili yorumum yarın efendim...
Avukat karı-kocanın başarısı
Kaldığım Erten Konak Otel, 1892 yılında, Sultanahmet mahallesinde, dönemin Medine Muhafızı Cemal Paşa tarafından, hayata geçirilmiş bir konak. 100 yıllık tarihimize tanıklık ettikten sonra, Erten Turizm İşletmeciliği tarafından, satın alınmış. Erten Turizm, üç nesildir, avukatlık mesleğini icra eden, Erten Ailesi ‘nin kurmuş olduğu, bir turizm firması. Ayrıca, Erten Turizm, Osmanlı tarihini koruma ve yaşatabilmeyi, kendine bir görev bilip, bu güzel konağı, aslına uygun olarak yenileyip, onarmış. Konak Sultanahmet’te... Firmanın ortaklarından Cavidan Erten, müthiş bir hanımefendi. Eşi ise tam bir İstanbul beyefendisi. Cavidan Erten, bu konak gibi, İstanbul ‘da, başka bir konakta doğmuş, büyümüş, İstanbullu bir ailenin kızı... İstanbul’un, o güzel kültür ve yaşantısını, birebir yaşamış ve tanıklık etmiş...
Sanata verilen değer
Ben kendimi bir sarayda hissettim. Bu arada otelin restoranı, servisi, ekibi, kısacası her şey bu kadar mükemmel ve kusursuz olabilir mi? Evet, gerçekten muhteşem. Fiyatları ise komik. Günlüğü 100-150 Euro arası. Muhteşem sabah kahvaltısı dahil. Bu oda fiyatı. İki kişi rahatlıkla kalabilirsiniz. Boğaz manzarası, güneşin doğuşu ve batışı, ezan sesleri, o tarihi doku, sizi bir başka dünyaya getiriyor. Konak’ta tarihi yaşamak, içine sindirmek, tarihle uyumak ve uyanmak, eski günlerdeki gibi, geniş bir aile ile konağın bahçesinde, yemek yemek, sohbet etmek çok keyifli. Dahası, dönemin antika camaltı, kıyafet, şapka, oya, hat ve resimlerinden oluşan, hepimizi farklı anılara taşıyacak, Erten Ailesi’nin, etnografik koleksiyonunu ise, görülmeğe değer. Ha bir de Osman Usta’nın yaptığı, enfes yemekler...
SuAda Frederic’s farkı
Bu yıl Suada’ya hareket ve lezzet katan Frederic’s, bugün, yarın kışlığa geçecek. Öyle de olsa, Tolga Atalay imzası, burada da kendisini hissettiriyor. Tıpkı Çeşme Tabu’da olduğu gibi. İstanbul’un, ilk ve tek “Steak&Lobster” restaurantı, Frederic’s daha öne Süzer Plaza’nın altında Maçka’daydı. O tarihlerden beri de bendeniz buranın müdavimiydi. Kimse yadırgamasın Lobster çok severim. O nedenle de bulduğum an kaçırmam. Altı yıl aradan sonra Tolga, bu kez SuAda içinde açmış. Reina’nın da patronu olan sevgili arkadaşım Mehmet Koçaslan’ ın yerinde yani. Neyse, adını yakın dostu Frederic Zoupanos’tan esinlenerek, Frederic’s koyan, Tolga mutfağı hayli geniş tutmuş. Mönüde, en çok satanların başında, trüf risotto, dangeness yengeci, 3 haftalık “dry aged” t-bone ve rib eye gibi etlerin yanı sıra, ev yapımı sorbeler geliyor. Bu yaz mönüsü, ekim sonu kış mönüsüne geçecekler. Tolga, Suada Frederic’s’de, kışın büyük sürprizlerin yer alacağını söylüyor. Bu arada Frederic’s’in müdavimleri arasında, Yiğit Şardan, Lemi Gülman, Güneri Civaoğlu, Erol Aksoy, Murat Dedeman, Mustafa Sirmen, Cem Üçdoğan ile Çuhadaroğulları, Akkermanlar ve Cevahiroğulları var...
Rezervasyon: 0531 830 12 84
Carlotta=Peximet
Evim İstinye Saba Rezidans’ta olunca, tabii şöyle bir uğradım. İstinye Park her zaman favorim. İzmir’de böyle bir AVM, ne yazık ki yok. Oturduğum plazanın altında, buranın küçüğü olacaktı. Binanın müteahhitlerinden, sevgili Selim Erdil, Amerika’daki birikimlerini de buraya aktarmak istedi... Ama, ne yazık ki, mal sahipleri ile olan ihtilaflar, hâlâ bitmediğinden, iki yıldır dükkanlar bomboş duruyor. Büyük israf. Alsancak’ın en güzel yerinde... İnşallah çözülür. Neyse ev dönüşü, Maslak’ta oturan, ünlü bir şarkıcı dosta uğradım. Hemen yakınında, Carlotta diye yeni açılan bir yerden söz etti. Tanıdığım bir grubun. Zuma’dan, Anjelique’e, Da Mario’dan Vouge’a, Noodle uzmanı Wagamama’ya kadar, zirvedeki pek çok mekanların yaratıcısı olan, İstanbul Dooors Group’un... Bana gelen dergilerinde de görmüştüm. Bir on dakikalığına uğradım. Zamanı kıymetli, kısıtlı olanlar için hızlı servis egemen. Yaklaşık 700 bin dolar bir yatırım yapılmış. Maslak ilk şubeleriymiş. Sanırım çok yakında Nişantaşı, Etiler, Ateşehir, İş Kuleleri’nde de birer şubeleri olacak. Kişi başı 12-15 lira. Bana buradaki Peximet’i hatırlattı. Yani İzmir Peximet ve Pexi, Carlotta’dan önde. Mönüde çorbalar, salatalar, sandviçler var. Tıpkı Peximet de olduğu gibi, ürünler önceden, merkezi mutfaktan geliyor. Son dakikada isteğe, siparişe göre hazırlanıyor. Sevgili İzmirliler, yolunuz düşerse yeni bir adres de burası. Bilginize...
Buzdan yapılmış otel
İstinye Park’ta otururken bir dostum, Forum İstanbul AVM’nin içinde yer alan, Magic Ice Buz Müzesi’nden söz etti. Vaktim olmadığı için gidemedim. Ama çok ilginç geldi. Girişte sunulan, eskimo kıyafetleri ile ziyaret ediliyormuş. Şeffaf görüntüsü ve parlaklıklarıyla da ilgi çeken, buz heykeller, konukları karşılıyormuş. 365 gün açıkmış. Tabii, bilinen otel odalarından, çok farklı bir dekorasyona sahipmiş. Magic Ice Igloo, 6.5 ton buz kullanılarak Kuzey Kutbu doğasını yansıtmaya çalışmışlar. Bir daha gittiğimde ilk işim burada kalmak. Dayanır mıyım? Bilemem tabi...
Biraz da Magazin
Gülşen sürprizlerle geliyor
İstinye Park’ta bir de meşhur basın danışmanı, sevgili Özgür Aras’a rastladım. Gülşen’den söz etti. Son günlerde, Bülent Ersoy’a verdiği şarkısı, “Aşktan Sabıkalı” ile gündeme gelen Gülşen, su sıralar Ayşegül Aldinç, Emir, Yeşim Salkım ve Murat Dalkılıç için yaptığı şarkıların stüdyo çalışmalarındaymış. Bu arada en büyük bombayı, 22 Ekim’de Bostancı Gösteri Merkezi’nde patlatacakmış. Özgür, sanatçının, söz ve beste yaparken, butik çalıştığını söylüyor. Yani söz ve besteyi kişiye özel yapıyormuş. Onun ses rengine, tınısına, yorumuna ve nelerden hoşlanabileceğini hep dikkate alıyormuş. Bence de doğrusu bu zaten...
Paylaş