Paylaş
Bir bilen olarak da ben, bilmeyen okuyucularımı bir aydınlatayım dedim.
Aslında kimse kusura bakmasın, bu tarz günler, beni rahatsız ediyor.
Yok ‘Sevgililer Günü’, yok ‘Dünya Kadınlar Günü’.
Zaten kadının kıymetini ‘Cennet annelerin ayağının altındadır’.
Sözleriyle Hz. Muhammet ortaya koymuş. E Atam da, kadının değerini ortaya koymak için, devrimler yapmış.
Önemli olan erkek milletinin dünyanın neresinde olursa olsun, anasının, bacısının, karısının evdeki kızının değerini bilmesidir. Bu yazıyı yazarken gözüm ekrandaki diziye takıldı. Kadın, “Benim üç ağabeyim var. Babamın anamın gözünde hepsinin bir değeri var ama benim yok” diye iki gözü iki çeşme ağlıyordu. Rol gereği de olsa ne yazık ki günümüzde de durum pek farklı değil.
Neyse gelelim bu özel günün tarihine. 8 Mart 1857 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri’nin New York şehrinde yaklaşık 40 bine yakın dokuma işçisi, daha iyi şartlar altında çalışmak istediklerinden, greve başladılar.
Yani bu gün tekel işçilerinin yaptığı gibi. O tarihte bu grev, çoğu kadın, 129 işçinin hayatına mal oldu.
Cenaze törenine yüz binlerce insan katıldı. Ölenlerin çoğu kadındı.
Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 1910 Ağustos ayında ölen kadın işçilerinin anısına 8 Mart’ı, ‘Dünya Kadınlar Günü’ ilan edilmesini önerdi.
Bu öneri Uluslar arası Kadınlar Konferansı’nda oy birliği ile kabul edildi.
Türkiye’de ise ilk kez, 1921 yılında kutlandı. 12 Eylül 1980 Askeri darbenin ardından da 1984 yılına kadar da kutlanmadı.
Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de çeşitli il ve ilçelerde düzenlenen etkinliklerle kutlanmaya devam ediliyor.
Ağzı laf yapanlar, kadın derneklerinin başkanları, çoğu konuşmaktan ve kendini göstermekten başka bir işe yaramayan kadın siyasetçiler, kürsülere çıkıp bu kutlamaları tamamen siyasal bir yatırıma döndürüyorlar.
Yalnız onlar mı?Bir demet karanfille ortaya çıkan Belediye başkanları, bürokratlar, kadın hakları ile ilgili mangalda kül bırakmıyorlar.
Maganda okul müdürü
Peki sonuç?
Yukarıda da değindiğim gibi, kocaman bir hiç Güneydoğu’da, Anadolu’nun pek çok yerinde kadının adı hâlâ yok.
Yalnızca oralarda mı?
Burnumuzun ucunda da.
Ülkemizde kadına karşı şiddet çok yaygın olmasına karşın, en az cezalandırılan, hatta cezasız kalan bir suç.
Örnek mi? Bütün gazetelerin üçüncü sayfa haberlerine bakın. Fazla da geriye gitmeyen.
Bir kadın öğretmen, maganda okul müdürü tarafından hastanelik ediliyor.
Bir yıldır sonuç yok. Üstelik rapor almak isteyen öğretmen, bana göre bir fahişeye bile yapılmayacak davranışla kolu mühürlenerek hastaneye sevk ediliyor. Doğuda 11-12 yaşındaki kız çocukları, babası yaşındaki adamla evlendiriliyor. Ensest ve cinsel ilişkiye, fuhuşa zorlanan kadın sayısında büyük artış var. Dinsel ya da kültürel nedenlerden dolayı yılda üç milyondan fazla kız çocuğunun kadın sünneti ile (Geçtiğimiz günlerde Hürriyet Gazetesi’nin birinci sayfasında Yeni Gine’de Gülden Aydın röportajında bütün çıplaklığıyla yer aldı) genital organlarına zarar veriliyor.
Ülkemizde en az üç kadından biri şiddete maruz kalıyor.
“Dünya üzerinde gördüğünüz herşey kadının eseridir” diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün partisi CHP’de İzmir İl Kurultayı’nda kadın delege yoktu.
Sonra da Dünya Kadınlar Günü kutlanıyor. Ne diyeyim, her şeye rağmen Dünya Kadınlar Günü’nüz kutlu olsun.
Demet’in kocası menajeri oldu
Çiçeği burnunda yeni gelin Demet Akalın, tuz fabrikatörü olduğu söylenilen eşi Önder Bekensir’e menajerlik bürosu açmış. Gülşen ve Yıldız Tilbe’nin de menejeri olan Haluk Şentürk’ten ayrılmaya karar vermiş.
Gülşen’in, adının baş harfini, koluna dövme yaptıracak kadar sevdiği Haluk Şentürk, Demet’in düğün organizasyonunu yapmıştı. Akalın’ ın da çok sevdiği bir isim olan Şentürk, ayrılma kararını öğrenince şoka girmiş. Yaz için, sahil yerlerinde gece kulubü ve konser salonları kiralamaya başlayan Önder Bekensir, Hande Yener’e de konser organizasyonlarına başlamış. Yener’in sevgilisi Kadir Doğulu ve ağabeyi Kemal Doğulu da menajerlik bürosunda ekip içinde yer alacaklarmış.
Bakalım birlikteliklerini, iş yaşamına da taşıyan Demet Akalın-Önder Bekensir çifti, ticarette başarıya
ulaşacaklar mı?
Bir Demet Yasemen
Tesadüfen zap yaparken yakaladım Tek Rumeli TV’de ‘Bir Demet Yasemen’ adlı programı.
Ama artık Pazar akşamları vazgeçilmezim oldu. Yılların ünlü erkek assolistlerinden sevgili Naim Akan sunuyor. Benim izlediğimde Yaşar Özel konuktu. En son ise Selda Bağcan’ı dinledim. Müthiş keyifli bir program. Benim gibi Türk Sanat Müziği sevenler için harika. Naim çok güzel okuyor. Özellikle de rahmetli Zeki Müren şarkılarını. Uydu ve D Smart 125’de çıkıyor. Naim’in rahmetli babası da ‘Züğürt Ağa’da Şener Şen’in babası olarak,”Karı istiyom ben karı” tiplemesiyle bir zamanlar herkesin dilinde ve gönlündeydi. ‘Bir Demet Yasemen’i izleyin, bana hak vereceksiniz.
Selera Cafe&Restaurant
Batı Edebiyatı’nın ilk büyük eserleri sayılan ‘İlyada ve Oydsseia’ destanlarının yaratıcısı veya derleyicisi olarak kabul edilen İyonya’lı Ozan Homerlos’un yaşadığı yerdeydim geçen Pazar. Bu Pazar da gidebilirim. Muhteşem bir yer Selera. Eğridere Köyü Homeros Vadi Yolu üzerinde. Kemas’ın patronu sevgili Kemal Subaşı sayesinde öğrendim. Enfes bir doğa harikası eşliğinde hesaplı ve de nefis bir kahvaltı istiyorsanız kaçırmayın. Tazecik elinizi yakan pideler, harika su böreği, kümesten önünüze konulan taze yumurta, güneşte yapılmış kayası, vişne, portakal reçelleri, köy ekmeği, bahçelerinde yetişmiş domates, salatalık ve biber mis gibi kokuyor. İsterseniz öğle ya da akşam yemekleri için de yerinizi ayırt edebilirsiniz. ? Telefon:0.232.343.70.03
Paylaş