Paylaş
Adı Titus Feronia. Titus ormanları koruyan tanrıçaymış. Feronia ise Rönesans devrinde yaşamış, zenginden alıp, yoksula dağıtan ve sanata düşkün bir rahipmiş. Zaten burası da zenginin de orta halli kesimin de gönül rahatlığı ile gidebileceği bir yer. Fazla lüks beklemeyin. Ama doğa sporlarını seviyorsanız ve de çoluk, çocuk temiz havaya ihtiyacınız varsa tam da aradığınız yer burası.
Zengin aktiviteler
Özellikle de baharın gelişiyle birlikte burası harika bir eğlence yeri olmuş. Hatta gidenlerde bir tutku haline gelmiş Titus-Feronia. Şimdilerde de yeni etkinlikler başladı. Urla Zeytinler’de orman içinde motor sporları tutkunlarının buluşma noktası bir kere. Titus içinde 200’ü kapalı, 600 kişilik restoranının yanı sıra balık ve balık mezeleri ile bir de Balık restoran açıldı. Yani artık spor sonrası yemek için başka bir yer aramanız gerekmiyor. Tırmanma duvarı, paint ball, atv, buggy gibi etkinlikler, çocuk oyun parkı, eğlenceli ve doğa ile iç içe gün geçirmeyi vaat ediyor. Durun daha bitmedi. Başka aktiviteler de var. Su sporları etkinlikleri, Yaz kampı, turnuvalar ve pentlanton yarışları. Şirketlere ve gruplara özel takım oyunları ve Outdoor Training de bu aktiviteler arasında.
? Adres: Narlı Bahçe Mevkii No:5 Yağcılar Köyü Urla İzmir
? Telefon: (232) 764 82 00
? Web: www.titusferonia.com
Su’dan herkese uygun yenilik istediğin mönüyü seç, yediğini öde
Evimin yakınında, Alsancak 1. Kordon’da yer alan Su Restoran’a ilk bir yıl önce sevgili İrem Moralı, buranın işletmesini yaptığı zaman gittim. Bir daha da uğramak nasip olmadı. Fakat önünden her geçtiğimde bakıyorum, maşallah işleri iyi. Öğle yemeklerinde de. Sonunda meseleyi çözdüm. Su Restoran’ın patronu Güven Canik akıllı bir uygulama başlatmış. “Kalite, fiyat belli. Hem eksiksiz, hem limitsiz” sloganıyla alakart mönüde fiks fiyat uygulamasına başlamışlar. Ayrıca öğle için de farklı mönüleri ve farklı fiyat uygulamaları var. Peyniriyle, 4 çeşit sıcak-soğuk mezesi, balığı, tatlısı ve meyvesiyle, limitsiz içkisiyle ödeyeceğiniz parayı bilerek oturuyorsunuz şık masanıza ve keyifle de yemeğinizi yiyorsunuz. Afiyet olsun. ? Telefon:0.232.464.57.57
Petek-Can evliliğini dedikodular bitirdi
Her zaman söylerim Petek Dinçöz ile Can Tanrıyar’ın benim hayatımdaki yerleri çok farklıdır. Ayrılmalarına çok üzüldüm. Ama bir gün barışacaklarına ve nikah tazeleyeceklerine inanıyorum. Çünkü hiç yüzgöz olmadılar. Bir birleri hakkında olur, olmaz sözler söylemediler. Ne gazete sayfalarına ne de magazin programlarına reklam yapmadılar. Açıkçası kendilerini rezil etmediler. O nedenle barışacaklarına inanıyorum. Zaten zaman zaman bir araya geliyorlar. Can her zaman Petek’in arkasında. Bunu da bana kendisiyle yaptığım sohbet sırasında söyledi.
Neden kaçtım
Bu yuvayı şöhretler dünyasındaki dedikoducular yıktı. Nitekim hafta arası Can’la konuşurken, “Yahu ben neymişim? Ne ayıp, ne hayal kuruyorlar. Bana kimleri yakıştırıyorlar. Petek’de bunlara inanıyor. Sağlığı bozulacak, ona üzülüyorum. Bizim mutluluğumuzu dedikodular bozdu” dedi.
E sevgili Can, ben niye İzmir’e geldim. O yalan, çirkef dünyadan uzaklaşıp, kafayı bozmayım diye kendimi zor attım. Serap Ezgü de Bodrum’a sonunda kaçtı. Ne diyeyim.
Hadsizlere!
İzmir’e 10 Aralık 2009’da geldim. Buraya yerleşeceğimi duyan çok önemli gazetelerin çok önemli temsilcilerinden, Genel Yayın Yönetmenlerinden yazmam için hatırı sayılır teklifler aldım. Yazmak istemedim. Nedeni bir avuç kendini bilmez, bazı dergilerde iki-üç kare fotoğrafı çıktığı an kendini sosyetik, elit sanan ama bir şey olmayan bazı zavallıların hedefi olmamaktı.
Ben kadere inanırım
Onların pis ve rezil dünyalarına karışmamaktı. Bir de yüzüme gülüp, arkamdan “Bu kadın buraya niye geldi? İstanbul’da kraliçeydi. Şimdi burada ahkâm kesecek. Her şeye karışacak, karşı çıkacak” diye arkamdan konuşan bazı kendini gazeteci sananları rahatsız etmemekti. Kısmet. Ben kadere inanırım. Beni büyüten şöhrete ulaştıran ve para kazandıran Doğan Grubu ile yine nikah yaptık. Üstelik de Hürriyet gibi bir devle. Amacım, siz canım okuyucularıma, İzmir’i, Ege’yi, Türkiye’yi, dünyayı anlatmak, sorunlarınıza da aklım erdiği, yüreğimin yettiğince çözüm getirmekti. Kısacası 1996 yılında gururla ve onurla yazdığım POSTA Gazetesi’nde Türkiye’de ilk kez benim başlattığım Life Stil yazarlığını farklı bir şekilde sürdürmekti. Tam beş ay oldu. Sevdiğim, inandığım kişileri, mekanları hak ettikleri için manşet yaptım. Kimi yerleri de yine hak etmedikleri için yazmadım, ya da gördüklerimi, yaşadıklarımı bire bir size aksettim. Sizin sesiniz, kulağınız, gözünüz, damak tadınız olmak istedim.
Çok canımı sıkmayın
Ama bazı hadsizler çıkıp beğeni ile yazdığım yerlere gidip “Galiba iyi ağırladın ki bu kadar güzel yazdı seni” demişler. Kimlere mi? Sipari’ye, Sosyete Kebapcısı’na, Lavanta’ya, % 100’e ve bir yerlere. Bakın haddinizi bilin. Benim adım Şenay Düdek. Ben 1996 yılından beri gittiğim her yerde paramı kredi kartı ile öderim ki elimde belge olsun diye. Bahşişimi de aslan gibi fazlasıyla veririm. Sizin gibi davetli olarak gitmem. Paramla da o mekanı kalkındırmaya çalışırım. Çok canımı sıkmayın. O gittiğim çoğu mekanı alacak güce de sahibim. Bırakın pis dedikodularınızı, gördüğüm yerde sonra suratınıza tükürürüm. <
NOKTA
Adnan Başkanım kutlarım da yönetim de kadın niye yok. Üst üste 2. kez Galatasaray Başkanlığı’na seçilen Adnan Polat’ı çok severim. Arkadaşımdır. Adam gibi adamdır. Kendisini bir Galatasaraylı olarak yürekten kutluyorum. Yönetimde de sevdiğim, inandığım, güvendiğim, arkadaşım da olan isimler var. Haldun Üstünel, Murat Yalçındağ, Emir Sarıgül gibi. Genç bir kadro. Hepsine başarılar ve tebrikler. Fakat sevgili Adnan niye bir kadın yok yönetimde? Bence Dilara Endican olabilirdi, mesela…
Paylaş