Paylaş
Beni özledikleri için. Ben de onları özlemiştim. Her zamanda özlüyorum. Müşterek arkadaşımız, Sinan Kuzucu Dershaneleri’nin sahibi Sinan Kuzucu ile onları ağırladık. Sinan’ı aslında sizler, Bülent Ersoy, Emel Sayın, Secil Heper, Adnan Şenses, Muazzez Abacı gibi dev isimleri bir araya getirerek, yaptığı müzikallerden, daha iyi tanırsınız. İyi bir eğitimci olan Sinan, kendini hobi olarak da Türk Sanat Müziği’ne adamış. Çok güzel de işler yapıyor. Allah var. Neyse geleyim konuklarımızın adlarına. Biri büyük usta ve modanın duayeni Yıldırım Mayruk, diğeri ise onun ortağı terzi yamağı ve benim de çocukluk arkadaşım, Barboros Şansal... Swiss Grand Efes’te kaldılar. Büyük usta, yeni hali ile oteli çok beğendiğini söyledi. Daha sonra, kısa bir İzmir turu attık. Bir gün ise Urla’ya gittik. Yükselen değer Urla’ya...Perla Oteli’nin ortaklarından sevgili arkadaşım Zekeriya Yıldırım bize Urla’yı, gezdirdi. Hem de turist gibi. Nerelere gittik. Sayfalar almaz. Zaten o nedenle bir kısmını bu gün, bir kısmını da, bir başka gün anlatacağım sizlere. Ama İzmir’in başarılı ve de genç iş adamlarından Can Ortabaş ve ortaklarına ait, Urla Şarapçılık’ın, Urla Kuşcular Köyü’ndeki yerinde, koptum. Gururlandım. Helal olsun...
Bülent Ersoy ve Abacı’ ya ambargo
Yıldırım Bey, Barbi, Sinan ve ben, ilk geldikleri gün öğle yemeğini, Peximet’de yedik. Ardından da, yine İzmir için önemli bir marka olan, Reyhan’a geçtik. Büyük usta, yediği her lezzetten, büyük keyif aldı. Sağ olsun, ortaklardan Ali de, çok yakından ilgilendi. Sohbet sırasında Mayruk, bundan böyle sahne dünyasından, kimseye elbise dikmeyeceğini söyledi. Özellikle de Bülent Ersoy ve Muazzez Abacı’nın, atölyesinin kapısından bile geçmelerini istemiyor. İkisine de çok kırılmış. Bir tek Emel Sayın var listesinde. Niye? diye soruyorum. Sesi titreyerek başlıyor anlatmaya;
“Vallahi Şenaycığım, sanatçı takımı beni bezdirdi.Tam 20 sene yeminliydim. Ama sonra, Bülent Hanım’a da, Muazzez Hanım’a da duyduğum sevgi, saygı ve beğeniden dolayı, yeminimi bozdum. Bir de Emel Sayın. Sayın hala benim mavi boncuğum. Ona şu an yeni müzikali, ‘Başrolde Emel Sayın’ için iki kıyafet dikiyorum. Ama Bülent Ersoy da, Abacı da büyük ayıp ettiler. Haziran ayında Ersoy’a diktiğim iki kıyafeti ki, hediye idi. Gelip almadı. Şimdi onları, Saba Tümer’de (Güllüm Show) yapan, Fehmi diye bir çocuk var, inat değil mi? ona hediye edeceğim. Çok başarılı bir komedyen. Muazzez Hanım ise diktiğim kıyafeti, daha giymeden burun kıvırdı. Ayıp. Bu gün hiçbir popüler isim, benim terziliğime laf söyleyemez. Nasıl ben onların sanatlarına bir şey demiyorsam... Üstelik Abacı da Bülent de bağırarak okuyorlar. Emel Sayın’ın sesi onlardan daha karakteristlik. Bir Gönül Akkor mesela, beni kendimden geçirir. Yine, sabah yataktan kaktığı an, çok şık olan ve bana göre sahnelerin en şık kadını, Gönül Yazar da karakteristlik seslerdendir. Neyse yine yemin ettim...Dikmeyeceğim bu sanat camiasına...”
Manzara da yemekler de on numara
Birinci günün akşamında, İzmir’in en güzel manzarasına sahip, mezeleri, servisi muhteşem olan, Uçkuyular Boğaziçi Restorana gittik. Herkes bayıldı. Tıklım tıklımdı. Buranın başarısında, sahibi İzmirli genç işadamı Cem Kocatoros’un büyük rolü var. Tatil bilmez. Hafta sonu bile gece, gündüz işin başında. Güzel karısı Hülya da ona büyük destek. Bu arada isteyen et, isteyen de balık yiyebilir. Çünkü iki restoran iç içe. Ben ikisini de denedim. Mezeler, kebaplar, balık çeşitleri kusursuz. O akşam yeni lezzetler sundular. Soya soslu, altı ezmeli, şevketi bostanlı levrek; sebzeli levrek, deniz mahsulleri erişte, Yunan usulü ahtopot, bademli levrek... Balık’a pek yer kalmadı. Bir de tabi İzmir’e özgü otlar ve ot kavurma. Bu eşsiz tatların başarısında, Cem ve Hülya’nın damak zevklerinin yanı sıra, ‘Yılın Şef Aşçısı’ ünvanına sahip Burhanettin Keskin’in büyük rolü var. Ekip de mükemmel... Telefon:0.232. 278.88.88
Nostalji Urla Pera’da
Ertesi gün, bu güne değin hiç görmedikleri Urla’ya gittik. Yıldırım, Barboros ve Sinan bayıldılar. Urla Pera Oteli’ne... 2009 Haziranı’nda, Urla İskele Liman içinde denize sıfır konumunda açılan, Pera Oteli, adını İstanbul Beyoğlu’nun eski adı olan Pera’dan almış. ‘Urla’da bir Pera yaşam’ ve ‘Urla’daki eviniz’ sloganı ile yola çıkan bu şirin otel, 26 odalı. Odaların tamamı, birbirinden farklı dizayn edilmiş. Adalar, Karantina Adası, liman içi, açık deniz ve doğa manzarasına sahip tüm odalar. Yine nostalji Pera’nın, semt isimleriyle adlandırılmış. Bunlar, Nevizade, Tünel, Galatasaray ve Taksim gibi . 2012 yaz başında, otelin,önünden, denize girebilmek için yüzer bir iskele yapılacak. Ayrıca, konaklama sürelerini uzatmak amacıyla, Urla’nın tarihi yerlerini gezip, gösterebilmek için mini golf arabaları da hizmete sokulacak. Otelin lobi katı, 1900 yılların başlarında kullanılmış, antika eşyalar ile döşenmiş. Aynı zamanda da, lobisinde 1830-1900 yıllar arasında, kullanılmış, yüzlerce terazi, daktilo, dikiş makinesi ve çok ender objeler sergilenmekte. Ünlü sanatçılara ait tablolar bulunmakta. Bu arada, otelin ortaklarından olan Zekeriya Yıldırım, eski otelci. Yıllarca İstanbul, Ankara, Hilton ve Mövenpick otellerinde, Yiyecek ve İçecek Müdürlüğü yapmış . Diğer ortak, Kemal Suman ise, Galatasaray Liseli bir ağabey. Ünlü bir turizmci. Retur ve Retasın sahibi. Daha önce de birkaç kez, Perla’ya gitmiş ve kalmıştım. Fiyatları da çok iyi. Aklınızda bulunsun. Telefon: 0.232. 752.00.50
Müthiş tatlar Urla Şarapçılık’ta
Zekeriye bizi öğlen methini sevgili Deniz Sipahi’den pek çok kez duyduğum, ama bir türlü gidemediğim Urla Şarapçılık’a götürdü. Can Ortabaş ve ortakları öyle bir yer yapmışlar ki, hayran kaldım. İstanbul’da yaşarken, sevgili arkadaşım, BT’nin sahibi Burak Türeci, ithalatını yaptığı pek çok ünlü içki markasının yurt dışındaki üretim bölgelerine götürmüştü. Amerika, Fransa, İspanya...Ama bizimkiler de maşallah aşmışlar. Gururlandım. Bu arada tadım konusunda Fatma Adak çok başarılı. Bir ay sonra satışa sunulacak, ödüllü üç şarap tattırdı. Şu an raflarda olan bazı markaları da tattık. Kısacası öğlen kafalarımız mayhoş oldu. Ama bayıldık. Bu kadar mı temiz bir tat, bu kadar mı keyifle içilir. Urla Chardonnay, Nero d’Avolo&Urla Karası, Tempus 2009-2010, Vourla 2009, Serendias Roze Sek 2010. Süper zarif ve keyifli bir şarap. Symposium 2011, Bornova Misket, yıkılıyor. Aslında Urla Şarapçılık, tek başına bir yazı ve haber konusu bence. Kutluyorum emeği olan herkesi... Urla Şarapçılık’tan canımız ayrılmak istemedi. Ama daha çok gezilecek, görülecek yerler vardı. Kafalarımız geride terk ettik. Sonra nerelere gittik, Urla’da başka neler oluyor, olacak... Bir başka yazı konusu. Şimdilik bu kadar...
Paylaş