Bir gıda mühendisi ile bir iletişimcinin mucizesi

Haberin Devamı

İki tane pırıl pırıl genç kadın. Akrabalar. Eltiler. Nihal ve Zeynep Minareci. Yıllar önce hayal etmişler. Ama sonunda gerçekleştirmişler. Onlara göre bir mucize. TEA&POT BUTİK KAFE. Tesadüf fark ettim. Gazi Okulu’nun karşısında. Dominik Caddesi’nde. Hayatta en çok sevdiğim, bir içecekle ilgili mekanları. Adından da anlaşılacağı üzere. Çay satıyorlar. Ama ne çaylar... Gidip, görmeniz yetmez. Tatmanız gerek. Aslında bir gıda mühendisi Nihan, diğeri iletişimci Zeynep, ülkemiz insanı için, önemli bir içecek haline gelen çayı, yaklaşık 30 farklı çeşidi ve özel sunumuyla, çay severlerle paylaşıyorlar. Bir de ithal ediyorlar. TEA&POT’un, ev gibi sıcacık bir enerjisi var. Çayın, binlerce yıllık felsefesi TEA&POT’da... Minareci’ler “Şenay Hanım, çayı içmek, tadına varmak, biraz da anlamak gerekiyor. Ancak bu sadece demleyip içmekle olmuyor. Bu işi bilen araştıran kişilerin elinde çay bir kimlik kazanıyor” diyorlar...

Her çay çeşidinde sihir var

Haberin Devamı

Oturduğunuzda, başınız mı ağrıyor, stresli misiniz? Daha ileri gidelim, kilolu musunuz? İşte Nihan ve Zeynep Minareci, belgelerle size iyi gelecek çayı veriyorlar. Öneriyorlar. Örneğin; “Yasemin İncileri” çayı, dinlendirici, sizi rahatlatıyor. Kiloluysanız, yıllanmış çay olarak bilinen, yağ yakıcı özelliğe sahip, Pu-Erh sizi ideal kilonuza ulaştırmak için. Ama en önemlisi, çayın ne olduğunu, niye içtiğinizi burada anlıyorsunuz... İki ortak, çay kültürü ile ilgili ise, hayli ilginç bilgilere sahip. Buyurun; “Çayın, Türkiye’de aslında, temel içeceklerimiz arasında, yer almasına rağmen, hak ettiği değeri bulamaması üzücü. Avrupa ve Amerika’da, sırf çay servisinin yapıldığı ve aksesuarlarının satıldığı yerler, büyük ilgi görüyor. Türkiye’de, İstanbul’da birkaç tane, İzmir’de de TEA&POT’la bu eksiklik giderilmeye çalışılıyor. Türkiye’de çayı, sadece siyah çay olarak algılıyoruz. Oysa ki, çay bir kültür. Hazırlanması, sunumu, aksesuarları ile dünyada ayrı bir sektör. Çay bitkisi olan Camellia Sinenesis’in, doğallığı ve içerdiği antioksidanların, değerleri bozulmadan, farklı işleme yöntemleriyle, yüzlerce çeşit çay elde ediliyor. İşte bizler bunları, sakin bir ortamda insanlarla buluşturuyoruz” diyorlar.

Büyük şifa kaynağı

Haberin Devamı

Çayın şifalarının, saymakla bitmeyeceği konusunda iddialılar, Minareci’ler. Şifa konusunda da bakın ne bilgiler veriyorlar;
“Çay çeşitlerinin temelinde, antioksidanlar bulunuyor. Elimizde yaklaşık, 30 çeşit çay var. Ancak, herbiri, ayrı bir özelliğe sahip. Gelen müşterilerimizin, en önemli yakınmaları arasında, kilo, kolesterol, cilt sorunları yer alıyor. Bunlar için de önerilerde bulunuyoruz. Tabii, tıbbi denetim altın da.”


Çayla ilgili iki farklı efsane

Çinliler çayı, 5 bin yıldan beri içmektedirler. Efsanede başlangıç, belirsizdir. En bilinen olanı ise, İmparator Shen Nung ile alakalı olanıdır. Bir gün İmparator Shen Nung, kaynamış su içmekteyken, bardağın içine, ağaçtan birkaç yaprak düşer. Meraklı İmparator, bunu tatmaya karar verir. Bu demlemenin, hem lezzetli, hem canlandırıcı olduğunun farkına varır. Bir Hindistan efsanesine göre de; çayın bulunuşunu, Budist bir rahip olan, Bodhidharma’ya yorar. Yedi yıllık uykusuzluk düşüncesine, son verildiği zaman, rahip son derece yorgundur. Ümitsizlik içindeyken, yakınındaki ağaçtan, birkaç yaprak çiğner. Birdenbire canlanır. Çay, Avrupa’ya on yedinci yüzyılın başlarında ulaşmıştır. Çayın, hakkındaki abartılı tıbbi iddialara rağmen, Avrupalılar, kahvenin tadını tercih ettiler. 17’nci yüzyılın başlarında, Hollandalı ve Portekiz tüccarlar, ilk kez Avrupa’ya, Çin çayını tanıttı. Portekizliler, Çin’in kıyı kesimi olan Macao’dan gemiyle, Hollandalılar da Endonezya yolu ile Avrupa’ya çayı getirdiler.
Telefon:0.232. 463 5752
Web: www.teapot.com.trhttp://www.facebook.com/group.php?gid=133967419983139 - http://twitter.com/ButikCafe


Aquorium’a buyrun

Haberin Devamı


Perşembe günü annem ve kardeşlerimle, Swissotel Grand Efes’te beş çayındaydık. Harika bir açık büfe. Tatlılar, tuzlular, sıcaklar, meyve çeşitleri, limitsiz içecek, yok yok. Toplam 24 TL. O minik pasta çeşitleri, benim çok sevdiğim somonlu sandviçler, fondü, servis mükemmel. Servis yapanlar, Ayten, Duygu ve diğerleri... Piano müziği ve çok şık insanlar. Kaçırmayın derim. Neyse otururken, her zaman efendiliğine hayran kaldığım Yiyecek-İçecek Müdürü Tuncay Beyaz’ı gördüm. Otele kısa zamanda büyük ivme kazandıran Genel Müdür Rıza Elibol ile konuşuyorlardı. Aquarium Restoran’da, Yunan Mutfağı günleri başlatmışlar. Masada, Yunanlı şef Stavros Monousakis, Swissotel Grand Efes’in şefi Avusturyalı Wolfgang Goedi ve diğer Yunanlı şef, Mannakis Manolis vardı. Biraz sohbet ettik. Harika bir mönü yapmışlar. Zeytinyağlılar, balık ve deniz ürünleri çeşitleri. Yani kaçmaz. Bir de Yunan müziği ve sirtaki... Kısacası Aquorium Restoran, sizleri bekliyor.
Telefon: 0.232 414 52 00

Haberin Devamı

Bir Dakika
Ünlülerin avukatı Taştekin Defne’nin haklarını arayacak

Yazılı ve görsel medyada, 4 Mart tarihinde, rahmetli Defne Joy Foster’in avukatı Ayşegül Mermer’in, annesi Hatice Foster’in avukatlığını bıraktığına dair yazılar çıktı, haberler yayınlandı. Şaşırdım. Niye mi? Dilerseniz, olayın gerceğini benden öğrenin ve şaşırmamın nedeni de ortaya çıkmış olur. Hatice Foster, 30 yıllık arkadaşım. Benden bir, kaç yaş büyüktür belki. Ama 1970’li yıllarda bir birimizi çok iyi tanırdık. Sonra hayat herkesi bir yerlere savurdu. Ama hiç kopmadık. Defne’nin ölümü beni korkunç üzdü. Hâlâ da öyle. Hatice ile devamlı diyolog halindeydik. Şubat sonu Hatice bana, “Çok iyi bir avukata ihtiyacım var. Ne olur yardım et” dedi. Bende, dostum ve de 25 yıldır avukatım olan Ersan Taştekin’i önerdim. Ersan, Demet Akalın, Deniz Uğur, Emel Müftüoğlu, Prof. Dr. Azmi Hamzaoğlu olmak üzere, pek çok ünlünün ve de önemli şirketlerin avukatı. Hatice ile Ersan, 1 Mart’da bir araya geldiler. Hatice Ersan’a vekalet verdi. Yani Ayşegül Mermer’in bu durumda, Hatice’nin avukatlığını bırakması, nasıl oluyor? Siz karar verin...


 

Yazarın Tüm Yazıları