Eşi Cengiz İmren’den ayrıldıktan sonra, şimdi de 180 milyarlık vergi borcu çıkan Hummer marka cipiyle gündeme gelen Seren Serengil, hayata sıfırdan başladığını söyledi. Serengil, ‘Çocukça davranışlarımı, boş verişlerimi, dudak kalemimi, sevgiliyi, aşkı her şeyi ama her şeyi bıraktım’ dedi.
BİTKİSEL HAYATTAYDIM
Her zaman mesleğimle alakalı çok şey yapmak istedim. Sadece özel hayatımla gündeme gelecek kadar vasıfsız bir insan değilim. Ancak ben her zaman aşkın peşinden koştum. En son 3 yıl önce İbrahim Tatlıses’le birlikte Kübana Gazinosu’nda sahneye çıktım. Bu Gecenin Hatırına isimli albümüm de çıkalı üç yıl oldu. Kısacası ben tam üç yıldır bitkisel hayatta yaşadım. Bütün hayatımı, sevgiye adadım. Aptal aşık olduğumdan dolayı değil, biraz mesleğime karşı da küskünlüklerim oldu.
HEP SEVGİ ARADIM
Evet, benim hiçbir zaman işime yansıtacağım mesleki bir hırsım olmadı. Sanat dünyasındaki birçok insana bakın, hepsinin tek derdi para kazanmaktır. Çünkü bir çoğunun bu anlamda çok acıklı hikayeleri vardır. Benim maddi anlamda bir hikayem yok ama benim hikayem onlardan çok daha acıklı. Ben her zaman yalnız, sevgisiz büyüdüm. Hep başkaları için fedakarlık yaptım ve hep mutsuz oldum. İşte şimdi tek derdi para olan sanatçıların bir çoğunun ailesi, akrabaları, kardeşleri vardı. En azından aile içi huzurları vardı. Sadece tek dertleri paraydı. Babasız büyüdüm... Tek başıma büyüdüğüm için hep sevgi aradım, sevginin peşinde koşturdum. Birçok köşe yazarı, ‘Ya bu kız aptal mı, neden böyle şeyler yapıyor?’ diye yazıyor. Merak etmesinler ben akıllı ve zeki bir insanım. Bu konuda söyleyebileceğim tek şey, bir insan neyin eksikliğini hissediyorsa onun peşinden koşar. Ben de hep sevginin peşinden koştum.
SIRALAMADA HATA YAPTIM
Cengiz’le evlendikten sonra bir lirasız kaldım. Aç kaldım, evime haciz geldi. Bunları hiç yaşamamıştım. Yani sevdiğim adam için çok şeyler yaşadım, çok özveri de bulundum. Bundan da hiç pişman değilim. Beni yıkan tek şey, yapmış olduğum fedakarlığın ve özverinin karşısında bir teşekkür bile alamamak oldu. Bu anlamda şansızım. Sonuçta benden üç adım ileride gözüken arkadaşlarımın yerinde ben de istesem olabilirdim. Ama ben sevgiyi seçtim. Çünkü onların bu hırsla koştukları zaman gelebilecekleri yer, zaten benim bulunduğum yerdi zaten. Şimdi boşanmaya karar verdim. Vazgeçmek gibi bir niyetim yok. Ama bu konuda özellikle aşk, sevgi konusunda çok iddialı konuşmak istemiyorum. Ama benim için artık özel hayat bitmiştir. Şunu çok iyi anladım ki başarı çok önemli. Başarı çirkin olan bir kadını güzelleştiriyor, insanı hayatta daha kuvvetli yapıyor. En önemlisi başarılıyken acılara daha fazla göğüs gerebiliyorsun. Artık benim hayatımda önce mesleğim, sonra ben ve en sonda da aşk gelecek. Ben sıralamada bir hata yaptım ve bunları yaşadım.
İLİŞKİMDE PRESTİJ ARAMAM
Hiç alaturka değilim. Giyimden, yaşam tarzıma kadar hayatta her şeyin kalitesini seviyorum. Ama ilişkimde prestij aramıyorum. Çünkü ben kendim bir değerim. Hayatımdaki kişiler ne değerimi yitirtir ne de değer kazandırır. Ayrıca çok iyi aile çocuklarının çok kez hesabını ödemişimdir de. O yüzden ambalaj değil içindeki önemlidir. Cengiz, hayatımda tanıdığım en mert insanlardan biridir. Evlendiğim, soyadını taşıdığım için de gurur duyuyorum. Kızgın, kırgın olsam da bu gerçeği değiştirmez. Ayrılana kadar kabuğumda yaşayacağım. Ne ona, ne kendime ne de evliliğime laf getiririm. Bu ilişki bitecekse de ikimize yakışır bir şekilde biter.
ARTIK GÜÇLÜ OLMAK ZAMANI
Şu an Sapanca’da yaşıyorum. Nadasa bıraktım kendimi. Çok güzel kilo verdim, vermeye de devam edeceğim. Sonra işime dört elle sarılacağım. Çok kabiliyetliyim, güzelim, iyi bir insanım. Sanat camiasında niye bu örnekler çoğalmasın ki. Artık ya yapmadıklarımı yapacağım. Emek vereceğim mesleğime. Hayatım boyunca hep sırtımı anneme dayayarak yaşadım. O da bana kızınca, beni beş kuruşsuz bıraktı. Bir birikimim olmadığı için çok sıkıntı çektim. Şunu anladım ki benim tek başıma güçlü olmam gerekiyor. Çünkü herkes beni o dönemlerde terk etti. Yanımda bir tek köpeklerim ve Mehmet Ali Erbil vardı. Param olduğu zaman herkes yanımdaydı. Bu tablo çok üzdü beni ve kendime gelmeme neden oldu. Çok akıllandım. Artık önüme bakıyorum. Şimdi üretmeye başlayacağım. Tek başıma çok güçlü olmak istiyorum. Bunu da başaracağım.
BEN ETTİM, SEN ETME
Çok iyi bir oyuncu olduğuma inanıyorum. Ancak hep sahne sanatçısı ya da bir süs bebek gibi lanse edildiğimden dolayı, başka hiçbir şey yapamayacağım sanılıyor. Oysa ben çok güzel bir köylü kızı da olabilirim, şehirli de... Kostüme dayalı bir dizi filmde oynamak istiyorum. Bu anlamda gelecek bütün dizi filmlere kapım açıktır. Benim için çok para önemli değil. Yeter ki seveceğim bir rol olsun. Mimiklerim çok iyi, iyi fotoğraf veriyorum. Fakat insanların kafasında benimle çalışmak zordur diye bir düşünce yerleşmiş. Son dizimi 6 yıl önce çektim. Çocukluk yaşlarımda yapmış olduğum hataları şimdi yapmam. Akıllandım artık. Hiçbir zaman kaprisli birisi olmadım. Sadece mükemmelliyetçi bir yapım var, hepsi bu. Bunun dışında single çalışmalarına da başladım. Her şeyden önemlisi bir kanal ile TV programım için anlaşma yaptım. Eski programım gibi olacak. Ancak yeni adı, ‘Ben ettim, sen etme...’ Küs olanları barıştıracağım, insanların birbirlerine sevgi mesajı göndermesine yardımcı olacağım.
SAF SEREN YOK ARTIK
Çocukça davranışlarımı, boş verişlerimi, dudak kalemimi, gözaltı beyazımı, aynamı, en doğrusunu ben bilirimleri, sevgiliyi, aşkı, fedakarlıklarımı her şeyi ama her şeyi bıraktım. Hayata sil baştan başlıyorum. Ve çok iddalıyım. Bugüne kadar mesleğimi hep ikinci planda tutmama rağmen, hala bıraktığım yerden başlamak, 14 yıldır aynı çizgide bulunmak benim ne kadar iddialı bir isim olduğumu gösterir. İşte ben bunun farkına vardım. Artık enerjimi sevdiğim adama değil, işime vereceğim. Bundan böyle hayatımdaki erkek bana enerjisini verecek. Sevmeyeceğim, aşktan uzak duracağım demiyorum. Zamanı geldiğinde yine seveceğim yine aşık olacağım ama fedakarlık yapan, saf, duygusal, çocuksu Seren’i öldürdüm artık. Keşke bu Seren’i öldürmeselerdi... Hayatımdaki erkek için yerine göre fedakarlık yaparım ama asla ve asla işimi bırakmam. İlk önce ben. Bunu öğrendim. Kuvvetli olmam gerektiğini anladım. Bu yaşta aklım başıma geldi. Bunu sağlayan herkese teşekkür ederim. Ama yaşadıklarıman pişman değilim. İyi ki de yaşamışım.
Hummer için dava açacak
Şimdi ben arabamı ikinci el olarak bir galeriden, usule uygun bir şekilde 100 bin dolara satın aldım. Fakat 44 adet olan bu Hummer’ları Türkiye’ye getiren ve galerilere dağıtan Beşiktaş’taki bir firma, araba başına 17 milyar olmak üzere bu arabaların vergisini düşük göstermiş. Sonra devlet bu firmayla davalık olmuş ve para istemiş. Onlar bu parayı ödemeyince de şimdi bizlerden istiyor. Geçenlerde evime tebligat geldi. Bu parayı ya da mahkeme sonuçlana kadar teminat mektubu vermemizi istediler. Neden vereyim? Ben arabamı hiçbir şeyden habersiz, yasal bir şekilde satın almışım. Karmaşık işler çeviren bu ithalatçı firma. Şimdi ben bu parayı vermezsem arabama el koyulacak. Bu nasıl adalet? Bu şirket hala lüks otomobiller satmaya devam ediyor. Devlet neden gidip onların galeresindeki arabalara haciz koymuyor da bizim arabalarımızı elimizden alıyor. Satsam, satamıyorum da... Sibel Can’ın arabasına el koymuşlar. Ben direniyorum. Bu firma hakkında 300 milyarlık dava açağım. Bu çok büyük adaletsizlik...
İran’a özel
Geçtiğimiz günlerde bir internet sitesi de yazmış. Arap ülkelerinde, daha çok İran, Irak gibi yerlerde Sibel Can, İbrahim Tatlıses ve benim kartpostallarım çok satılıyormuş. Çok kısa bir süre önce Taksim’de alışveriş yaparken İran’lı bir gurup, beni görüp tanıyınca bunun doğru olduğunu bizzat gördüm.
Fakat oralarda satılan kartpostallar hep Erol Atar’ın yıllar önce çektiği, eski fotoğralar. Birkaç ay önce İran’daki bir firma benden yeni fotoğraf talebinde bulundu. Ben de değişiklik ve hoşluk olsun diye yüzüme dövmeler yaptırıp fotoğraf çektirdim. Çok da güzel oldu. Herkes çok beğendi. Şimdi bu tarzdaki kartpostallarım orada satışa çıkacak. Açıkçası tepkinin nasıl olacağını ben de çok merak ediyorum...