Paylaş
Geçtiğimiz günlerde Antalya’da yaşanan sıra dışı bir evlilik teklifi gündem oldu.
Orhan Alpaslan (23), kız arkadaşı Ece Yurteri'ye (20) ilginç bir evlilik teklifinde bulunmak için trafikte tartıştığı sözde sürücülerin saldırısına uğradı. Durumdan habersiz olan genç kadın, erkek arkadaşının dayak yediğini görünce otomobilden fırlayıp, terlikle saldırganlara vurdu. Tam o sırada Alpaslan, diz çöküp evlenme teklifi edince gerçek ortaya çıktı.
Evlilik teklifi planını, sevgilisi ile tanışmayan çocukluk arkadaşlarıyla yaptığını anlatan genç adam, “Trafikte kontrollü bir şekilde senaryoyu canlandırdık ve evlenme teklif ettim. Ece çok şaşırdı" dedi.
Yurteri ise, "Bütün duyguları, korkuyu, üzüntüyü bu evlenme teklifinde yaşadım. Üzüldüm, korktum, ağladım. Bu teklifi asla unutamam" diye konuştu.
Orhan Alpaslan’ın kız arkadaşı için planladığı bol aksiyonlu evlilik teklifi için "son yılların modası" demek pek de yanlış olmaz.
Sevgilisine ilginç evlilik teklifi yapmak için sınırları zorlayanların sayısı sandığımızdan çok daha fazla. İşte sıra dışı evlilik teklifi yapanların ve alanların kendi anlatımlarıyla hikâyeleri…
TRAFİK POLİSİ ÇEVİRDİ, PLAKANIN ARANDIĞINI SÖYLEDİ
Ebru M. (42)
Eşim bana evlilik teklifi yapacağı zaman çok düşünmüş, araştırmış. Sıradan bir teklif yapmak istememiş ve arkadaşlarının önerisiyle enteresan bir organizasyonda karar kılmış.
Bir akşam beraber yemeğe çıktık. Dönerken trafik polisi bizi çevirdi ve rutin denetlemeleri yaptı. Ehliyet, ruhsat derken arabadan inmemizi söyledi. Plaka üzerine ihbar olduğunu, arandığını söyleyip eşimin de benim de üzerimizi aramaya başladı. Ben çok korktum, “Ne oluyor? Ne araması?” dememe rağmen cevap alamadım. O sırada polis “Bagajı kontrol edeceğim” dedi ve açmasıyla “İşte burada!” demesi bir oldu.
Şok içindeydim, ne arıyordu da bizim aracımızın bagajında bulmuştu?
Eşimle beraber arkaya geçtik ve yüzümde konfeti patladı. Polis memuru, elinde patlamış konfeti kutusuyla sırıtıyordu. Bagaja baktım çiçekler, balonlar. Hâlâ idrak edemiyordum ne olduğunu, ta ki eşimi elinde yüzükle yanımda diz çökmüş görene kadar.
Bana hayatımın şokunu yaşattı. Meğer polis memuru iş yerinden bir arkadaşıymış ve hepsi kurmacaymış. Tabii teklife “Evet” dedim ama önceki beş dakika içinde yaşadığım korku, endişe bana yetti. İlk mutluluğu atlattıktan sonra eşime çok kızdım, “Beni neden bu kadar korkuttun, dümdüz teklif de etsen kabul edecektim” dedim. Tabii ki emeğine sağlık, komik bir anımız oldu ama bu kadar aksiyona gerek var mıydı bilemiyorum.
YAMAÇ PARAŞÜTÜNE GÖTÜRDÜM, MEĞER YÜKSEKLİK KORKUSU VARMIŞ
Alican T. (29)
Şimdiki nişanlım, o dönemki sevgilimle ilişkimiz çok güzel gidiyordu ve yavaş yavaş işler ciddileşmeye başlıyordu. Ben evlilik teklifi etmeyi düşünmeye başladığım zamanlarda beraber bir yaz tatili planladık. “Fırsat bu fırsat, tatilde teklifi yap” dedim kendime. Ama ne yapacaktım? Özel bir yerde yemek yesek hemen anlar niyetimi, çay kahve içerken ya da rutin bir anımızda da teklif edersem de kendini değersiz hisseder diye düşündüm. Benim onun için emek verdiğimi, bu anı önemsediğimi hissetsin istiyordum. Tatile gittiğimiz yerde yamaç paraşütünün meşhur olduğunu öğrendim.
Hemen aradım, fiyat aldım, “Ben evlilik teklifi yapmak istiyorum, mümkün mü?” diye sordum. Meğer yamaç paraşütü yaptıktan sonra iniş sırasında aşağıda pankart açarak “Benimle evlenir misin?” diye sormak aslında sıklıkla tercih edilen bir yolmuş.
Çok mutlu oldum ve hemen paraşüt için yer ayırttım, gerekli ayarlamaları yaptım. Çok heyecanlıydım, yüzük almamıştım ama olsun, dönünce istediğini alırdım. Bana göre önemli olan teklif sırasında yaşayacağı şaşkınlıktı. “Sana bir sürprizim var” dedim ve nereye gittiğimizi söylemeden yola çıktık. Paraşüt alanına geldiğimizde kız arkadaşım önce tepki vermedi. Bir sorun olduğunu anladım ama ne olduğunu çözemedim. “Hadi, yamaç paraşütü yapacağız” dediğimde ise yüzü kızardı, gözleri doldu. Meğer yükseklik korkusu varmış!
Olayın ciddiyetini anlamadım ısrarcı oldum, “Hadi yapalım, ne olacak ki? Bak çok eğleneceğiz” dedim. Kız arkadaşım o kadar korktu ki ağlamaya başladı. İşte o zaman anladım yanlış bir iş yaptığımı. Planım suya düşmüştü. Evlilik teklifini yapamadım. Tatilimize devam ettik ve eve döndük. Teklifi ise bir ay sonra, kendi evimde baş başa olduğumuz bir anda yaptım. Mutluluk içinde “Evet” dedi. Ardından tatildeki planımı anlattım, kahkahalarla güldük. “İyi ki böyle ikimizin baş başa olduğu bir anda teklif yaptın. Bu beni daha çok mutlu etti” dedi. Ne diyeyim, ben farklılık ararken sevgilim meğer mütevazılıktan hoşlanıyormuş.
PANKART ASTIRIP BENİ REZİL ETTİ, KABUL ETTİĞİME PİŞMAN OLDUM
Gamze H. (31)
Bundan beş yıl önce ciddi bir ilişkim vardı. Evlenmeyi düşünüyorduk ve ben de haliyle bir teklif bekliyordum. Bu arada belirtmeliyim ki erkek arkadaşım iyi bir yerde iyi bir konumda çalışan, vizyon sahibi biriydi. Ya da ben öyle sanıyordum. Ta ki açık hava reklam panosunda evlilik teklifi edene kadar...
Bir gün arabadayız, bir arkadaşımıza gidiyoruz. Erkek arkadaşım yol kenarında durdu, ne olduğunu anlamadım. Israrla bir şey söylemiyor, ben de bekliyorum. Sonra sağıma bir döndüm, dev gibi "Benimle evlenir misin Gamze?" yazıyor.
Önce idrak edemedim ne olduğunu. Erkek arkadaşıma baktım, gülüyordu. Şoka girmiştim. Sevdiğim adam evlilik teklifi etti diye sevinsem mi, yaptığı teklif karşısında yaşadığım hayal kırıklığına üzülsem mi bilemedim. Derin bir nefes aldım, yutkundum ve cılız bir sesle "Evet" diyebildim.
Sonra arabadan indik, diz çöktü, yüzüğümü taktı, sarıldık ama aklımın bir köşesi soru işaretleriyle kalbim de üzüntüyle doluydu.
Mantığım, "Bu kadar takılma, teklifin nasıl olduğunun ne önemi var?" derken, kalbim "Hayatını birleştireceğin adam seni hiç tanımamış. Böyle bir organizasyondan nefret edeceğini nasıl bilemez!" diye haykırıyordu.
Nitekim kalbim baskın geldi, çünkü erkek arkadaşımdan buz gibi soğumuştum. Belki bu tarz bir tekliften hoşlanacaklar olacaktır ama hiç benlik değildi. Tekliften birkaç hafta sonra tüm bu düşüncelerimi açıkça anlatarak ayrıldım. Gerçekten pişman değilim...
DİĞER BALONDAKİ TURİSTLER DE ALKIŞLADI
Murat T. (38)
Dört yıllık ilişkimin ardından artık benim için evlilik çanları çalmaya başlamıştı. Yolun sonunda damatlığı elbette giyecektim ama nedense bu yol hiç bitmeyecek gibiydi… Kız arkadaşım da her fırsatta iğneleyerek üstüme geliyordu. Çiçek alsam yanında yüzük bekliyor, yemeğe çıksak bir organizasyon mu olacak diye bakıyordu. Direkt söylemiyordu ama o yeşil gözlerinde hayal ettiği pırlantanın parlaklığını görebiliyordum. Zaten ailem de sürekli baskı yapıyordu, her akşam yemeğinde aynı cümleleri duyuyordum: “Artık yap şu evlilik teklifini, gidip kızı ailesinden isteyelim, hazırlıklara başlayalım, önümüzü görelim oğlum…”
En sonunda olur dedim ve teklif için hazırlıklara başladım. Dört yıldır birlikteydik ve o anın geri dönüp baktığımızda hiç unutamadığımız bir şey olmasını istedim. Çevremdekilere danıştım ama “Yemeğe çıkın, diz çök, güzel söz söyle ve bu işi bağla” fikrinden öte bir şey çıkmadı.
Düşündüm taşındım, sevgilimle sürekli gitmek için plan yaptığımız ama bir türlü kısmet olmayan Kapadokya’ya gidip balon üzerinde güzel bir evlenme teklifi yapmaya karar verdim. Eminim çok sevecekti. Bir hafta sonu iş çıkışı aldım yeşil gözlümü yanıma, eve de bir yalan uydurduk düştük Kapadokya yoluna… Tabelayı görene kadar da nereye gittiğimizi söylemedim. Yol boyunca 1000 kez “sürpriz” demişimdir.
Bölgeye adım adınca mutluluktan ağladı. O mutluluktan ağlayınca ben daha da heyecanlandım, demek ki doğru yoldaydım. Güzel bir otele yerleştik. Sabah erken kalktım oteldeki yetkili birinden balonlarla ilgili bilgi aldım. Birkaç kişinin telefon numarasını verdi. Aradım taradım bu işin en eskilerinden birini buldum, gittim yanına. Ama aksi birinin teki. “Şöyle bir havalanır ineriz” diyor başka bir şey de demiyor. Tüm bunlar sabahın 5’inde yaşanıyor, çünkü balonlar bu saatlerde hazır edilip uçuş için bekliyor.
Nihayet baloncu aksi beyefendiyle anlaşınca hemen otele döndüm. Kız arkadaşımı uyandırdım. Kız doğru düzgün aynaya bile bakamadı. Çünkü aksi beyefendi, “Şu saatte geldin geldin, gelmedin ben turist grubu alırım” demişti. Neyse yetiştik saatinde bindik balona… Benimki ortamın büyüsüne kendini öyle bir kaptırdı evlilik teklifi edeceğim aklının ucundan bile geçmedi. Gün doğup ortalık aydınlanınca, çıkardım yüzüğü, “Seni çok seviyorum, benimle evlenir misin?” diye bağırdım. Şok oldu, birbirimize sarıldık. Diğer balondaki Japon turistler de alkışladı. Hâlâ o anı konuşur dururuz.
* * * * *
Evlilik tekliflerinin bu kadar büyümesi, teklif yapacak kişi için aslında büyük bir baskı. Kişiler “Sevgilim ya teklifi beğenmezse, ya sıradan bulursa” diye düşünerek strese girebiliyor, sürekli bir farklılık arayışı içinde olabiliyorlar. Peki bu noktaya nasıl geldik?
Sosyolog ve Sosyal Psikolog Doç. Dr. Ahu Özmen Akalın, 3 soruda evlilik tekliflerinin büyümesinin ardındaki sebepleri anlattı.
'GÜNÜMÜZDE AŞIRILIK SIRADANLAŞMAYA BAŞLADI'
1- EVLİLİK TEKLİFLERİ NEDEN BU KADAR BÜYÜDÜ?
Sosyal medya hiç kuşkusuz bu sıra dışı davranışlarda önemli bir rol oynuyor. Aslında bu noktada kişilerin amacının çevrenin dikkatini çekmek olduğunu söyleyebiliriz. Dikkat çekmesi, uzun süre kendisi ya da davranışı hakkında konuşulması, insanların tanınmasına, toplum nezdinde popüler olmasına yol açıyor.
Toplumlar aykırı davranış biçimlerini endişe ve kaygıyla karşılarlar. Alışılmışın dışına çıkma, toplumlarda, bir güvensizlik duygusunun oluşmasına sebep olabilir. Bunu görüp, kavrayıp önünü almak son derece önemlidir. Fakat maalesef günümüzde, abartı, aşırılık sıradanlaşmaya başladı. Bunda sosyal medyanın büyük bir etkisi olduğunu düşünüyorum.
2- EVLİLİK TEKLİF EDERKEN ALINAN YÜZÜĞÜN TAŞININ BÜYÜKLÜĞÜ GİBİ TEKLİFİN BÜYÜKLÜĞÜ DE Mİ ÖNEM ARZ ETMEYE BAŞLADI?
Aslında büyük bir taş ile evlenme teklif etme durumu da bir tür dikkat çekme, takdir edilme, hakkında uzun uzun konuşulma, kısaca kişinin çevresinden onay görme arzusunun bir göstergesi olabilir. Günümüz sosyologları, her şeyin aşırılığa kaçtığı ve aşırılıkla yaşadığımız günümüz dünyasını "hiper modern çağ" olarak tanımlıyorlar. Hiper kelimesi fazlalığı, aşırılığı ifade ediyor.
İçinde yaşadığımız bu ekonomik düzen, sosyal medyanın da etkisiyle, bizleri aşırılığa sevk ediyor. Aşırı tüketim, aşırı bireysellik, aşırıya kaçan, boğan bir sevgi ve ilgi, hiper modern dönemin en belirgin özelliklerini oluşturuyor. Zaten bu aşırılığın devamında da bireylerde narsist davranışların geliştiğini görüyoruz. Yüzüğün büyüklüğü, alınan hediyenin maddi değerinin çok fazla olması, evlilik teklifinin sıra dışı olması örnekleri hiper modernliğin özüyle bağdaşıyor.
3- TEKLİF BÜYÜK OLDUKÇA AŞK DA MI BÜYÜYOR YOKSA BÜYÜK AŞK BÖYLE BÜYÜK ŞOVLARA İHTİYAÇ DUYMAZ MI?
Her insan duygusunun büyüklüğünü, yoğunluğunu, şiddetini farklı yollarla, kendine özgü tarzıyla ifade etmeye çalışır. Her insanın sevgisini, aşkını, duygularını ifade etme şekli kendine özgüdür. Fakat günümüzde, insanların büyük bir çoğunluğu duygularını maddi zenginlik, şatafat, aşırılık çevresinde ifade etmeye çalışıyor. Paranın en büyük güç olduğu günümüz toplumlarında, birini ikna etme, birinin ilgisini çekme, kendine hayran bırakma durumu para yolu ile daha kolay gerçekleşebiliyor.
Sosyal medyanın bu denli önemli ve baskın bir sosyal güç olduğu günümüz dünyasında, insanları ve toplumları bu döngüden çıkarmak gittikçe zorlaşıyor. Bugün bana "Modernliğin karanlık yüzü nedir?" diye sorsanız, şüphesiz "Sosyal medya" derim.
Sınırsızlık ve aşırılık yaşadığımız dünyada kendimizi daha da güvensiz hissetmemize neden olmaktadır. Bu duygu da korkuya neden olmaktadır. Korku ile dolu bir dünyada sağlıklı bir yaşamın sürdürülebilmesi maalesef pek mümkün değildir.
Sosyolog ve Sosyal Psikolog Doç. Dr. Ahu Özmen AkalınPaylaş