Paylaş
GEÇEN hafta Deniz Sipahi, Hürriyet Ege’deki köşesinde yerel seçimlerle birlikte erken genel seçim yapılma senaryolarından söz etti. Gezi olaylarından sonra ezberin bozulduğu Türkiye’de, AKP’nin yine Erdoğan liderliğinde seçimlere girebilmek için böyle bir formülün gündeme gelebileceğinden söz ediliyor. Ben bu senaryoların gerçekleşme olasılığına ekonomi cephesinden bakarak katılıyorum.
Yıllardır dışarıdan gelen kaynaklarla ekonominin dört nala koştuğu Türkiye yeni bir döneme giriyor. Yurtdışından kaynak girişinin yavaşlayacağı bir dönem bu. Dünyadaki koşullar bunu gerektiriyor. Artık paranın yine yön değiştirerek gelişmekte olan ülkelerden önce ABD’ye, sonra Avrupa’ya döneceği, Çin’in ise yavaşlama eğilimine gireceği bir döneme giriyoruz.
Eski Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Fatih Özatay, Amerikan Merkez Bankası FED’in bu konudaki stratejisini 2011’de açıkladığına dikkat çekiyor. Şimdi uygulamaya geçildiğini söyleyen Özatay, o nedenle son bir ayda yaşanan olayların sürpriz olmadığını belirtiyor. Türkiye Merkez Bankası yöneticilerini de bu konuda uyaran Fatih Özatay, bundan sonra olacakları ise şöyle özetliyor:
1. FED önce piyasaya ek para çekmeyi durduracak. 2. Sonra para çekmeye başlayacak. 3. Daha sonra faizleri yükseltecek. 4. Son olarak da para çekme işlemini hızlandıracak.
Görüldüğü gibi neler olup biteceği çok önceden ilan edilmiş. ABD Merkez Bankası’nın faiz yükseltip para çekmesi Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere para akışının yavaşlaması demek.
Türkiye’ye para girişinin yavaşlaması ise ekonomik büyümenin yavaşlaması, işsizliğin tırmanışa geçip gelirlerin azalıp yoksulluğun artması demek. Kısacası, 10 yıldır hükümeti ezici çoğunlukla iktidarda tutan yıldızların pulları teker teker dökülmeye başlayacak demek.
O nedenle Başbakan Erdoğan, Batı’dan gelen paranın muslukları iyice kısılmadan, kendisini 10 yıldır ezici çoğunlukla iktidarda tutan ekonomik başarılarına gölge düşmeden önce erken seçime gitmek istemesi hiç sürpriz olmaz.
Perde inerken
BİR Uluslararası İzmir Festivali daha bu akşam perdelerini indiriyor. Dünyada eşine az rastlanan mekanlardan birinde, Efes’te binlerce yıl önce yapılmış Celsus Kütüphanesi’nde Polonyalı Apollon Musagete Quartet’ın konseriyle sona erecek 27’nci Uluslararası İzmir Festivali... Konser bir yana sadece Efes’te akşamın o büyülü atmosferini yaşamak için bile gidilir bu konsere.
Yıllar önce Atina’da Akropolis’in yanıbaşındaki küçük bir auditoriumda bir konseri Avrupalı müzikseverlerle birlikte izlemiştim. O tarihi atmosferde ünlü bir orkestrayı izleyebilmenin ayrıcalığından duydukları mutluluktan yüzleri ışıl ışıldı. “Acaba İzmir’de Efes Büyük Tiyatro ya da Celsus’ta konser izleseler neler hissederlerdi?” demiştim kendi kendime...
Adnan Saygun gibi mükemmel konser salonu, Efes, Bergama gibi tarihi mekanların da sayısız dünyaca ünlü müzisyene ev sahipliği yaparak 27 yaşına ulaşan Uluslararası İzmir Festivali artık olgunluk çağını yaşıyor. Geçen yıl Berlin Senfoni, bu sene New York Filarmoni’yi ağırlayarak, bir festival için olabilecek en değerli konukları misafir etme saygınlığına ulaşmış durumda İKSEV.
Uluslararası İzmir Festivali’nin bugünlere gelmesinde payı olan yöneticilerinden çalışan ve gönüllülerine ve tabii ki maddi destek sağlayan sponsorlara İzmirliler ne kadar teşekkür etse azdır.
Nice festivallerde müzik dolu yıllar dileğiyle...
Paylaş