Paylaş
Beğensek de, beğenmesek de günümüzün çarşıları AVM’ler den alışveriş yapmak kolayımıza geliyor. Bırakıyorsunuz otomobilinizi, alıyorsunuz alışveriş arabanızı bu kadar basit. Zaten AVM’lerin hızla yayılmasının en önemli nedenlerinden birisi otopark sorununu çözmüş olmaları. Neredeyse mağazaların kapladığı metre kare kadar alan otopark yeri olarak ayrılıyor.
Alışveriş Merkezleri Yatırımcıları Derneği kayıtlarına göre 4 milyon nüfuslu İzmir’de 18 tane AVM var. 5 milyon nüfuslu Ankara’da ise İzmir’dekinin iki katı kadar tam 34 AVM var. Bu karşılaştırma bile İzmir’e alış veriş merkezi yatırımlarının devam edeceğini gösteriyor. İstanbul ise zaten sayıları 101’adede ulaşan AVM ‘leriyle başka bir olay. Türkiye’de sayıları 310 adede ulaşan AVM’ler çalıştırdıkları toplam 630 bin personelle de istihdam yaratmada bir numaralı sektör oldu.
Görülen o ki İzmir’e yeni AVM’ler geldikçe rekabette hayli renklenecek. İstanbul’da son yılların en popüler alışveriş merkezlerinden İstinye Park , İstinye Park Balçova adıyla zincirine yeni bir halka ekleyecek. Yeni kent merkezi Bayraklı bölgesinde yapımı devam eden Folkart İkiz Kuleri, İş Gayrimenkul Yatırım ortaklığı kuleleri Ege Perla , Kavuklar İnşaat’ın Bornova’da yapacağı Türkiye’nin en büyüklerinden rezidans ve AVM gibi çok sayıda proje yola çıktı bile.
Talebin yoğun olduğu bir ortamda AVM’lere hayır demenin bir çözüm olmadığını geçen yıllar gösterdi. Buna karşılık AVM’den hoşlanmayan tüketicilere hitap eden geleneksel mağaza ve dükkanların da, kendilerine çeki düzen verdikleri zaman yaşamlarını sürdürebildikleri batıdaki örneklerinde çokça görülüyor. Hatta bazı Avrupa ülkelerinde tüketici tercihlerinin, AVM’lerden müşteriye özel ilgi gösteren butik tarzı mağaza ve dükkanlara doğru kaymaya başladığı bile biliniyor. O nedenle dünyanın en büyük çarşısı Kemeraltı’na yeniden hayat verecek projelerin başarılı olma ihtimali hayli yüksek. Yeter ki kamusuyla özeliyle, yereliyle, merkezi yönetimiyle bütün İzmir buna sahip çıksın, bıktıracak engellere takılmasın.
Cep telefonundan reklamlar tacize dönüştü
Son zamanlarda cep telefonu numaranızı yanlışlıkla banka ya da finans kurumu gibi bir kuruluşa kaptırdıysanız yandınız demektir. En olmadık zamanlarda araç kullanırken ya da önemli bir toplantının ortasında çalan cep telefonundan bazen bant kaydı, bazen ise arayan görevli kişi insanı canından bezdiriyor. Bant kaydıyla gelen mesajı dinlemek istemezseniz otomatiğe bağanmış bir iki saat sonra yine arıyor. Olmazsa bir başka gün yine arıyor. Verilen mesajı sonuna kadar dinleyip , evet ya da hayır diye cevap vermeden kurtuluş yok.
Aynı durum canlı olarak arayan görevliler için de geçerli. Görüşmeleriniz kayda alınıyor uyarısıyla başlayan konuşmada “Toplantıdayım görüşemem” deseniz bile kurtuluş yok. Ne zaman arayayım vs gibi sözlerle telefonu kapattırmamak için bin bir bahaneyle konuşarak hem zamandan çalıyorlar, hem de toplantının konsantrasyonunu bozuyorlar. Aranan telefondan numarayı tanıyıp açmamak da çözüm değil. Bir şekilde yakalayıncaya kadar olur olmaz her zaman arayabiliyorlar.
Geçen hafta twitterda İstanbul’daki oğlumun bir mesajına rastladım: “ Bankacım bi sakin ol be koçum. Anladık kampanyalar yapıyor, paramızı taksit, taksit harcatmaya çalışıyorsun da , saat başı mesaj atma artık olmaz mı? “ diyordu. Kendi şakacı üslubuyla ne kadar da doğru yazmış.
Herhangi bir işlem için iyi niyetli olarak verilen cep telefonlarının izinsiz olarak taciz boyutunda reklam amaçlı kullanılması kabul edilebilir değil. Herhalde u kampanyaları yapan kuruluşlar reklam yapalım derken ne kadar büyük prestij kaybına uğradıklarının farkında değiller.
Paylaş